Ben 50 yaş üzerinde, emekli olmuş ama geçim derdi nedeniyle hâlâ çalışmak zorunda olan bir kadınım. Geçen hafta cumartesi sabah erken telefon alarmı çaldı. Gecenin bir yarısı biz kadınların hayatını ilgilendiren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınmış. Çalanın sadece telefon alarmı değil, hayatımızın da çalındığını görmek beni çok üzüyor.
Sözleşme'den ancak iş çıkışı telefona bakınca haberim oldu. Gördüm ki ülkenin dört bir yanında kadınlar alanlara çıkmış. İşten geç çıktığım için o alanlarda olamadım. Fakat her zaman kadın dayanışması ve mücadelesinin yanındayım.
Hafta başı gece vardiyasında kalite kontrolde 4 kadın çalışıyoruz. Sabahı iple çekiyoruz, işimiz de ip zaten. İlmik ilmik dokuyoruz ömrümüzü. Çay molasında, arkadaşlarıma konuyu anlatıp yaşam hakkımızı koruyan bu sözleşmenin hangi amaçla niye geri çekildiğini ve bu yasanın bizler için ne anlama geldiğini anlatıyor ve onlara da bu konudaki düşüncelerini soruyorum.
Arkadaşlarımın yaşadığımız işten atılma kaygısı nedeniyle arkadaşlarımın adını değiştirerek yazıyorum. Sözü Ayşe aldı: “Vallahi biz Fatma’yla aynı mahallede oturuyoruz. Gece 12-08 ve 4-12 vardiyası birlikte gidip geliyoruz. Bazen yalnız kalınca vardiya dönüşü korkuyorum. Ayak seslerim bana yabancılarmış gibi korkuyorum. Ben çok kızıyorum Cumhurbaşkanına, kendi karısı kızı güvende nasıl olsa, korumalarla geziyorlar. Bizi kim, niye düşünsün diyorum, öfkeleniyorum.” Bir süre sessizlik oluyor, sonra söze ben devam ediyorum: “Yaşam güvencemiz elimizden alınıyor. Ayşe’nin de dediği gibi artık sokaklarda yalnız dolaşamayacağız. Evimizde dahi güvende değiliz.”
Söze giren kurşuni makinesinde çalışan arkadaşımız “Doğru söylüyorsun diyor, çocuk istismarcıları, tecavüzcülerin katillerin önüne geçilmez. Vay biz kadınlarla, çocukların haline” diyor. Sonra, ‘Duydum ki’ diyor, “İstanbul Sözleşmesi yerine Ankara mutabakatı gelecekmiş, bu da aynı hakları koruyormuş, daha fazla aile değerleri ön planda olacakmış” diye ekliyor.
Fatma söze giriyor, “Ben konuyu pek bilmiyorum ama Ayşe’nin de dediği gibi” diyor, “Sadece sokaklar mı, hiçbir yer güvenli değil. Her gün kadınlar öldürülüyor. Kimsede ses yok. Hiçbirimiz güvende değiliz.”
Değerli kız kardeşlerim, bizlerin Özgecan cinayetinde, Emine Bulut cinayetinde yüreğimiz yandı. Bir günde üç kadın öldürülüyor. “Neden önlem alınmıyor? Kadınların hayatı bu kadar mı ucuz?” diye yüreğimiz yanıyor, öfkeleniyoruz. Neden devlet kadınların hayatını güvenceye almıyor diye tepkimizi hep birlikte dile getirmiyoruz? Bizlerin yeni bir Ankara mutabakatına değil, var olan yasanın uygulanıp güçlendirilmesine ihtiyacımız var. İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ün tam olarak uygulanmasını istiyoruz. Her gün kadınlar evlerinin içinde şiddete maruz kalırken, öldürülürken, çocuklarımızı koruyamazken mutabakat hangi aileyi korumaya alıyor? Bunu örgütlü kadın dernekleri ve platformlarda birleşip sesimizi yükselterek yapabiliriz. İstanbul Sözleşmesi hem bizim hem çocuklarımızın güvencesidir. İstanbul Sözleşmesi bizimdir, vazgeçmiyoruz.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Şiddete uğrayan bir kadın olarak Erdoğan'a söyleye...
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu sözleşmeyi neden bir gece yarısı feshettiğini tüm kamuoyuna açıklamasını...
Mevzu sadece İstanbul Sözleşmesi değil!
Sevda Karaca yazdı: Kadınların evde, işte, sokakta korkmadan yaşama, çalışma, yürüme hakkı olmasın i...
Kadınlar Sözleşmeden vazgeçmeyecek!
‘Bizler; tırnaklarımızla kazandığımız, canlarımızla bedel ödediğimiz hiçbir hakkımızdan vazgeçmek ni...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.