GÜNÜN DİZİSİ: Letdown- Hayal kırıklıklarıyla dolu annelik serüveni
Diziyi; eğer çocuk sahibi olmayı hiç düşünmüyorsanız kendinizi tebrik etmenize vesile olacak bir kara komedi olarak, çocuk yapmaya niyetliyseniz gerçekçi bir belgesel niyetine izleyebilirsiniz.

ABC ve Netflix ortak yapımı, Avustralya dizisi the Letdown Netflix’te gösterime girdi. Altı bölümlük bu mini dizi, otuzlu yaşlarının ortasındaki Audrey’nin çocuk sahibi olduktan sonra eski konforlu hayatını geride bırakıp yeni hayatına ayak uydurma sürecini anlatıyor.

KİMİNE KARA KOMEDİ, KİMİNE BELGESEL...
Dizinin farklı bölümlerinde Audrey’nin hayat arkadaşı Jeremy ile, kızı Stevie'ye bakmasına yardım etmeye pek gönüllü olmayan annesi ve fazlaca gönüllü olan kayınvalidesi ile, onunla vakit geçirmekten eskisi kadar hoşlanmayan eski arkadaş çevresiyle ve gönülsüzce katıldığı ebeveyn destek grubuyla ilişkilerini takip ediyoruz. Kısacası the Letdown anneliğe, özellikle de günümüz koşullarında bir çocuk yetiştirme sorumluluğunun muazzam boyutları karşısında yaşadığınız bocalama hissine dair ayakları yere basan bir hikaye anlatıyor.

The Letdown'ı belli bir janrın çerçevesi içinde tanımlamak pek mümkün değil. Eğer çocuk sahibi olmayı hiç düşünmüyorsanız, verdiğiniz bu doğru karar için kendinizi bir kez daha tebrik etmenize vesile olacak bir kara komedi olarak izleyebilirsiniz. Çocuk yapmaya niyetiniz varsa sizi neler beklediğini gösteren gerçekçi bir belgesel niyetine takip edebilirsiniz. Ama evde birkaç aylık bir bebeğiniz varsa the Letdown muhtemelen gözünüze sizi gözyaşlarına boğacak bir dram gibi görünecektir. Eğer ki bu son gruptaysanız ve bu diziyi şimdi izlemeye karar verirseniz şahsi tavsiyem, bebeğiniz biraz büyüyüp de o ilk aylara serinkanlı bir gözle bakabileceğiniz günlerde bir daha dönüp izlemeniz olacak.


DERİNLİK, BİRAZ DAHA DERİNLİK...
Dizinin merkezinde incelikle yazılmış Audrey karakteri var. Karakter hem diziye yazar ve yaratıcı olarak katkıda bulunan hem de iyi bir oyuncu olan Alison Bell’in elinde ete kemiğe bürünmüş, kendinize benzetmeseniz bile özdeşleşebileceğiniz bir kahraman olmuş.

Fakat Audrey karakterinin aksine yan karakterler, özellikle de ebeveyn grubunun diğer üyeleri ne yazık ki çok derinlikli karakterler olarak çizilmemiş. Grubun üyeleri ana baba bloglarını göz ucuyla bile olsa takip eden herkesin kolayca teşhis edebileceği üç çocuklu ev hanımı Barbara, instagram annesi Sophie, “doğal ebeveynlik”çi Georgia, işkolik Ester gibi stereotiplerden oluşuyor. Yavaş yavaş keşfettiğimiz ayrıntılarla kısmen derinlik kazansalar da bu yardımcı karakterler ne yazık ki yeterince geliştirilememiş. Oysa ki beni bu diziyi izlemeye teşvik eden tanıtım metninde öne çıkarılan bu tema olmuştu.

GÜME GİDEN DAYANIŞMA
Günümüz koşulları çoğumuzu yalnızlığa itse de aslında ebeveynlik kendi başımıza altından kalkabileceğimiz bir yük değil. Ancak başka insanların deneyimleriyle zenginleştikçe kaybettiğimiz eski hayatımıza geri dönme fikrinden özgürleşip yeni hayatımızın bize kattıklarının farkına varabiliyoruz. Kısacası hepimizin Audrey'ninki gibi bir destek grubuna ihtiyacı var aslında. Fakat  Letdown pek bereketli konusunun cazibesine kapılıp her şeyi birden anlatmaya çalıştığı için pek çok detayı havada bırakmış. Güme gidenlerden biri de ne yazık ki dayanışma teması olmuş. Audrey’nin başta mesafeyle yaklaştığı bu insanlara yaşadıklarından doğan ortaklıkla zaman içinde nasıl bağlandığını final bölümündeki kısacık bir sahnede seziyoruz sadece. İlerleyen yıllarda dizinin devamının geleceğini ve yan karakterlerin, mesela grubu çekip çeviren sert yüzlü hemşire Melrose'un hak ettikleri şekilde geliştirileceğini umalım.

İlgili haberler
Beşik

Kapitalist sistem anneliği ‘en kutsal şey’ diyerek yüceltiliyor. Peki kutsal olan annelik mi emek mi...

Kadınlar ne yapar, kocalar ne zanneder?

Bir çocuk aile içindeki her şeyi değiştirebilir. Evde kalıp çocuğun bakım işleriyle ilgilenmenin bir...

Günümüz anneliği neden bu kadar ümit kırıcı?

Bütün farklılıklarımıza rağmen, hayal kırıklığı günümüz annelerini birleştiren en temel his. Çocukla...

Anne olunca ne anladım?

Elektrikli süpürge ile mutlu olan anne reklamlarına bakmayın, unutmadığımız şeyler var. Ankara, Diya...

Annelik politiktir

‘İyi anne söylemi altında eşit hak taleplerimizin, ‘minnet’in, ‘kutsallığın’ gölgesinde gaspedilmesi...