25 yıldır işçi olan Gülsel’in inadı: Ben haklarını alan bir işçi olacağım
25 yıllık işçi Gülsel her sektörde çalışmış. Sendikalaşma deneyimi de yaşamış, baskının en ağırını da. Onu en çok verdiği emeğin değer görmemesi öfkelendiriyor. Tek amacı var; haklarıyla çalışmak!

Gülsel, Gebze’de 500 işçinin çalıştığı ağır sanayi kapsamında bir metal fabrikasında çalışıyor. 40’lı yaşlarında olan Gülsel, 25 yıllık işçilik yaşamında nerdeyse her sektörde çalışmış. Son çalıştığı yerden önce çalıştığı bir metal fabrikasında haklarını ve emeğinin karşılığını almak için sendikal mücadeleye girişmiş. Buna karşılık patron işten atsa da geri durmuyor, şimdi sendikasız çalıştığı metal fabrikasında deneyimlerini paylaşıp insanca yaşam koşullarının gerçekleşmesi için mücadele ediyor.

Gülsel’deki bu direngenlik hem onurlu bir yaşam sürdürme çabasının zorluğunu hem de bir kadın olarak hayatta her türlü mücadele etme gerekliliğini bize gösteriyor. “Fabrikada, sokakta, evde ve aile içinde en geri koşullara rağmen ben emeğimle varım” diyor.

‘BU SİSTEM BİZDEN HAYATIMIZI ÇALIYOR’

Gülsel önce işsiz kaldığı süreci anlatıyor. İşsizken hiçbir işe yaramadığını düşünmüş, “Açsın, yemek yemek zorundasın. Açlık ihtiyacını gidermek zorundasın ama yetemiyorsun. İşsizlik yetememektir diye düşünüyorum. Belki kendi açlığını hissetmiyorsun ama evdeki çocukların açlığını düşünüyorsun. Mesela benim cebimde param yoksa eve gelmek istemiyorum. Çocukların ihtiyacını gideremiyorsam yataktan çıkmak istemiyorum” diyor.

Kendini bildi bileli çalıştığını söylüyor Gülsel. Çalışırken de pek çok kaygı yaşadığını ekliyor: “Özel sektörde her an işsiz kalabiliriz. Bir an bir anı tutmuyor. Kendini kapının önünde bulabiliyorsun. Aylarca, yıllarca emek verdiğin sektörde bir bakıyorsun emeklerin heba olmuş ve kapı önündesin. Bu kaygılardan yoruldum aslında. Yasal hakkımız olan sendikada örgütlenmek isterken çok büyük suç işlercesine işsizlik tehdidiyle karşı karşıya bırakıyorlar. Benim işsizliğim demek çocuklarımın aç kalışı, benim işsizliğim demek evsiz kalışım… Kendimi bildim bileli çalışıyorum. Emeğimin karşılığını alamamak, bütün sorunlarla mücadele etmek, yetemediğimi düşünmek… İnsanın yetemediğini düşündüğü an son nokta, bittiğin yer. Sistem bizden hayatımızı götürüyor. Bugün enflasyon zammına göre bana bir ödenek var ama açıklanan enflasyon rakamının gerçeklikle hiçbir alakası yok. Kazandırdığımızın küçücük bir parçasını patronlar bir lütufmuş gibi veriyorlar ama bu bir lütuf değil ki! Asgari ücretle geçinemiyoruz. Evime yağ, şeker, un alamıyorum, mutfak masrafımı karşılayamıyorum. Biz sosyal yaşamı geçtik, tiyatro, sinema hayatımızda yoktu şimdi evde televizyon açmak istemiyoruz, elektrik faturası fazla gelmesin diye… Asgari ücretle geçinenler bir hafta pazara gidiyorsa, üç hafta gidemiyor. Ama sorsan her şey güllük gülistanlık. Diyorlar ya, ‘Her şey çok güzel olacak’, hiçbir şeyin güzel olduğu yok. İşçi hakkını arıyor, devlet patrondan yana. Benden alıyor, zenginlere vergi affı yapıyor. Fabrikada bir işçi arkadaşımın maaşından 1.100 TL vergi kesilmiş. 1.100 TL bizim kiramız, çocuklarımızın yemek parası” diye tepki gösteriyor.

Cumhurbaşkanının kendi maaşına bir gecede zam yapabildiğini söylüyor Gülsel, “Söz konusu bizim asgari ücret zammı olunca tartışmalar aylarca sürüyor. Cumhurbaşkanın maaşı neden mecliste tartışılmıyor, bu adalet mi? Pandemide biz bunu birebir gördük, zengin daha çok zenginleşirken fakirler ölüyor.”

‘KENDİMİ Mİ, KIZLARIMI MI KORUYAYIM?’

Çocuklarıyla yalnız yaşayan bir kadın olarak çekinceleri var Gülsel’in: “Sağlıktan eğitime kadar, intiharların, şiddettin, tecavüzün, cinayetlerin arttığı memlekette yönetenler her şeyden bihaber. Yalnız yaşayan bir kadın olarak kendimi mi, kızlarımı mı koruyayım? Parasız zaten yaşayamıyorsun, hiç olmadığında her şeye mahkûmsun. Bir masada yemekler var çeşit çeşit, ben o masadaki tüm yemeklerin tadına arkadaşlarımla ve çocuklarımla bakmak istiyorum. Doymak istiyorum. Kuru bulgur yiyerek bugün ‘karnım doydu’ demek istemiyorum.”

‘HAKLARIMI ALAN BİR İŞÇİ OLACAĞIM’

Hep yarınını düşündüğü için geceleri uyuyamadığını söylüyor Gülsel, “Bu kadar haksızlığa ve adaletsizliğe karşı hakkımız olanı almak için sendikalaşmaya, örgütlenmeye çalışıyorum çünkü daha onurlu bir yaşam kurmak istiyorum. Çocuklarıma bu onurlu yaşam için nasıl mücadele ettiğimi göstermeye çalışarak onların da güçlü durmasını istiyorum. İnsanlar nasıl kafasını koyar koymaz uyuyor, ben uyuyamıyorum, hep yarını düşünüyorum. Fabrikada zoraki mesailer dayatılıyor. ‘Devlet paramızı kesiyor’ diyorum, şefler ‘Bu bizim suçumuz mu?’ diyor. Bizim de suçumuz değil ama… ‘Sen işçisin işçi kal’ diyorlar, evet ben işçi kalacağım ama haklarımı alan bir işçi olacağım. Arkadaşlarımın haklarını alacağını göreceğim, çocuklarımızın daha onurlu, daha gururlu yaşadıklarını bileceğim” diye konuştu.

‘VERDİĞİM EMEK YOK SAYILIYOR!’
Gülsel, fabrikada yaşadıkları baskıyı şöyle anlatıyor: “İşyerinde mobbinge maruz kalıyoruz. Fabrikada işçiye hiçmiş gibi davranılıyor ya da sen işten çıkarsan bu fabrikada işler mi duracak deniliyor. Bunların her biri bizim için şiddet. Ürettiğim her malzemeye emek veriyorum. İşime verdiğim emeği yok sayıyorlar. Hakkımızı aradığımızda işsizlikle korkutuyorlar. Bu sefer hakkımızı aramasak eziksin diye mobbing uyguluyorlar. Sendikal faaliyet yürütürken birkaç kişiye zam vererek yanımızdan uzaklaştırmaları, bizi yalnızlaştırmaları da mobbing. Ben hak ararken tek başıma hak aramıyorum. Hep birlikte hak arıyoruz.”


İlgili haberler
Arsız sardunyalar gibi olsun hayatımız

Ne yalnızız, ne çaresiz. En büyük dayanağımız dayanışmamız ve kız kardeşliğimiz. Dayanışmamızı daha...

2021’den 2022’ye umut ve sorumluluk taşıyan bir 25...

Kadın mücadelesinin çeperini genişletmek zorunda bırakan ağır koşulların, aynı zamanda daha çok kadı...

İlknur’un ardından…

5 Kasım günü işten eve dönerken Selçuk G. tarafından katledilen Lüleburgaz Belediyesi çalışanı İlknu...