Çocukluğunda memleketinden kopup gelen binlerce kadından biri Melek. İstanbul’da çocuk işçi olarak başladığı tekstil sektöründe sabah 8 akşam 7 diyerek sigortasız ve güvencesiz koşullarda ömür tüketmiş. Yaşanacak ömürden çok daha fazlası olan atölyelerde işsizlik, geleceksizlik korkusu içinde bırakılan Melek, çocukluğunda oyun gibi gördüğü tekstili, çalışma ve yaşam koşullarını anlattı bize.
Çocukluğunda memleketi Erzincan’dan İstanbul’a göç etmiş ve İstanbul’da çocuk işçi olarak hayatı öğrenmiş Melek. Çağlayan’da eskiden konfeksiyon olarak çalıştığı yerler şimdi tekstil atölyeleri olmuş. “10 kişi çalıştırmak yetmez, 80, 100 belki daha fazla kişi çalışırdık” diye anlatıyor Melek çalışma ortamını ve devam ediyor: “Sigorta bizim için en büyük güvenceydi. Emekli olma hayalimiz vardı. Ne evlenmek isterdim ne işten ayrılmak. O zaman çalışma koşulları bu kadar ağır da değildi. Makineyi öğrenmek, makineci olmak kolumuzda altın bir bilezik gibiydi. Fakat zamanla konfeksiyonların yerini küçük atölyeler aldı. Sigortasız ve güvencesiz çalışmaya başladık.”
TÜM ÜCRETLER ASGARİ ÜCRETE SABİTLENDİ, BİZ AYNI KALDIK
Melek zamanla çalışma koşullarının daha da kötüleştiğini söylüyor. Sezon başı işsiz kaldıklarını ifade ediyor: “Tek kişi geçinemediğimizi gördük. Çocukken aldığımızla aileyi geçindiriyorduk, şimdi iki kişi çalışsak da geçinemiyoruz. Eskiden haftalık 500 lira aldığımızı söylerken insanlar ‘Vayy’ diye tepki verirdi. Şimdi tüm ücretler asgari ücrete sabitlendi, biz ise aynı kaldık.”
Melek aldığı ücretin düşüklüğünden, geçinememekten şikayetçi. Ücretli, sigortalı çalışmanın karşılığı olarak “Geçinemiyoruz” diyor. Çoğu insanın da geçinemediğini vurgulayan Melek, “Eşim sigortalı çalışıyor ama paramızı birleştirince ev kirası, faturalar, mutfak derken hiçbir şey kalmıyor elimizde avucumuzda. Merdiven altı atölyelerde gün ışığı göremeden, sabahtan akşama kadar havasız, floresan ışıklarının altında makine başında iş yetiştirmeye çalışıyoruz. Çalışırken mutlu olmak gibi şansımız yok. Arabesk müzik ve sigara tek aktivite haline gelmiş durumda. Yaptığımız işe lanet okurken, hayatın sillesine de lanet okuyoruz. Aldığımız parayla geçinemiyoruz” diye isyan ediyor çalışma ve yaşam koşullarına.
ESKİDEN ÇAĞLAYAN’DA 1 MAYIS KUTLARDIK
Kazananın işçiler değil patronlar olduğunu ifade eden Melek büyük fabrikalara çalıştıklarını ama o büyük fabrikaların nasıl koşullarda çalıştıklarını önemsemediğini söylüyor. Eskiden Çağlayan’da 1 Mayıs kutladıklarını da gözleri parlayarak anlatıyor Melek: “8 saat iş günü ve sigorta istiyorduk. Artık öyle bir hal aldı ki koşullar onu bile istemiyoruz. 1 Mayıs’ta alana çıkmak için patronlarla kavga ederdik, şimdi çalışıyoruz. İşçi derneğimiz vardı. İşçilerle ne yapacağımızı konuşup, nasıl mücadele edeceğimizi tartışıyorduk.”
Melek, “Bizim beğenmediğimiz merdiven altı atölyelerde Suriyeliler gelip çalışmaya başladı. Sonra Moğolistan, Türkmenistan, Afganistanlı işçiler çalışmaya başladı. Tüm fakir işçiler neredeyse çalışıyor. Ama onlar gelince de aldığımız ücretler hiç yükselmedi. Patronlar onları ucuza çalıştırırken bizi de ucuza çalıştırmaya başladı. Bu elbette mülteci olarak gelip çalışan insanların suçu değil, bu durumdan faydalanan patronların suçu. Hepimizi kölelik koşullarında çalıştırıyorlar. Ne sigorta ne izin yapabiliyoruz. Sezon bittiğinde de işsiz kalıyoruz. Hiçbir hak talep edemiyoruz” diyor.
Bir kadın işçi olarak çalışma koşullarının yoğun, yorucu olduğunu, işsizliğin önünde dikildiğini ifade ediyor Melek. “Ne devlet bunun için adil eşit bir şekilde çalışmamızı sağlıyor ne de işsizlik sorunumuzu çözüyor” diyen Melek pahalılıktan da yakınıyor: “Tekstil atölyelerinde ucuza çalıştırılırken pazara markete yansıması aynı ucuzlukta değil. Soğan, patates, domates ateş pahası. Dudaklarımız fiyatları görünce uçukluyor. Bunun yanında ev kirası ve faturalar da var. Aç kalmamak için çalışmak zorunda kalıyoruz. Çağlayan’da tekstilde çalışan kadın ve erkek işçilerin, çocuk işçilerin, mülteci işçilerin ortak sorunudur bunlar.”
SADECE 1 MAYISLARDA ALANDA OLMAK YETMEZ
Yaşanan tüm bu zorluklara karşı Melek’in çözüm önerisi ise milliyet ayırt etmeksizin işçilerin birlikte mücadelesi: “Tüm bunlara karşı, açlığı ve yoksulluğu çeken tüm milliyetlerden işçilerle ancak yan yana gelirsek bu duruma karşı gelebiliriz. Tek başına bize bunları yaşatanlara karşı işçiler birlik olursa kazanacak. Bu sömürü çarkına karşı sadece 1 Mayıslarda alana çağırmak yetmez. Bize tek seçenek bırakıyorlar, artık örgütlenip mücadele etmek zorundayız. Yoksa bunun kazananı patronlar ve devlet olacak.”
İlgili haberler
GÜNÜN FOTOĞRAFI: Tekstil işçisi kadının yorgunluğu...
Bazen bir fotoğraf karesi ve tek bir cümle ne çok şey anlatıyor! Yemek yiyeceği vakitte yorgunluktan...
‘Kriz yok’ diyenlere tekstil işçisi kadınlar öfkel...
Tekstil işçisi kadınlardan ‘kriz yok’ diyen hükümete tepki: Biz maddi sıkıntılar çekerken siz şaşalı...
Akar Tekstil Kadın Komisyonu, ‘Şiddete Hayır’
Akar Tekstil’de Deriteks tarafından oluşturulan kadın komisyonu ilk çalışmalarına 25 Kasım’da başlad...
ÖRMA TEKSTİL’DE İŞTEN ATMALAR: Krizin faturası yin...
İstanbul Esenyurt'ta bulunan ve Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş’in örgütlü olduğu Örma Tekstil'de çoğunlu...
58 yaşındaki Tekstil İşçisi Sultan: Emekli olabilm...
Sultangazi’deki bir tekstil firmasında çalışan Sultan 3 yıl sonra emekli olmanın hayalini kuruyor. A...
Tekstil işçisi kadınlar: Vaatlerinde iş yok, aş yo...
İstanbul Sutangazi ilçesi 75. Yıl Mahallesi’nde bir tektil atölyesinde işçi kadınlara 8 Mart bildiri...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.