İstanbul Kartal'da Karlıktepe Mahallesi, Esentepe Mahallesi ve Kurfalı Mahallesinden kadınlarınların yoğun olarak katıldıkları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında Karlıktepe Ekmek ve Gül Grubu olarak kahvaltı düzenledik. Pazar sabahı gerçekleştirdiğimiz kahvaltımız için başlangıçta oldukça endişeli idik, havalar birden soğumaya başlamış ve yağmur yağmaya başlamıştı. Ancak kapı her açıldığında gülümseyerek içeri giren kadınlara “günaydın” diyorduk. Bir yandan telefonlarımız hava şartları nedeni ile kahvaltıya katılamayan kadınların aramaları ile çalıyor, bir yandan konumu bulamayan kadınlar arıyordu bizleri. Küçük bir dayanışma ile ulaşım sağlayamayan kadınlar da soframıza katıldıktan sonra çaylarımızı koyup, memleketten gelen öte berilerimizi ortaya çıkarmaya başladık. Açık ara en çok ilgiyi tulum peyniri gördü. Bir yandan havanın ani değişimini konuşuyor bir yandan eşlerimizden, çocuklarımızdan ve işlerimizden nasıl da fırsat bulup bir araya gelebildiğimizi anlatıyoruz keyifli keyifli.
25 Kasım’ın tarihini konuştuk önce. Üç kız kardeşin, Üç güçlü kadının bir diktatöre nasıl başkaldırdığını, neler yaşadığını mücadeleleri ile günümüze nasıl bir miras bıraktıklarından bahsettik. Halkına yıllarca kan kusturan, zulmeden ve tüm kaynakları kendi lehine kullanmaktan çekinmeyen tek adamın halkının tüm servetlerine nasıl el koyduğunu bunun için önüne çıkan her şeyi nasıl ezip geçtiğini bahsettik. Rafel Trujillo’dan bahsediyorduk tabi ki.
25 Kasım’ın kadınlar için ne anlam ifade ettiğini tartıştık. Televizyonlarda burjuva medyasında görüldüğü gibi sadece bir sosyal sorumluluk projesi miydi? Kamu spotu reklamlarında yer alan “Bir Kadına El Kaldırmak Adamlık Değildir” sloganı ile yine eril bir söylemden beslenerek, bu söylemin insafına mı bırakmaktı kadınları? 25 Kasım sadece basit anlamı ile fiziksel şiddetle mücadele etmek değildi. Şiddet sadece fiziksel bir güç kullanarak karşı tarafta fiziksel üstünlük kurmak demek değildi. Şiddetin diğer biçimlerini konuştuk. Duygusal şiddet, psikolojik şiddetten de bahsettik. Sadece aile içinde ya da ikili ilişkilerimizde rastlamadığımıza da değindik. İş yerlerinde ustabaşılarının, yöneticilerin, bizlere olan rahatsız edici tavırlarının da şiddet olduğunda hemfikir olduk.
‘HÂLÂ EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET İSTİYORUZ’
Kız çocuklarının eğitime erişim imkanlarının ne kadar kısıtlı olduğunu konuştuk. Bu konuda devletin bizzat rol alması gerektiği, her kız çocuğuna eşit ve ücretsiz eğitim hakkı tanıması gerektiğinden söz ettik. Güncel bir genelge ile katkı payının yasal hale getirilmesini mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının eğitimini ailelerin insafına bırakılmasını da tartıştık. Öte yandan diğer gündemimiz ise eşit işe eşit ücret idi. Kadınlar, aynı değerde üretim yapan erkeklere göre daha az kazanıyor, bakım emeğini de içeren hizmet sektöründe kadınların emekleri, fedakar ve sabırlı olması sıfatları ile sömürüye daha açık hale geliyordu. Bu durumda eşit iş için eşit ücret talebimizi bir kez daha dile getirdik.
‘İŞÇİLERİN SIRAYLA HAMİLE KALMASINA İZİN VERİLİYORDU’
Kadınların işgücüne katılımının ev ekonomisine “yardımcı” olarak görülmesi hepimizi rahatsız eden bir diğer konuydu. “Kadınlar her işi yapabilir, erkeklerin de yaptıkları işleri yapabilir” dedi Çiğdem. Evet biz kadınlar güvenli çalışma koşulları altında erkeklerin yaptığı her işi yapabileceğimizi güncel deneyimlerimizle birbirimize anlatmaya devam ettik. Yaşadığımız bu sıkıntıları nasıl aşacağımıza yönelik tartışmamız sürerken Dicle bizlere çalıştığı fabrikadan bahsetti. Çalıştığı fabrika en ilkel şartlara sahip, kadınların sıra ile gebe kalmalarına izin verdikleri bir fabrika imiş. Her ay bir kadının hamile kalması ve belirlenen sırayı takip etmesi gerekiyormuş. Burada gözlerimiz olabildiğince açılıp geri yuvalarına dönerken Dicle anlatmaya devam etti. Kadınlara yönelik bu ayrımcı ve geri tutum karşısında Dicle bizlere kadınlar arasında örülen mücadeleden, sendikanın fabrikaya girmesinden ve işlerin biraz da olsa raya girmesinden bahsetti. Örgütlenerek, ısrar ederek sendikalaşarak, çalışma şartlarının düzeldiğinden, çarpık işleyişin düzelebilmesi için önce bir araya gelmemiz gerektiğinden bahsetti. Hepimiz soğuk havada kahvelerle ısınmaya çalışırken kafamızı hafifçe Dicle’ye hak verir gibi sallıyor ve aklımızdan geçiriyorduk: “Daha sık bir araya gelmeliyiz.”
Fotoğraf: Karlıktepe Ekmek ve Gül Grubu
İlgili haberler
Umudunu kaybettiğinde bu kalabalığı hatırla
25 Kasım’da dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla sesimiz bir olacak ve yaşadığımız sorunlar karşıs...
Belediye işçisi kadınlardan 25 Kasım sözü: ‘Övgüle...
İzmir’de Genel-İş üyesi kadınlardan şiddete karşı örgütlü mücadele çağrısı: Örgütlenirsek neler olur...
Küçükçekmece'de 25 Kasım buluşması: Şimdi yan yana...
25 Kasım yaklaşırken Küçükçekmece Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneğinde kadınlar yan yana geldi, y...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.