Sağlıkta şiddetin son bulacağı politikalar üretilsin
TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu yaptıkları açıklamada kadına ve sağlıkta şiddete karşı mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu, eşi tarafından şiddete uğrayan hastasını korurken yaşamını yitiren Dr. Aynur Dağdemir'i andı. TTB Genel Merkezi'nde yapılan açıklamayı Dr. Güleser Karakoç okudu. Karakoç, "Kadını ve kazanılmış haklarını yok sayan, sahiplenilmesi gereken bir mal gibi gören, kadın düşmanı erkek egemen politikalar, alınmayan koruyucu önlemler, işletilmeyen düzenleyici mekanizmalar ve cezasızlık politikaları hayatımızın her alanını kuşatmaya devam ediyor. Güvenli çalışma alanları ve sağlıkta şiddete karşı göstermelik adımlar dışında önlemler alınmıyor. Sağlıkta şiddetin son bulacağı politikalar üretilsin ve uygulansın istiyoruz" diye konuştu.

Açıklama öncesinde konuşan Dr. Ayşe Uğurlu, "Bugün ne yazık ki erkek cinayetinde katledilen bir meslektaşımız ve bir arkadaşımızın ölüm yıldönümünde bir araya geldik. Bizler için ölüm yıl dönümleri bir ritüel haline geldi. Bundan dolayı da üzgün olduğumuzu belirtmek isterim. Dünyanın tüm coğrafyalarında hayvan ve insana dönük kırımların olanca vahşeti ile devam ediyor. Ne yazık ki bu vahşetlere savaşlar da eklenmiş durumda. Birilerinin refahı birilerin sefaleti oluyor. Buradan Filistin'de yaşanan katliama da dikkat çekmek istiyoruz" dedi.

25 KASIM'I DR. AYNUR DAĞDEMİR'E ADIYORUZ

Basın açıklamasını okuyan Dr. Güleser Karakoç açıklamada şunları söyledi. "Sekiz sene önce 19 Kasım'da meslektaşımız, kız kardeşimiz Dr. Aynur Dağdemir eşi tarafından şiddete uğrayan sekreterini korumaya çalışırken; Mirabal kardeşler ise 25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele verirken katledildi. Bu nedenle kolumuz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü Dr. Aynur Dağdemir'e adamıştır. İki gün de kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizin sembolleşen günleridir. Acımız ve öfkemiz hâlâ taze, mücadelemiz ise sonsuz. Onların hikâyesi mücadeleleri ve cesaretleri bizlere umut ve ilham kaynağı olmaya devam ediyor."

Kadına karşı şiddet, kadın hakkı ihlalleri farklılıklar gösterse de dünyanın tüm bölgelerinde sınır ve sınıf ayrımı olmaksızın devam ettiğini söyleyen Dr. Karakoç, "Dünyanın birçok ülkesinde çok zor ve uzun mücadeleler sonucu elde edinilmiş kazanımlar elimizden alınmaya çalışılıyor. Polonya'da kürtaj yasağının çıkışı, ülkemizde İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alınışı kazanımlara saldırıların örneklerinden. Patriyarkal kapitalizmin yarattığı krizlerin ortaya çıkardığı savaş, afet, pandemi, kıtlık, deprem ve diğer krizlerin faturaları dünyanın her coğrafyasında farklı biçimlerde en acımasız haliyle yaşanmaya devam ederken; ilk önce kadınları ve çocukları hedef alıp, en ağır bedelleri onlara ödetirken, ilk onların yaşam hakkını elinden alıyor" dedi.

‘BARIŞ TALEBİMİZDEN VAZGEÇMİYORUZ!'

Yaşanan deprem felaketi, öncesinde pandemi, Suriye ve Ukrayna-Rusya savaşları, İsrail'in Filistin işgali kadınların ve çocukların yaşamlarının elinden alındığı, göç etmek zorunda bırakıldığı, patriyarkanın güçlendiği krizler olduğunu ifade eden Dr. Karakoç, "Savaş sırasında en başta kadına yönelik suçların arttığını, kadın bedeni üzerinden savaş politikası sürdürüldüğünü biliyoruz bu nedenle barış talebimizden vazgeçmiyoruz. Pandemiyle kadınların ev içi bakım yükü, ayrıca kadınlara yönelik ev içi şiddet arttı, deprem sonrası ise aynı sorunları bir de evsiz kalarak barınma sorununun eklenmesi ile katlanarak yaşadılar. Cinsel şiddete uğrama oranları, hastalıklar ve depresyonlar tırmandı. Pandemide ekonomik kriz işten çıkarılmaları arttırdı ve çalışma hayatından ilk önce gözden çıkarılanlar ev bakım yükü veya işveren tercihi nedeniyle kadınlar oldu, eşitsizlikler derinleşti. Deprem felaketi sonrası yine bakım yükü en çok kadınların üzerine kaldı, yıkılmış şehirlerdeki temel insan ihtiyaçlarının hala giderilmemesinden kaynaklı sorunlarla hâlâ en çok kadınlar boğuşuyor" diye konuştu.

‘SAĞLIK ALANLARI ŞİDDETİN KOLAYCA GERÇEÇKŞEŞTİĞİ ALANLARA DÖNÜŞTÜ'

"Sağlıkta dönüşümün yarattığı krizin faturasını öderken de pek çok kadın meslektaşımızı görev başındayken yitirmeye devam ediyoruz. Son bir yılda erkek şiddeti nedeniyle kaybettiğimiz sağlık çalışanı kadınlar; Ömür, Melek, Emine ve Ayfer... Kadınlar güpegündüz kamu kurumlarında, yaşatmak için gittikleri işyerlerinde katlediliyor" diye açıklamaya devam eden Dr. Karakoç; sağlığın ve yaşamın korunması için hizmet üretilen ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde eli silahlı erkek faillerin kolayca girip çıktığı, özellikle kadın sağlık çalışanlarına yönelik tacizden cinayete her tür şiddet eylemini gerçekleştirebildiği ortamlara dönüştüğüne dikkat çekti.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ

Erkek egemen politikalar, alınmayan koruyucu önlemler, işletilmeyen düzenleyici mekanizmalar ve cezasızlık politikalarının kadınların hayatlarının her alanını kuşatmaya devam ettiğini söyleyen Dr. Karakoç, "Güvenli çalışma alanları ve sağlıkta şiddete karşı göstermelik adımlar dışında önlemler alınmıyor. Sağlıkta şiddetin son bulacağı politikalar üretilsin ve uygulansın istiyoruz. Ülkemizde her gün ortalama üç kadın kocası, birlikte yaşadığı erkek veya aile bireylerinden başka bir erkek tarafından baskı, işkence ve zulme boyun eğmemeye karar verdiği için katlediliyor. Toplumumuzda, her alanda yükselen iktidar politikaları ile tırmandırılan şiddet sarmalı maalesef ki günlük hayatta temel dil olmuş durumda. Bu şiddet ortamı hem özel alanda hem de kamuda kadınlara yönelik şiddeti körüklemeye devam ediyor.Cinsiyet eşitliğinin inşa edilmediği, erkek şiddetinin çözülmediği bir dünyada eşitlikten, özgürlükten bahsedilemez. Mahsa Amini'den, Dr. Aynur Dağdemir'den aldığımız cesaretle kadına yönelik şiddete karşı mücadeleye devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyor, 6284 sayılı kanunun etkin uygulanmasını istiyoruz!" dedi.

Açıklamanın ardından söz alan Ankara Tabip Odası (ATO) Genel Sekreteri Dr. Mine Coşkun, Dr. Aynur Dağdemir ile hem gençlik hem de üniversite yıllarından arkadaş olduklarını, Aynur'u kaybedince gençliğini de kaybettiğini sözlerine ekleyerek, mücadeleye devam edeceklerini söyledi. 

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
DİSK, KESK, TTB ve TMMOB şiddete karşı ‘acil eylem...

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, kadına yönelik artan şiddete karşı taleplerini açıklayarak, acil eylem pla...

TTB: Kadın sağlık çalışanlarının gereksinimleri ka...

TTB Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı’ndan kadın sağlık çalışanlarının gereksinimleriyle ilgili olara...

TTB: Aileyi yıkan İstanbul Sözleşmesi değil, şidde...

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu kadına yönelik şiddete ve...