Kamu emekçisi kadınların en büyük sorunu mobbing
KESK’in yaptığı araştırmayla kamu emekçisi kadınların yaşadığı en büyük sorunun, mobbing ve yasal haklarını kullanamaması olduğunu ortaya koydu.

KESK, 2020 Kadın Araştırması’nı ve 8 Mart takvimini açıkladı. Kamu emekçisi kadınların yaşadığı en büyük sorun, mobbing ve yasal haklarını kullanamaması. KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, kadınların yüzde 59’unun mobbinge uğradığını, yüzde 39’unun ise yasal haklarını kullanamadığını ifade etti. Farklı statü ve eğitimden kadınların yüzde 94 ile ortak talebi ise iş yerlerinde kreş açılması.

KESK, 2020 yılı kamu emekçisi kadınların işyerlerindeki temel sorunlarını içeren araştırma ve 8 Mart etkinlik takvimini Genel Merkezde yaptığı basın toplantısı ile duyurdu.

KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen ile bağlı sendikaların kadın başkanları ve yöneticilerinin bir araya gelerek yaptığı açıklamada konuşan KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, “Kamu emekçisi kadınların yaşadığı en büyük sorun mobbing ve yasal haklarının kullanılmasının engellenmesi. Yüzde 59’u mobbinge uğradığını, yüzde 39’u yasal haklarını kullanamadığını ifade ediyor” dedi. 62 ilde 1792 kadınla yapılan anket sonuçlarını paylaşan ve kadınların çoğunun uğradığı şiddet karşısında sessiz kalmayı tercih ettiklerini söyleyen Atasoy, “Kadınların yüzde 94 ile ortak talebi, kamu iş yerlerinde kreş açılması”dedi.

4 MART’TA İL MÜDÜRLÜKLERİNDE, 8 MART’TA ALANLARDA

Savaşların, şiddetin, yoksulluğun ve güvencesizliğin kadınları esir almaya çalıştığı bir dönemde eşit ve özgür yaşam mücadelesi ısrarı ile 8 Mart’a hazırlandıklarını söyleyen KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, “Değersizleştirilen ve yok sayılan kadın kimliğimize sahip çıkarak ‘Doğa benim, üreten benim, emek benim, yaşam benim, ben kadınım!’ diyerek alanlara çıkacağız. 4 Mart Çarşamba günü tüm illerde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri önlerinde olacağız. 7 ve 8 Mart günlerinde tüm illerde kadın örgütleriyle, emek meslek örgütlerinden, siyasi partilerden ve söyleyecek sözü olan tüm kadınlarla, miting alanlarında buluşacağız”diye belirtti.
Atasoy, “İşyerinde Kadın Emekçilerin Temel Sorunları Araştırması” kapsamında 25 Aralık 2019-15 Şubat 2020 tarihleri arasındaki anket sonuçlarını da paylaştı. 62 ilden 82 farklı meslek grubuna mensup 1792 kadının yanıt verdiği ankete; memur, sözleşmeli, işçi ve diğer statülerde kadrosu bulunan lisans üstünden lise altına kadar eğitim gören kadınlar katıldı. Güvencesiz istihdam edilen kadınların kadrolulara göre duygu ve düşüncelerini ifade etmekte çekinceli davrandığına dikkat çeken Atasoy, “Kadınların eğitim ve sağlık başta olmak üzere hizmet sektöründe daha yoğun yer aldığını ve toplumun yeniden üretiminde gelenekselleşmiş toplumsal cinsiyet rollerine uygun işlerde kadın istihdamının daha fazla olduğu tespitiyle de uyum göstermektedir”dedi.

‘YÜZDE 48’İ AYRIMCILIĞA UĞRADIĞINI DÜŞÜNÜYOR’

Kamu emekçisi kadınların yüzde 48’inin işyerlerinde cinsiyetlerinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşündüklerini söyleyen Atasoy, “İş güvencesi daha az olanlar arasında ve eğitim düzeyi arttıkça ayrımcılığa uğradığını düşünenler daha fazla. Sayısı az olmakla birlikte boşanmış olanlar arasında ayrımcılığa uğradığını düşünenlerin oranı, medeni durumu farklı olan diğer kamu çalışanlarına göre belirgin bir şekilde yüksek” diyerek toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının biran önce hayata geçirilmesinin önemine değindi.
Kamu emekçisi kadınların yaşadığı en büyük sorunun ise mobbing ve yasal haklarının kullanılmasının engellenmesi olduğunu ifade eden Atasoy, “Kadınlar kimi sorularda birden fazla şıkkı işaretleyerek yüzde 92’si en az bir haksız duruma maruz kaldığını, yüzde 59’u işyerinde mobbinge uğradığını, yüzde 39’u yasal haklarını kullanırken engellendiğini, yüzde 34’ü yükselme ve kariyerde ayrımcılık yaşadığını, yüzde 28’i ise sözlü tacize uğradığını belirtmiş”dedi.

‘KADINLAR ŞİDDETE KARŞI SESSİZ KALMAYI SEÇİYOR’

Kamuda neoliberal politikalar aracılığıyla başlatılan dönüşümün AKP hükümetleri döneminde hız kazandığını belirten Atasoy, “Kamudaki bu planlı dönüşümün en önemli hedefi elbette ki, daha ucuz işgücüne imkân yaratmak ve kölece çalışmaya rıza üretmektir. İşsizlik oranlarının rekor seviyelere tırmandığı bugünlerde, işsiz kalma ve gelecek kaygısı eşitsizlik ve kölelik koşullarını dayatan önemli bir unsurdur. Günümüzde uygulanan kadın düşmanı, cinsiyetçi, muhafazakâr, milliyetçi söylem ve politikalar var olan cinsiyet eşitsizliğini çok daha derinleştirmektedir. Kadınlar; kimliğinin, bedeninin ve emeğinin değersizleştirilmesi, ayrımcılık, söz kesme, giyim ve görünüşle dalga geçme, cinsel içerikli şakalar, cinsel tacize uzanan çeşitli biçimlerde çok daha katmerli olarak mobbing ve şiddetle karşılaşmaktadır. Taşeron, sözleşmeli, hukuksuz keyfi işten atma gibi güvencesiz çalışma koşulları, mobbing ve ayrımcılığı sineye çekmek zorunda bırakmakta, şikâyetin, örgütlenmenin ve hak aramanın da önüne geçmekte, gelinen aşamada ölüme varan sonuçlar dahi yaratmaktadır. Son üç ay içerisinde biri sözleşmeli olarak öğretmenlik yapan, diğeri kültür bakanlığına bağlı bir kurumda çalışan iki kadın arkadaşımızın uğradıkları mobbinge dayanamayarak intihar etmesi mobbingin yarattığı korkunç tabloyu göz önüne sermektedir”diye konuştu. Atasoy, “Kadına yönelik artan şiddet ve cezasızlık örnekleri ile de kadınların çoğunun uğradıkları şiddete karşı sessiz kalma tercihi anket sonuçlarına yansıyarak bu gibi durumlarda şikayet etmekten çekindiklerini belirtmişler”diye belirtti.

ORTAK TALEP: İŞ YERLERİNE KREŞ
Kamu iş yerlerinin yüzde 89’unda ise uygun bir kreş olmadığını ifade eden Atasoy, “Ankete katılan kamu çalışanı her yüz kadından sadece 11’inin işyerinde kreş var. Yüzde 5'lik oranla İşçi statüsünde çalışan kadınlar kreş hizmetinden en az faydalanan grup içerisinde yer alıyor. Eğitim durumuna göre bakıldığında, lisansüstü eğitim almış kamu çalışanı kadınların işyerlerinde, diğer kamu çalışanı kadınları göre biraz daha yüksek oranda kreş bulunduğu görünmektedir ancak kamusal olması gereken bu hizmet de yok denecek kadar az. Bu noktada devlet kendi sorumluluğundan kaçmayı seçmiştir” diyerek özel kreş ücretlerinin ise karşılanamayacak boyutta olduğunu söyledi.
Kadınların yüzde 94 ile ortak talebinin ise kamu iş yerlerinde kreş açılması talebi olduğunu olduğunu belirten Atasoy, “Ücretli doğum izni yetersiz görülüyor ve her üç kadından biri yasal olan süt izni kullanımında sorun ve engellemelerin olduğunu ifade ediyor”dedi.
KADINLARIN YÜZDE 86’sı ‘8 MART TATİL OLSUN’ DİYOR

Kadın emekçilerin yüzde 86’sının ise 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesini istediğini söyleyen Atasoy, “Anket sonuçlarıyla beraber bir kez daha kadınların bir yığın yaşamsal sorunla baş etmek zorunda kaldığı ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan tespitlerden hareketle önümüzdeki dönem haklı mücadelemizi, kazanıncaya kadar ısrarla sürdüreceğiz. Çözümü erkek egemen sistemde ve bu sistemin temsilcisi olan iktidarlarda aramıyoruz. Biliyoruz ki çözüm bizim ellerimizde, çözüm biziz. Biz yaşamın yarısı, yaşamın öznesi milyonlarız, haklı olanlarız. Gelin her birimiz haklı taleplerimizi ve mücadelemizi sahiplenelim kazanalım” diye seslenerek 8 Mart’ta alanlarda buluşma çağrısı yaptı.

İlgili haberler
Kadın kamu emekçileri sendikaları önemsiyor

Sendikaya üye olmayan kadın emekçilerin tamamına yakınının kadınların sendikalara üye olmaları gerek...

Kamu emekçisi kadınlar işyerlerindeki sorunlarını...

KESK Kadın Emeği ve İstihdam Çalıştayı’nda kadınlar, kendilerine dayatılan yaşama ve çalışma hayatın...

KESK 8 Mart afişini yarışma ile belirledi

KESK, 2020 yılı 8 Mart afiş yarışması sonucu seçilen ilk üç kişiye ödüllerini verdi.