Seçim startının verilmesi ile birlikte ülkenin politik hattının en belirgin olduğu seçim dönemlerinin birinden daha geçiyoruz. Sadece erkeklerin, kahvehanelerde oturup bol keseden konuştuğu günlerden çıkıp sokakta, evde, iş yerlerinde, okullarda, otobüslerde, uzatılan mikrofonlarda, hatta stant başlarında, toplumun her kesiminden genç, yaşlı, kadın herkes politika yapıyor. Bu arada seçimden seçime hatırlanan kadınlar da konuşuyor; evet evet kadınlar da konuşuyor...
Seçim tarih belli olduğu andan itibaren, HDP’yi bir kenara bırakırsak, hemen, hemen tüm kesimlerin anlaşmasız anlaştıkları tek konu, kadınların taleplerinin yok sayılmasıdır. Fakat kazanmanın en önemli yolu her daim kadınların alanlara çıkmasından ve sınır tanımayan söylevlerin kadın çalışması ile meşrulaşmasından geçmekte. Hatırlayın; AKP’nin iktidara olmasının özellikle AKP Kadın Kollarında çalışan kadınların emekleri üzerinden inşa edildiğini kendileri bile pek çok kez dile getirdiler. Ancak iktidarları boyunca kadın politikaları hep ters yönde ilerledi; kadınların elde ettikleri tüm hakları yok edildi, kadının adının olduğu bakanlık ortadan kaldırıldı, yasalarla kadınların ne zaman doğurup doğurmayacağı, evlenip evlenmeyeceği ve boşanıp boşanmayacağını belirlemeye çalıştılar. Hızlarını alamayıp çocukların istismarının söz konusu edildiği yasaları Meclise getirip erken seçim kararı ile yasayı daha sonraya ertelediler. Kadın emeğini yok sayarken iktidarlarında vazgeçmemek için yine kadınların emekleri üzerinden seçim çalışmaları yaptılar. Peki bunu yapan sadece AKP'liler mi? Elbette ki hayır!
VAR OLDUĞUMUZU UNUTTURMAMAK İÇİN…
Her ilde, her ilçede, her sokak başında partilerin seçim stantlarına rastlamışsınızdır. Ve bu stantlarda ağırlıklı yer alan, sabahtan akşama kadar tüm gün can hıraş oy verdiği partinin iktidara gelmesi için çalışanların kadınlar olduğunu da görmüşsünüzdür. Yüzde 50'sinin kadın olduğu bir ülkede elbette ki kadınların önemi, erkek egemenliğinin kendi çıkarları söz konusu olduğunda hatırlanacak. Fakat biz kadınlar cephesinden de unutulmaması gereken pek çok şey var, bunlardan en önemlisi bizi unutanlara, her daim var olduğumuzu bir kez daha sandık başına giderken hatırlamaktır.Artan kadın cinayetlerine “Artan bir şey yok, görünürlük arttı” diyenlere “Hayır, kadın katliamları yapılıyor ve bunun sebebi sizin kadın politikalarınız” diyebilmektir kendimizi hatırlatmak.
“Kadınlar için istihdam alanları açıldı” diyenlere, “Kadınları çalışma yaşamından çekip, özellikle esnek ve ev içi yaşama sıkıştırmaya çalıştınız” diyebilmektir kendimizi hatırlatmak. Çalışanların ise her an işsiz bırakılmayla yüz yüze getirildiği, tüm kaderleri patronun iki dudağı arasında olan yüz binerce işçi kadının, “Hayır, dayatmalarınızı kabul etmeyeceğiz” diyen Flormar işçisi kadınlar “Dur” diyebilmesidir kendimizi hatırlatmak.
Sırf Kürt olduğu, Alevi olduğu için ayrımcılığa uğrayan, yok sayılan kadınların ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı barış, kardeşlik, eşitlik mücadelesidir kendimizi hatırlatmak. Bize atfedilenlerin hiç birini unutmadan ve unutturmadan...
Mevcut iktidar, kadınlardan asla geçer not alamayacak, karnesi her daim sıfırlarla dolu bir iktidar oldu. Tıpkı toplumun diğer kesimleri gibi biz kadınlar açısından da değişmesi şart olan bu iktidar değiştiğinde yerine gelecek olan mevcuttan ne kadar farklı olur onu şimdiden bilmeyiz! Ama şu var ki kadınların artık hiçbir hakkından vazgeçmeyeceği, yasalarla ya da yasa dışı biçimde elinden alınan her ne varsa bunu geri almak için mücadeleye devam edeceği bilinmelidir.
Son olarak OHAL koşullarında gittiğimiz baskın seçim, OHAL’i bahane ederek yaşamlarımızdan çalınan her şeyin hesabının sorulmasının olanaklarının ortaya çıkarttığı bir fırsata dönüşebilir. Kendi iktidarlarının devamını sağlamak için nasıl bizlerin emekleri olmadan hiçbir şey yapamıyorlarsa sandıkların korunmasında bizler olmadan yapamayacakları gerçeğini görmemiz lazım. İşte tam bu noktada hem oyumuza hem sandıklara sahip çıkmak, onu korumak sokakta verdiğimiz mücadelenin bir devamı olarak görülmelidir. Stantlarda ihtiyaç duyulan kadınların, iktidarlar tarafından geleceklerinin daha fazla karartılmaması için stantlarda anlattığı teminatı sandıklara sahip çıkarak gösterecektir.
Peki sanıklara nasıl mı sahip çıkacağız? Önce oyumuzu vereceğiz sonra oyumuza sahip çıkacağız. Sandıkların başına giderken hayatımızı karartanlara hesap soracağımızı unutmadan, sandıkların korunmasının da verdiğimiz oy kadar önemli olduğunu sandıkların peşini bırakmayacağımızı göstermekten geçmez mi? Haydi kadınlar; öyleyse önce sandık başına sonra sandık peşine!
İlgili haberler
#KadınlarınSeçimi onurlu bir gelecek
Milyonlarca kadına dayatılan seçenek bu ikisi arasında; Ölüm mü, sıtma mı? Seçim manifestolarında ve...
Oylar Demirtaş’a emanet!
Üretenlerin yönettiği bir demokrasi mücadelesinin önündeki en acil görev olan faşizmin yükselişini d...
Biz ‘adamsız’ yaşayamaz mıyız?
Kadınlar için verilen her hakkın ‘gereksizliği, fazlalığı’ bir biçimde ifade ediliyor ve kadınlara...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.