Ev işçileri güvencesizlikle baş başa | 'Ne sosyal hakkımız ne sigortamız var'
Sigortasız ve güvencesiz çalışan, evde çalışırken şiddetten tacize pek çok sorunla boğuşan ev işçilerinin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Bu kadınlardan Sibel yaşadıklarını anlatıyor.

Bugün Dünya Ev İşçileri Günü. Türkiye’de ev işçilerinin sayısının bir milyona yakın olduğu tahmin edilse de ev işçilerinin çok büyük bir kısmı kayıtsız çalıştığından tam sayı bilinmiyor. Sigortasız ve güvencesiz çalışan, evde çalışırken şiddetten tacize pek çok sorunla boğuşan ev işçilerinin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Bu kadınlardan Sibel Kaygusuz, 10 seneyi aşkın süredir ev işçiliği yapıyor. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde buluştuğumuz Sibel; bu sürede yaşadığı sorunları, kaygılarını, geçim dertlerini anlattı.

FABRİKADA FAZLA MESAİ, EVDE GÜVENCESİZLİK...

Sibel iki çocuk annesi, 44 yaşında. 10 senden fazladır da ev işçiliği yapıyor, evlere temizliğe gidiyor. Şu anda sabit olarak gittiği dört ev var, haftada en az beş gün çalıştığını anlatıyor. Sibel, ev işçiliğine başlamadan önce bir tekstil fabrikasında çalışıyor. Fabrikaya girdiği zamanlarda henüz bir çocuğu var. O dönem sürekli fazla mesaiye kaldığını, oğlunu annesine bıraktığını, sadece haftada bir gün çocuğunu alabildiğini anlatıyor: “O da bana yetmiyordu tabii. Ben her makineyi kullandığım için sabahlama olduğunda, fazla mesai olduğunda hep beni bırakıyorlardı. Normalde evlileri çok bırakmazlar fazla mesaiye ama ben evli olduğum ve çocuğumu göremiyor olmama rağmen sürekli fazla mesaideydim, sürekli sabahlamadaydım.” Sibel’in tekstil fabrikasından ayrılması da yine bu fazla mesailerle oluyor. Bir gün yeni eve taşınacağı zaman yine fazla mesai yapmasını istiyor ustabaşı: “Cumartesi akşamı fazla mesaiye kal dediler, kamyon tutmuşum ev taşıyacağım. Kalamayacağımı söylediğimde ‘Kartını, makasını bırak çık o zaman’ dediler.”

‘OĞLUMUN MATEMATİK DERSİ KARŞILIĞINDA EV TEMİZLEMEYE BAŞLADIM’

Sibel tekstilden ayrıldıktan sonra bir süre çalışmamaya karar veriyor. Oğlunu annesinden alıyor, bu sürede oğlu okula başlıyor. Sibel ev işleriyle uğraşıyor, çocuğunu okula götürüp getiriyor. Bu sırada da eşinin yeni açtığı tekstil atölyesi batıyor. Tam bu dönemde de oğlu üçüncü sınıfta, matematiği çok seviyor, daha fazlasını öğrenmek istiyor. Sırtlarına daha fazla borç yüklenmişken, eşi de çalışmıyorken Sibel oğlunun oğluna matematik dersi vermesi karşılığında öğretmenin evini temizlemeye başlıyor.

Daha sonra öğretmen Sibel’i bir arkadaşına öneriyor, oraya da ev temizliğine gitmeye başlıyor: “Daha 20’lerimin başındaydım zaten, baktım günlük para geliyor, cazip geldi. Günü kurtarma amacıyla başladım ancak sigortam, güvencem, sosyal hakkım filan olmadığını düşünmedim.” Böyle böyle birkaç eve temizliğe giderken Sibel’in bir de kızı oluyor. O sırada ‘Uçan koşa borçlu olduklarını’ anlatan Sibel’e Tuzla’da birisi haftada üç gün eve temizliğe gelirse 800 lira vereceğini söylüyor: “Tam iki buçuk sene o evde çalıştım. Sonra bir baktım, kendimi ev temizlik işçisi olarak buldum.”

GÜVENCESİZLİK ÇALIŞMA KOŞULLARINI KÖTÜLEŞTİRİYOR

Sibel temizlik yapmayı sevdiğini ama bazen pes ettiğini söylüyor: “Temiz, titiz insanlarla çok iyi çalışıyorum ama dağınık insanlarla bir türlü anlaşamıyoruz. Önceden haftada üç dört günün üstünde çalışmıyordum ama bu ekonomik koşullarda haftada en az beş altı gün çalışıyorum. Sabah kalkıyorsun erkenden, minibüs zaten sıkış tepiş, yolda kesin tacize uğruyorsun... Mesela sabah gidiyorum, işim yarım saat erken bitiyor. Çıkayım diyorum, hemen başlıyorlar: ‘E ama, tam gün ya!” Patronlukları tutuyor, birkaç dakikanın, birkaç kuruşun hesabını yapıyorlar.” Bir de kapalı kapılar ardında çalışmanın getirdiği taciz, istismar tedirginliği var. Sibel hiç tanımadığı bir eve gittiğinde daha da fazla rahatsız olduğunu söylüyor, hele de evden çalışan bir erkek varsa! Giyinirken, bir şeylerle uğraşırken hep kapıyı kilitlediğini, tedirginliğini, rahatsızlığını anlatıyor Sibel.

Güvencesiz, tüm sosyal haklardan yoksun çalışmanın en büyük handikabı ise hayatının, ücretinin, çalışma koşullarının işvereninin inisiyatifine kalması. Örneğin ev işçilerinin ısrarla dikkat çektiği bir konu olan cam silmek, evde kırılan malzemelerin ücretten kesilmesi, üç günlük işlerin tek güne yığılması, 12 saate varan çalışma saatleri... Tüm bunlara itiraz ettiklerinde ise “Fabrikada bu kadar almıyorsunuz” ama cevabını aldıklarını anlatıyor Sibel: “Örneğin bir eve ayda 12 gün gidiyorum, ona rağmen sigortam yok, ağzımla istememe rağmen yaptırmıyorlar.”

‘GÜNLÜK KAZANDIĞIM GÜNLÜK BİTİYOR’

Sibel temizlik şirketlerinin ise bundan da beter olduğunu söylüyor. Daha önce bir temizlik şirketinde günlük 70 liraya inşaatı yeni bitmiş iki daireyi üç kişi bir günde temizlediklerini, temizlik şirketlerinin de sigorta yapmadığını, üstüne bir de yarıya yakın komisyon aldıklarını söylüyor. Sibel şu anda gittiği evlerde günlük ortalama 1300 lira alıyor. “1300 lira çok görünse de hiçbir şeye yetmiyor” diyor: “Faturalar zaten 400-500 lira, markete gidiyorsun 500 lira harcıyorsun ortada yemek yapacak bir şey yok. Günlük aldığın günlük gidiyor. Borçlar var, çocuklar var... Sigortam olmadığı için devlet hastanesinde randevuya 1000 lira verdim.”

Sibel bu yıldan sonra çalışmaya devam edip edemeyeceğini bilmiyor, eklem romatizmalarının kendisini zorladığını anlatıyor. Bunun üstüne iktidarın ağzından düşürmediği “esnek çalışma” düzenini konuşmaya başlıyoruz. Sibel hemen, “Asla yapılacak iş değil, bazı arkadaşlarımın gece 10’a kadar çalıştığını biliyorum. Bir de bunu resmileştirsek canımıza okurlar” diyor.

Sibel bu bayramda evinde temizlik yapıyor olacak. Çünkü haftanın her günü gün boyu işte, ev temizliyor. Bu sene yaz temizliğini de bayram temizliğini de yapamamış. Sibel’i bayramda da işe çağırıyorlar ancak gitmeyecek. “Neyi nerede temizlediğimi karıştırıyorum bazen, kendi evimde mi, o evde mi, bu evde mi... Tüm bu yorgunluğa rağmen, bu kadar çalışmama rağmen çocuklarıma insanca bir yaşam sunamıyorum halen, bir tatile bile götüremiyorum. Bunu yaz lütfen, çünkü en çok buna üzülüyorum.”

EV İŞÇİLERİ NE TALEP EDİYOR?
İMECE Ev İşçileri Sendikası çoğunluğu kadın olan ev işçilerinin hayatını insanca koşullarda geçirmesi için uzun senelerdir taleplerini belirtiyor. Ev işçilerinin talepleri şöyle;
    • Ev işçilerinin 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamına alınması,
    • Ev işçilerinin sosyal güvenlik şemsiyesine alınması,
    • Özel istihdam büroları ve kiralık işçi bürolarının kapatılması,
    • Ev işçilerinin sendikal örgütlenmesinin önünün açılması,
    • ILO 189 Sözleşmesi’nin imzalanması.

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/ Evrensel

İlgili haberler
Ev işçisi kadınlara reva görülen: Ya çalışıp hasta...

Geçimlerini günlük çalıştıkları evlerden aldıkları yevmiyeyle sağlayan ev işçisi kadınlar salgın son...

Senegalli ev işçisi kadınlar: Her şeyden sorumlu a...

Senegalli ev işçisi kadınlar düşük ücret, kayıtdışı çalışma, tecavüz, hakaret hatta dayağa varan uyg...

Ev işçisi Leyla anlatıyor: Sigorta yok, gelecek yo...

Ev işçisi Leyla: ‘Bazen ev sahipleri çok takıntılı oluyor, kıl görse yeniden temizlik yaptırıyor. Ti...