Deprem sonrası kadınlar ne yaşıyor?
Deprem gibi afetler sonrasındaki olumsuzluklara dair kadınların yaşadıkları ise daha özel ele alınmalıdır. Çünkü...

Bir aksiyon filmi düşünelim, büyük bir doğal afet tüm ülkeyi sular altında bırakır ve baş kahramanlarımız kurtulmaya çalışır, baş kahramanların kurtuluşu ve afet riskinin bitmesi ile film de aksiyon da son bulur. Film kurtulanların kavuşmasıyla son bulur ancak bundan sonra yaşam nasıl sürecek sorusunu çoğunlukla yanıtlamaz. Ancak gerçek hayat afetten sonra farklı ihtiyaçları da ortaya çıkararak devam eder. 30 Ekim’de Ege Denizinde meydana gelen deprem sonrası yüzlerce kişinin yaralandığı, yüzü aşkın kişinin öldüğü, birçok binanın yıkıldığı ve ağır hasar aldığı, 15 bin kişinin evsiz kaldığı, TMMOB’a göreyse 450 bin KİŞİ depremden etkilendiği, bir tablo ile karşı karşıyayız. Yıkılan binalarda yapılan arama kurtarma çalışmaları da geçtiğimiz günlerde son buldu. Deprem arkasında büyük bir enkaz, birçok acı ve çözülmesi gereken pekçok problemi bıraktı. Peki bundan sonra ne olacak?  

Afete hazırlık yaşam alanlarımızı afetin yıkıcılığından korumak açısından çok acil ve önemli bir yerde dururken sadece afetin anlık yıkıcılığına yönelik önlem almayı kapsamaz. Aynı zamanda afet sırasında ve sonrasında yapılacaklara dair de kapsamlı bir planı içermelidir. Afet sonrası yaşam, afet gibi olağanüstü hallerde anlık planlanmaya yani plansızlığa ve doğaçlamaya bırakılamayacak kadar kritik sorunları içerir. Afetzedelerin yaşamlarını yeniden inşa etmelerini sağlayacak destek mekanizmalarını kurmak, yaşadıkları travmaları atlatmalarına yardımcı olmak, güvenliklerini sağlayabilecek ve temel ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilecekleri bir sistemin planlanması gerekmektedir. Bu sağlık hizmetini ulaştırmaktan istihdama, güvenli konaklamadan danışmanlık hizmetine, eğitim ve çocuk bakımı hizmetinden şiddetin önlenmesine yönelik mekanizmaların işletilmesine kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Buna bugün İzmir’de dün Elazığ’da daha önce de Van’da evsiz kalan binlerce kişinin kalıcı konaklama sorunları çözülene kadar geçici konaklama sorununun nasıl çözüleceği sorusu da dahildir. Bu sorular afet öncesinde halkın ihtiyacı gözetilecek yeterli bir şekilde yanıtlanmadığında oluşan olumsuz ve ağır yaşam koşulları afetzedeleri doğrudan etkiler.

DEPREMİN YÜKÜ KADINLARA…

Deprem gibi afetler sonrasındaki olumsuzluklara dair kadınların yaşadıkları ise daha özel ele alınmalıdır. Neden? Afet öncesinde toplumsal yaşamımızı üreten temel kodlar afetle birlikte değişmediği, kadının toplumsal pozisyonunu belirleyen ekonomik altyapı afet sonrasında da aynen sürdüğü için kadının toplumdaki ikincil pozisyonu değişmez. Kadınlar yine ona toplumsal olarak yüklenen görevlerle “aileyi toparlama”, “hayatı yeniden kurma”, “çocuğun güvenliğini sağlama” ve tabii ki kendi fiziksel sosyal ve ekonomik güvenliğini sağlama sorumluluklarını sırtına yüklerler. Zaten her yeri şiddetle sarılan kadınlar afetin kaosuyla daha da çok etkilenirler bu yaşam koşullarından. Türkiye’deki geçmiş depremlerden kadınlar kendi sözleriyle hafızamızı tazelesin:

“Mesela tuvalet ihtiyacımı karşılamak bile benim için çok büyük bir sorun. Erkekler tuvalet için kahveleri kullanabiliyorlar ama ben 7 aylık hamileyim, sık sık tuvalete gitme ihtiyacı hissediyorum fakat bir yer bulamıyorum. Hamile olduğum için hem bebeğim hem de kendim için endişeleniyorum.”(1)

“Çadırlar dağıtılırken de konteynerler kurulurken de ve şimdi TOKİ evleri dağıtılırken de aile olmanız gerekmekte. Yalnız, eşi ölmüş, eşinden boşanmış, kimsesi olmayan kadınlar haklarını talep ettikleri kurumlardan, ‘Ailen yok mu senin?’, ‘Git ailenin yanında kal onlar sana baksın’ sözleriyle uzaklaştırıldılar. Pek çok başvurucumuz ‘aile’ olmadığı için haklarından mahrum kaldılar.”(2)

AFET SONRASI ŞİDDET KADINLAR İÇİN DEVAM EDİYOR

Her gün kadınların öldürüldüğü, tehdit edildiği için koruma kararı çıkarttırdığı, evinde eşinden ailesinden şiddet gördüğü, yalvar yakar adalet aradığı ülkemizde afet sonrasındaki kadınların daha da güvensiz ve güvencesizleştirildiği, daha da yalnızlaştırıldığı bir ortamda şiddetin, tacizin, tecavüzün daha da artması beklenmedik bir durum olmaz. Ki dünyadan da ülkemizden de geçmiş afet deneyimleri bunu doğrular nitelikte. Kadınların afet sonrasında maruz bırakıldığı şiddete daha detaylı bakalım.

OXFAM’ın 2005 tarihli raporuna göre geçici yerleşim merkezlerinde kadınların en çok cinsel tacize ve şiddete maruz kaldığı alanlar tuvalet ve duş bölgeleri olmuştur. Tuvalet ve duş gibi basit alanların kadın erkek olarak ayrılmaması bile kadınların günlük yaşam pratiğini ciddi anlamda zorlayan ve kendilerini güvende hissettirmeyen sebeplerden sadece bir tanesi. Kadınların tuvalet duş gibi alanları rahatlıkla kullanamadığı ve yerleşim alanlardan uzak yerlere geceleri gitmek zorunda kaldıkları, yaşam alanında mahremiyet ve güven hissedemediği için yıkılma riski taşıyan evlerine döndükleri durumları yaratıyor. Tabii ki afet sonrası cinsel taciz, tecavüz sadece tuvalet gibi alanların düzenlenmesiyle ortadan kalkacak bir şey değil. Ancak kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik bütüncül bir planlamanın küçük bir puzzle parçası olabilir.

Ailenin tüm sorumluluğunu almak, çocuğu korumak, bakımını üstlenmenin kadına kaldığını söylemiştik. Bu sorumluluğun tek kadına kalmasıyla birlikte “çocuğu koruyamamak”, “ailenin karnını doyuramamak” gibi sebepler kadına yönelik şiddeti artıran faktörlerden oluyor. Afet sonrası geçim sıkıntısının artışı, işsizlik, geleceğe dair kocaman bir belirsizlik, bununla birlikte alkol, uyuşturucu kullanımındaki artışlar da kadına yönelik şiddeti tetikleyen etmenlerden oluyor. Sadece afetzede kadınların değil aynı zamanda afet sonrası barınma alanlarında görevli kadınlar da şiddetten payını alıyor.

Şiddetin “aile içi”, “kişisel” algısı da yetkililerin müdahale etmemesinin yaygın sebeplerinden biri oluyor. Tabi bu durumda şiddeti önlemenin çözümü afet sonrası geçici yerleşim alanlarına daha fazla polis ve asker yerleştirmek olmuyor. “İstanbul Sözleşmesi Uygulansın” diye aylardır kadınların sokakları doldurduğuna ve haklarına sahip çıkma çabasına şahit olduk. Cinsiyet ayrımcılığına dayalı şiddeti önlemeye, cezalandırmaya ve şiddetin hedefindeki kişiyi korumaya yönelik bu antlaşma ve 6284 No’lu bağlı yasanın uygulanmaması sebebiyle kaç kız kardeşimizi kaybettik… Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik yasaların uygulanmaması ve cinsiyet ayrımına dayalı şiddeti besleyen politikaların her gün kürsülerden dillendirilmesi bugün de afet sonrasında da şiddeti teşvik eden, artıran en önemli faktörlerden. Nasıl İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için kadınlar atölye atölye mahalle mahalle apartman apartman yan yana geliyorsa afet sonrasında da kadınların şiddete karşı taleplerine sahip olmasını sağlayacak olan yine kadın dayanışmasıdır. Bu da kadınların yan yana gelebileceği mekanizmaların önemini bir kere daha ortaya çıkarmaktadır.

DEVLET AFET SONRASI KADIN VE ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPMALI?

Kadınların afet sonrasında daha çok yükü sırtlayıp daha çok engele göğüs germek zorunda kaldığı bir gerçek olarak önümüzde durmakta. Afet öncesinde de ev işlerinin tüm sorumluluğunu üstlenen kadın afet sonrasında da hem aile üyelerini sağlıklı tutmaya hem de gerekirse kendi yemeyip karınlarını doyurmaya çalışır. Çocukları güvenli bırakabileceği bir yer olmadığı taktirde sürekli yanında tutmak durumunda kalır. Ekonomik durumu daha da kötüşeleceğinden çalışmak içini ş aramaya başlar ya da çocuğunu afet sonrası güvensiz ortamda tek bırakamayacağı için çalışamaz, iş de arayamaz hale gelir. Çocuk bakımı, çocukların gün içerisinde güvenle vakit geçirebileceği eğitim alanları devlet tarafından afetzedelere sağlanmadığı sürece de çocuklar istismara açık olurlar ve kadınlar çocuklarına bağımlı olarak günlük pratiğin bir parçası olabilirler. Kadın işsizliğinin afet olmadan da yüksek olduğunu düşündüğümüzde bu afet sonrasında artar. Sosyal yardımlardan da bireysel olarak yararlanamayan kadınlar çalışan erkeğe bağımlı hale gelir. Ekonomik yükün ağırlığı kadınları fuhuşa ve cinsel istismara açık hale de getirir. Yani gerçeklikte kadın yine kendi sorununu kendisi çözmesi üzerine tek başına bırakılır. Kadınların ekonomik bağımsızlığını sağlamasına yönelik teşvikler, istihdam planları ve çocuklarının güvenliği için 7/24 çalışan çocuk bakım evleri ya da eğitim alanları afet sonrası iyileştirme planında önemli bir yer tutmalıdır.

SAĞLIĞA VE SAĞLIK MALZEMELERİNE ERİŞİM

Kadınların sağlığa ve hijyen malzemelerine erişimi ise yine özel olarak düşünülüp özel olarak planlanması gereken öncellerden biri. Hijyenik ped ihtiyacı karşılanmadığı için, iç çamaşırını mahremiyet eksikliği ya da temiz iç çamaşırı eksikliğiyle uzun süre değiştirilmemesi, yemek dağıtımlarına ulaşamaması, düzenli duş alamaması, sağlık kontrolüne erişememesi kadınların sağlığını olumsuz yönde etkiler. İzmir’deki depremzede kadınların bir de pandemi koşullarında sağlıklarının korunması gerektiğini de ilave edersek hijyen koşulları, ihtiyacı olan kadınlara, hamile, erken doğum yapmış, emziren kadınların düzenli sağlık kontrolleri sağlanmalıdır.

KADINLARIN İHTİYAÇLARINI GÖZETEN AFET HAZIRLIK PROGRAMI ŞART

Şiddet, güvensizlik, mahremiyet eksikliği, ekonomik durum, işsizlik, yoksulluk, sosyal yardımdan faydalanamama, sağlıklı hijyenik yaşam koşullarını sağlayamama birbirleriyle çok bağlantı ve kadının toplumsal pozisyonunu şekillendiren toplumsal kodlardan da bağımsız değil. Ancak afet sonrasında da kadınların ihtiyacını gözeten bir afet hazırlık planına ihtiyacımız olduğu ortada. Afet sonrasına yönelik planlar yapılırken toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortaya çıkardığı sonuçları ortadan kaldırmaya, şiddeti tetikleyen faktörleri ortadan kaldırmaya yönelik bir perspektif ortaya konmalı, kadınların ihtiyaçları özel olarak gözetilmelidir. Peki bu planı yapacak olan ve uygulayacak olan kurumlar kadınları toplumda ikincil pozisyona sokan toplumsal kodlardan azat mıdır? Tabii ki değildir. Bu kurumlar da içinde bulunduğumuz sisteme ait kurumların ta kendisidir ancak bu emekçilerin sadece afet alanında boy göstererek “burada” olduğunu belirten yöneticileri baskılayarak taleplerini uygulatamayacağı anlamına gelmez.

DENEYİMLERİMİZDEN BİRİKTİRDİKLERİMİZLE BUGÜN DE YAN YANAYIZ
Birçok alanda olduğu gibi afetlerden sonra da yalnız kalıyor kadınlar ancak yan yana geldikçe afetin yarattığı sorunları birlikte aşmaya yönelik çaba da her seferinde daha da refleksif olarak meydana geliyor. Dünya’da da ülkemizde de afet deneyimlerinde en çok öne çıkan şeylerden biri kadınların yaşadıkları sıkıntıları birlikte aşmaya yönelik bu çabaları: kurdukları komşu ağları, inisiyatifler, dayanışmalar… Florida’da hortumdan etkilenen mülteci tarım işçilerinin köylerinde ellerindeki tüm malzemeyi toplayıp planlı bir şekilde ihtiyaç sahiplerine dağıtacakları komşu ağını kuran kadınlardan İzmir’de çocukların çadır kampına alışabilmesi için oyun etkinlikleri planlayan öğretmen kadınlara, Elazığ’da kadınlara hijyenik ped ulaştıran kadın örgütlerinden Japonya’da afetzede kadınlara temiz iç çamaşırı ulaştıran kadın dayanışmalarına kadar çok deneyim biriktirdi kadınlar.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Depremin görünür kıldığı: İşsizlik, yoksulluk, açl...

Deprem kaygısıyla çadırlara sığınanların çoğu, pandemi döneminde ya işsiz kalmış insanlardan oluşuyo...

Depremin gösterdiği: Bu ülkede çocuklar kendilerin...

‘Hiçbir çocuğun canının bir “mucize”nin ince ipine bağlı olmadığı bir yaşam kurmak bu devletin sorum...

Kendin yap devleti | Kadınların Gündemi

Depremde enkaz altında kalan ne? Meclisteki bütçe görüşmelerinden kadınların payına ne düşüyor? Edit...