Baroların yapısının değişmesine ilişkin tartışmaları konuştuğumuz Avukat İlke Işık, “Yarın bir siyasal müdahale ile baroların yapısını değiştirmeye kalkarlarsa kadınların güvenle başvurabilecekleri kadın hakları merkezleri, çocuk hakları merkezleri, mültecilerin hukuki yardım talep edecekleri merkezleri kalmaz” dedi. 

AKP’nin, baroların yapısını değiştirmeye yönelik yasal düzenlemeyi Meclisin açılmasıyla birlikte gündeme getirmesi bekleniyor. “Nispi temsil”, “çoklu baro” gibi değişikliklerin gündeme geldiği düzenleme konusunda iktidar temsilcileri özellikle baroların faaliyetlerini hedef alıyor. Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Avukat İlke Işık, “Aslında içinde bulunduğumuz durum çok acıklı. Lafı dolandırmaya bile gerek duymadan barolardan rahatsız olduklarını dile getiriyorlar” dedi. Yargının siyasal iktidara nasıl bağımlı olduğunu gösteren onlarca örnekle karşılaştıklarını belirten Işık, “Bir talimat geliyor; insanlar göz altına alınıyor, haklarında ceza veriliyor hatta kararları beğenilmeyen yargıçlar, üyeler, ağır ceza heyetleri görevden alınarak meslekten çıkarılabiliyor” dedi.

İlke IŞIK

‘KADINLARIN MÜCADELESİ OLMASA ŞULE ÇET DOSYASI KAPATILACAKTI’

Her yurttaşın adalete, adil yargılanmaya, hakkını savunmaya ve bunu güven duygusuyla işletmeye ihtiyacı olduğunu dile getiren Işık, yargının en önemli ayaklarından biri olan savunma hakkının engellenmek istendiğini söyledi. Yurttaşların savunulmaya, bunu bağımsız yapabilecek avukat ve barolara ihtiyacı olduğunu ifade eden Işık, özellikle kadınlara yönelik saldırıların görüldüğü davalara dikkat çekti. Işık, “Şule Çet davası bunlardan birisi ve kadınların müdahalesi olmasaydı kapatılmış bir dosyaydı. Savcılar bu dosyayı kapattı ama kadınların mücadelesiyle tekrar açıldı. Nitekim de sanıklar ceza aldı. Yine Ceren Damar’ın dosyası da böyledir. Burada korkunç bir yargı pratiği izledik. Hayatını kaybetmiş bir kadına nasıl saldırılır ve ailesi hedef haline nasıl getirilir bunu gördük” dedi. 

‘BAROLAR BU DAVALARDA ÇOK ÇABA HARCADI’

Böyle dosyaların avukatlar, boralar, kadın örgütleri tarafından takip edilmediği sürece kapalı kapılar ardında nelerin gerçekleşeceğinden emin olmadıklarını söyleyen Işık, “Yargı sistemi bu haliyle bile bağımsız olmadığı gibi aynı zamanda cinsiyetçi ve eril bir sitemdir. Toplumda yıllardır kurulan muhafazakar hayat tarzından hiç bağımsız değildir ve bu sistemde kadınlar hep suçlanan tarafta. Bu tablonun toplamı ise bize adalet için ne kadar uğraşmamız gerektiğini gösteriyor. Bu bahsettiğim bütün dosyalarda barolar çok çaba harcadı. Çünkü eğer müdahil olup takip etmezsek sanıklara verilebilecek indirimleri, hatta beraatleri engellemek imkansız olabilir” diye konuştu. 

İktidarın gündeme getirdiği düzenlemeler hayata geçtiğinde kadınların güvenle başvurabilecekleri kadın hakları merkezleri, çocuk hakları merkezleri, mültecilerin hukuki yardım talep edecekleri merkezlerin kalmayacağını belirten Işık, “Kadınların yaşadığı şiddet çok açık bir şekilde artıyor. Bayramın birinci günü Zeynep Şenbahar hayatını kaybetti, daha önce şikayetleri olduğu ortaya çıktı. Ardından Gülnur Kocabaş öldürüldü. Buna rağmen İstanbul Sözleşmesi karşıtı lobi hiç susmuyor. Çarşaf çarşaf haber ve yayın yapıyorlar. Çünkü Erdoğan şubat ayında ‘Sözleşmeyi gözden geçirebiliriz’ demişti. Bundan cesaret alıyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, devletin kadınların canıyla ilgili bütün sorumluluktan kurtulması demek. Bu sözleşme, devletlere, kadınlara her alanda eşitlik sağlamayı ve şiddeti önlemeyi getiriyor. Keza, çok benzer olan çocuk istismarıyla ilgili yasanın gündeme getirilmesi ve geçirilmek istenmesi de aynı kapıya çıkıyor. Bütün bunların toplamında şiddet artıyor ve durmuyor” diye konuştu.