Topuklu ayakkabının tarihi
Tarihi oldukça eski, şimdi kadınlara özgü topuklu ayakkabıların ilk önce erkekler tarafından giyildiğini, yüz yıllarca kullanıldığını biliyor muydunuz?

Sevgili kardeşlerim, derginin yazı işlerinin verdiği siparişle çocukların verdiği sipariş aynı saatlere sıkışınca seksen defa kalkıp oturduğum bu masa sayesinde iki yüz elli gram vermiş olmayı umuyorum. Bu sayede yazımın nesnesi olan topuklu ayakkabılardan giyer, kalçalarımı daha kadınsı(?) gösteren pabuçlarım sayesinde farklı bir endüstride ya da mutfakta var olmaya devam edebilirim. Ama sanırım taze barbunyanın yanına yaptığım pilav istikbalime mani olacak, bırak iki yüz elli gram vermeyi yedi yüz elli gram filan alıp düz taban spor ayakkabılarımla tarlalıklarda bir taraflarımdan soluyacak olmam daha muhtemel. 

“Nereden çıktı bu topuklu ayakkabı?” soruma defaatle sosyal medya platformlarında yanıt alsam da halen daha bu konu bu zamana kadar gündemine gelemeyenlere, konuyu önerip “Bu kadın bu konuyu nasıl yazacak acaba” diye merak edip siparişi yollayan editöryal kadroya selam ederek başlamak isterim.

Sayenizde “ne pişireyim” derdinden de kurtuldum.

YÜKSEK PABUÇLARI ÖNCE ERKEKLER GİYMİŞ

Bu yüksek pabuçları önce erkek cinsi deneyimliyor sevgili hemcinslerim. Ama onların derdi kalça yuvarlamak ya da boy uzatmak filan değil. Misal Mısır’da kasaplar giyiyormuş. M.Ö 3500’lü yıllardan kalan taş kabartmalarda görülen ve bugün adına platform topuk dediğimiz pabuçlar, kasapların bir kan gölünün içinde gezinmemek adına buldukları bir çözüm olmuş. Platform olmayan, yüksek ökçeli pabuçların da savaş sanatıyla(!) bir ilgisi var. Pers askerlerinin ayaklarının üzengiden kaymaması için tasarlanmış olduğuna dair bilgiler mevcut. Sonraki yüzyıllarda atalarımız gelip İran’ın rahatını kaçırınca bu Pers torunları gidip Osmanlı’ya karşı Batı ile ittifak kurmaya çalıştıkları zamanlarda pabuçlarıyla Avrupa’da öyle bir sükse yapıyorlar ki adeta erkek modasının yeni yüzü oluyorlar. Otantik bulunan kıyafetleri, pabuçlarla birlikte kopyalanıyor. Küreselleşme dediğin teee ne zamanlar başlamış zaten. Nihayetinde özellikle soylu erkeklerin tercih ettiği vazgeçilmez bir aksesuar olmuş topuklu ayakkabı.

TARİHİNİ KATLİAMLARDAN ALAN BİR AKSESUAR

Peki biz kadınlar ne zaman ve niçin giymeye başladık? Şimdi burada kısa boydan karikatürize ederek bahsedebilirim, ben orta boylu bir dilber olduğum için üstüne alınan ve kendini kısa bulan tüm güzelliklerden peşinen özür dileyerek başlamak isterim. Benim de burnum büyük ve kemikli ama “güzel burnum var” diyene hiç şey yapmıyorum, anlaştık mı? On altıncı yüzyılda Medici’lerin Katherine, düğünü esnasında boyunu bir tık daha uzatmak için kendine topuklu pabuç yaptırtmış. Gerçek boyu kaynaklarda 1.50 olarak geçiyor. Ah be tatlım, değer mi dünyaya üç beş santim yukarıdan bakacağım diye bu eziyete? Ne üç beş santimi, bu Katherine de’ Medici dünyaya (haşa) tanrı katından bakmaya başlıyor devamında. Birkaç potansiyel Fransa kralını bizzat doğurup, muhalif protestan soyluları ekarte edebilmek için öyle bir sivil katliam yapıyor ki, hah işte o akşam kan gölünde yüzmemek için topuklu ayakkabı giyilirmiş hani... Otuz bine yakın protestanın, kapıları işaretlenmek suretiyle kılıçtan geçirildiği bu gece tarihe Saint Bartholomew Katliamı olarak geçiyor. Kapı işaretlemenin tarihi de buradan mı, Ali Baba ve Kırk Haramiler’den mi başlıyor hiç bilmiyorum.


Soylu kadınlar arasında yaygınlaşan topuklu ayakkabı modası, şaka bir yana hakikaten kadın vücudunu daha dik bir şekle soktuğundan oldukça yaygınlaşıyor, hatta on dokuzuncu yüzyıl moda tarihine göre erkekler Büyük Erkek Feragatnamesi (Great Male Renunciation) ile topuklu pabuçları, süsü püsü kadınlara terk edip, kendileri sade bir görünüşe bürünüyorlar.

HATİCE HANIM’IN YÜKSEK ÖKÇELERİ…

Bu yazıyı hazırlarken topuklu ayakkabının faziletleri üzerine düşününce aklıma Ömer Seyfettin’in Yüksek Ökçeler hikayesindeki Hatice Hanım geldi. Okuyanlar bilir, Hatice Hanım on üç yaşında altmışlık bir adamla evlendirildiği için “izdivaç denen şeyden nefret etmişti. Erkeğin hayali zihnine, romatizma, balgam, pamuk, tentürdiyot yığınlarından yapılmış pis, lanet bir heyula şeklinde gelirdi.” (Bana göre genci de başka dert zaten de öznemiz Hatice Hanım.) Erken yaşta dul kalan kızımız boyu kısa olduğu için evin içinde dahi yüksek topuklu terliklerle tıkır tıkır dolanır, hizmetlileriyle gül gibi geçinir gidermiş. Ayağından rahatsızlanıp da doktorun bu terlikleri yasaklamasından mütevellit düz terlikle dolaşmaya başladığında dünyası başına yıkılmış. Nedense artık evi bok götürüyor, kilerden hep bir şeyler eksiliyor, hizmetlilerini dedikodusunu yaparken yakalıyormuş. Ah Hatice Hanım’cım, tıkırtısı kendinden önce duyulan kişi, hakkında tek bir kötü söz duymaz. Haşmeti ve korkusu kendinden büyük insanların memleketinden sesleniyorum.

Şöyleymiş de böyleymiş de fark etmez, seven giysin, isteyen topuğun boyunu uzatsın, kim karışır! Hem şu günlerde giy topuklularını da lazım olur çıkarır birinin tepesine indiriverirsin. Al sana topuklu ayakkabının bin bir faidesi...

Kaynak: Joanna Bourke , Büyük Erkek Feragatnamesi: Savaşlar Arası Britanya'da Erkekler İçin Elbise Reformu Partisi , Tasarım Tarihi Dergisi, 9.1, 1996, 23-33.


İlgili haberler
GÜNÜN SIRRI: Topuklu ayakkabı

Topuklu ayakkabı nasıl keşfedildi, toplumda yeri neydi hiç düşündünüz mü?

Düdüklü Tencerenin Tarihi

‘Sevgili Denis, köy pazarından çok güzel horoz fasulye buldum, pişirirken ruhuna göndericem. Şu balk...

Daha acısını bulanla kapışırız biberi!

Eyy bugüne kadar ‘acıların çocuğuyum’ diye dolaşan Adanalı, Antepli, Maraşlılar! Meğer dünyanın en a...