Kreş hakkı ve Anayasa değişikliği
Patronların kreş açma zorunluluğu kağıt üstünde. Gözümüzün arkada kalmayacağı kreşler ateş pahası.

2016 yılına ilişkin resmi verilere göre Türkiye’de kadınların istihdam oranı yüzde 31.2. Çalışabilir yaştaki her 3 kadından yalnızca biri çalışıyor. Türkiye kadın istihdamında Avrupa sonuncusu! Peki, kadınlar çalışma yaşamında neden yok? Tam 11 milyon kadın, yani çalışma yaşamının dışındaki her iki kadından biri “ev işleriyle meşgul olduğu” için çalışma yaşamına katılamadığını söylüyor. Ne dersiniz, kız kardeşlerimiz durumu abartıyor olabilir mi?

EV İŞLERİ VE ÇOCUK BAKIMI KİMDE?
2016 yılına ilişkin resmi verilere göre hane içinde yemek, çamaşır, dikiş, bulaşık, temizlik ve ütü gibi ev işlerini yapanların yüzde 90’ı kadınlar. Tablodan da görebileceğiniz üzere Türkiye’de 0-5 yaş arası çocukların yüzde 86’sına anneleri bakıyor. Durum bu! Çalışsın ya da çalışmasın, ev işleri, çocuk bakımı ve hasta-yaşlı bakımı gibi hane içi görevler kadınların omuzlarında. Evet, kadınların çalışma yaşamına girmesinin önünde çok engel var. Ancak özellikle çocuk bakımı sorunu, bu engellerin başında geliyor. Bu engeli kaldırmak için ise kreş gerekiyor. 

KREŞ ÖNÜNDE ‘150 KADIN İŞÇİ’ BARİYERİ
Gözümüzün arkada kalmayacağı kreşler ateş pahası. Kadının çalışması halinde alacağı ücretin önemli bir kısmı kreşe gidecek. O halde kreş ücretsiz ya da en azından karşılanabilir düzeyde olmalı. Bu noktada yasal sorumluluk işverene düşüyor. Ancak yönetmelik diyor ki, işverenler, 150’den çok kadın çalışan olan işyerlerinde 0-6 yaş arasındaki çocuklar için yurt açmak zorunda. İşverenler, bu yükümlüklerini yetkilendirilmiş yurtlarla anlaşma yaparak da yerine getirebilir. Tüm masraflar işverene aittir. Aynı işverenin belediye sınırları içindeki tüm işyerlerindeki toplam kadın çalışan sayısı dikkate alınır. Ancak uygulamada ilçe belediye sınırları dikkate alınıyor. Örneğin bir marketin İstanbul’da 10 farklı ilçede birer mağazası ve her birinde 100’er kadın işçisi olsa bile, büyükşehir değil, ilçe sınırlarına bakıldığı için kreş açma yükümlülüğü doğmuyor. 


İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanları 22 Şubat 2017'de, belediyeden taleplerini belediye avlusuna bedenleriyle yazmışlardı: Ulaşım, yemek, kreş!

İŞYERLERİNİN ANCAK BİNDE BİRİ!
Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerine göre yaklaşık 1 milyon 750 bin işyeri var. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2013 yılında sadece 1.591 işyerinde 150’den fazla kadın işçi çalıştığını ifade etmişti. Sonuçta Türkiye’deki tüm işyerlerinin ancak binde birinde kreş açma zorunluluğu var. Çocuk bakımını sadece çalışan kadınların sorunu ve sorumluluğu olarak gören, “aman işverene maliyet olmasın” diyen yaklaşımın doğurduğu sonuç bu... 

YARISINDA KREŞ YOK!
Faruk Çelik, 2012 yılında yapılan teftişlerde kreş açılması gereken 172 işyerinin 76’sının kreş açmadığının tespit edildiğini, 2008 yılında ise işverenlerin yüzde 50-60’ının kreş açma yükümlülüğünü yerine getirmediğini söylemişti. Şaka gibi değil mi! İşverenlerin binde birinin kreş açma yükümlülüğü var. Bunlardan yarısı bu yükümlülüğünü yerine getiriyor. Ne ala memleket! Peki, kreş açmamanın cezası ne kadar? İşyerinin tehlike sınıfına göre her ay için 2.025 TL ile 4.050 TL arasında değişiyor. Görünen o ki, birçok işveren kreş açmak yerine cezayı ödemeyi tercih ediyor! 

KAMUDA KREŞ SAYISI DÜŞTÜ
Kamu kurum ve kuruluşlarında da tablo farklı değil. Devlet Memurları Kanunu “Devlet Memurları için lüzum ve ihtiyaç görülen yerlerde çocuk bakımevi ve sosyal tesisler kurulabilir” diyor. Zorunluluk olmadığı gibi kreş ve çocuk bakımevleri sosyal tesis kapsamında sayılıyor. Bu tesislere kendi giderlerini karşılama zorunluluğu da getirildi. Hal böyle olunca, fatura kamu emekçisine çıktı. Sonuç olarak kamu kurum ve kuruluşlarında 2008 yılında 497 olan kreş sayısı, 2015’te 121’e, 2016’da 56’ya düştü
ANAYASA VE KREŞ HAKKI
Aylardır Anayasa konuşuyoruz. Bir bakalım; çocuk bakımı ve kreş hakkı konusunda Anayasa ne diyor? Anayasanın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. maddesi “devletin çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağını” ve “her çocuğun korunma ve bakımdan yararlanma hakkı olduğunu” söylüyor. İşin özü, Anayasa okul öncesi çağdaki çocukların bakımı ve eğitimi ile ilgili olarak devlete açık bir yükümlülük getirmiyor. 

PEKİ, ŞÖYLE DESEK…
Anayasa değişikliği paketi hazırlanırken kimseye sorulmadı. Bize sorsalardı muhtemelen şöyle bir değişiklik önerebilirdik: “Okul öncesi eğitim ve bakım tüm çocukların hakkıdır. Devlet, ilköğretim çağı öncesindeki tüm çocukların bu haktan yararlanması için tam gün esasına dayalı kreş ve çocuk bakım hizmetlerini ücretsiz olarak sağlamakla yükümlüdür.” Ne dersiniz, fena olmazdı değil mi? Böyle bir Anayasa maddesi hayal değil, düş değil! Önce bize sormadan hazırlayıp dayattıkları “tek adam sistemine” 16 Nisan’da bir dur diyelim; ardından kendi taleplerimiz için hep birlikte yola düşelim. Çocuklarımıza kreş, tüm kadınlara güvenceli istihdam hakkını birlikte kazanalım!

BELEDİYE SÖZÜ, BABAANNE ALDATMACASI
AKP her seçimden önce belediyelere kreş ve çocuk bakım evi kurma yükümlülüğü getireceğini vaat ediyor. Ancak hâlâ yapılan bir düzenleme yok. Zorunluluk olmayınca, örneğin koskoca İstanbul’da yaklaşık 50 belediye kreşi ve bu kreşlerde yaklaşık 3 bin çocuk var. AKP, kreş sorununu çözmek, sözünü tutmak yerine “büyükanne projesi” ile göz boyamaya çalışıyor. 10 ilde torununa bakan 6 bin 500 büyükanneye bir yıl boyunca aylık 425 TL ödenecek. Aman ne büyük devrim!


* Bu yazıyı 2014 yılında gidecek bir kreşi olmadığı için anne ve babasının fabrikaya götürmek zorunda kaldığı ve oyun oynarken fabrikada yaşanan kazada yaşamını yitiren 6 yaşındaki Ali Can’a ithaf ediyorum. Ali Can’lar ölmesin,
kreşe de gidebilsinler, şeker de yiyebilsinler, oyun da oynayabilsinler!


İlgili haberler
Adana'da ev eksenli çalışan kadınlar

Evde çalışarak yaşamlarını kazanan kadınlar sorunlarını, ülke gündemini konuşuyor. Siz de sohbetimiz...