On yıllardır var olan göç/göçmen meselesi şeriatçı-işgalci terör örgütü Taliban’ın Afganistan’ın başkenti Kabil’i ele geçirmesi ile bir kez daha gündeme geldi. Emperyalist devletlerin toprağının altındaki kaynaklarından, üstüne dikilen beton mezarlıklara kadar hesaplanan rantı Orta Doğu halklarına ölümün şeklini seçme hakkını dahi tanımıyor. Kalıp herhangi bir nedenle katledilmek mi, göç yollarında kaybolup gitmek mi, ulaşılabilen yeni ülkede kölelik koşullarında çalışırken iş cinayetlerinde ölmek mi?
Türkiye on yıllardır göçmen meselesi ile tanışık; Orta Doğu’nun pek çok ülkesinden mültecilerin Batı ülkelerine geçiş yoluydu. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü 2018 Eylül ayında sığınmacıların kayıt ve statülerini belirleme işlemlerinin Göç İdaresi Başkanlığına devredilmesiyle BM Ofisi fiziken kapatıldı ve geçiş yolu olmaktan çok göçmen deposu haline geldi. Türkiye’de geçici olarak bulunan ve batı ülkelere geçmek için başvuran mülteciler yıllardır başvurularına yanıt alamıyorlar.
Evlerini, ailelerini, tüm geçmişini geride bırakan Suriyeli, İranlı, Afgan binlerce göçmen Türkiye’nin her yerinde kimi dağda çoban olarak, kimi en küçük sanayi sitelerinde çalışarak yaşama tutunmaya çalışıyor. Ne başka ülkeye gidebiliyorlar ne de burada kolay bir hayatları var. Şehir dışına çıkmalarına dahi müsaade edilmeyen mülteciler hayatlarını arafta yaşıyor. Mülteciler il dışına çıkmak için diyaloğa kapalı İl Göç İdarelerinden izin almak zorundalar.
Türkiye’de sığınmacı ve mültecilerin barınmalarının düzenlemesi, göçmenlerin belirlenen “uydu kentlere” yerleştirilmesi politikası aracılığıyla uygulanıyor. Sığınma başvurusunu yapan İranlıların bir kısmı aile ya da arkadaşlarının Denizli’de yaşamasından dolayı kimi zaman resmi kanalları zorlayarak kente yerleşme yolunu deniyor, bu mümkün olmadığında ise kaçak bir biçimde kentte yaşıyorlar. Erkek mülteciler daha çok ağır sanayi, mermer, kaynak işlerinde çalışırlarken kadın mülteciler kentin önemli iş kolu olan tekstil sektöründe çalışıyor.
HAK TALEP ETMENİN KARŞILIĞI YA SÜRGÜN YA SINIR DIŞI EDİLME!
Havuz medyada gördüğümüz erkek Afgan mülteci akımı videolarında Türkiyelilerin çekinceleri, “Mülteci istemiyoruz” söylemleri ve çok geçmeden harlanan Ankara Altındağ’da Suriyeli mültecilere saldırı… Bunlar olup biterken evlerini, çocuklarını, kardeşlerini bırakarak göç yollarına düşen kadınlar ne yana düşer? Günlerce gecelerce tecavüz korkusu, her anı ölümle burun buruna süren göç yollarından sonra Türkiye’ye ulaşan mülteci kadınlar hangi koşullarda yaşıyorlar?
Denizli’de İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz eylemlerine katılan üç, katıldığı düşünülen bir İranlı mülteci sınır dışı edilme tehdidi ile haftalarca geri gönderme merkezinde tutulmuş, daha sonra üçü başka illere sürgün edilmişti. Ablası Maryam Faraji için adalet ararken rejimin baskı ve tehditlerine maruz kalarak Türkiye’ye gelen Leili Faraji İstanbul Sözleşmesi eylemine katıldığı için Denizli’den Sivas’a sürgün edildi.
İran’da kadınların stadyumda futbol izleme yasağını, erkek kılığında girdiği stadyumdan fotoğraf paylaşarak protesto etmeye başlayan 25 yaşındaki Zeinab Sahafi ise kadın hakları konusunda yürüttüğü çalışmalar nedeniyle defalarca tutuklanarak işkence görmüş, 1 buçuk yıl önce Türkiye’ye kaçmak zorunda kalmıştı. Zeinab de Leili gibi İstanbul Sözleşmesi eylemine katıldığı için Denizli’den Samsun’a sürgün edildi. İdarenin inisiyatifine bırakılan kamu düzeni kavramı sayısını ve isimlerini bilmediğimiz pek çok mülteciyi sınır dışı etti veya sürgüne yolladı.
Eşinin İran’da tutuklanıp işkence gördüğü anaokulu öğretmeni Meryem, 2 çocuğu ve eşiyle birlikte Türkiye’ye gelmiş 2015’te. Denizli’de ilk kez mahalle bakkalına gitmeden önce internetten saatlerce araştırmış para birimlerini, nasıl ekmek isteyeceğini. Geçenlerde üçüncü çocuğu dünyaya geldi Meryem’in. Sağlık güvenceleri yok. Devlet hastanesinde doğumu ücretli yaptı. Üstelik 1 hafta gecikmeli. Hem anne hem bebeğin hayatı tehlikede idi. Meryem ve ailesi de Avrupa’ya geçiş başvurusunda bulunmuş ancak yıllardır cevapsız bırakılmış.
GÜLLÜK GÜLİSTANLIK HAYATLAR MI DEDİNİZ?
Mültecilerin çoğu çalışma izni olmadığı için kayıt dışı çalışmak zorunda kalıyor. Özellikle sokağa çıkma yasaklarında çalışmak için dışarı çıktıklarında geri gönderme merkezine gönderilip sınır dışı edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldılar. Günlük 30 ila 50 lira arasında çalışan, 10 liraya merdiven yıkayan Suriyeli mülteci kadınlar için hayat hiç de güllük gülistanlık değil. Gece mesaiden dönerken kaçırılmaya çalışılan, çocukları ile yalnız yaşadığı evi basılan, engelli çocuğu tecavüze uğrayan göçmen kadınların güvenliği ve güvenceleri nerede örneğin!
Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Bürolarını kapatan Birleşmiş Milletlerin ve AKP hükümetinin mülteci pazarlığında ülkenin düştüğü durum içler acısı. Sınırlara duvar ören, bölgedeki gerici güçlerin destekçiliğini yapmaktan hiçbir çekince duymayan AKP iktidarı “göçü yerinde durdurmak” söylemine sarılıp Afgan halkının katline ortak oluyor. Tek adam hükümeti her fırsatta, destek açıklaması bekleyen Taliban’la “Bizim Taliban’ın inancıyla ters bir yanımız yok” diyerek iş tutuyor. Bu; Afgan kadınların burkaların içine hapsolması, tecavüze uğraması, alınıp satılması demek. Bu mesele bizim meselemiz çünkü her gün onlarca kadın cinayete kurban gidiyoruz ve kıyafetimiz, sokakta bulunma saatimiz katillerimize koruyucu kalkan oluyor.
Bu mesele bizim meselemiz çünkü, “Ölmek istemiyorum” çığlıklarımıza göz yumanları iyi tanıyoruz. Bu mesele bizim meselemiz çünkü, sokakta hak aramak isterken kolluk güçlerinin şiddeti ile karşı karşıyayız. Bu mesele bizim meselemiz çünkü, burjuva hükümetin ekonomi politikalarında açlığa terk ediliyoruz. Bu mesele bizim meselemiz çünkü, Taliban ile aynı zihniyette olduğunu açıkça ilan eden bir tek adam yönetimi tarafından yönetiliyoruz.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Bir haykırışı dokumak…
Ekmek ve Gül’ün eylül sayısı, kendileri adına konuşan egemenlere karşı kadınları n megafonu alarak s...
Afganistan’ın gör dediği
Gerçek özgürlük ve nihai kurtuluş yerli ve göçmen kadınların antiemperyalist mücadelede onları ezenl...
‘Ne olacak diye beklediğimiz değil, içinde olduğum...
Sözleşme süreci devam eden sağlık işçisi kadınlar taleplerini sendikalarına iletebilecekleri bir ola...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.