“Ve kadınlar, sesleri yüzyıllardır savaşları lanetlemekten yorgun, ağıtlarda kısık, şiirler söylerler güzel günler için, rüzgâra karışır. Onlara şiir yazılmaz, yazılanlar aşka övgüdür belki” diye seslenmişti Sennur Sezer, 2012 Dünya Şiir Günü Bildirisi’nde. Şair, yazar, emekçi, direngen bir yürek... Onunla aynı damarı paylaşan tüm dirençli kalplerin Sennur ablasını sonsuzluğa uğurlayalı bugün dört yıl olmuş. Zamanın çarkları umursamazca her şeyi öğütmeye devam ederken, dişlilerin arasından sessizce süzülüp geliyor yine Sennur Sezer’in sesi kulaklarımıza. Gölgesiz gülüşü ve alın terinden yana yürüyüşü ise hep hafızalarımızda.
DİRENMEK DOĞURGANDIR
Ölümün üstünü örtemediği çok az şey vardır yaşamda. İnsan; sonlu, sınırlı bir varlıksa da, elini üretmeye, kalbini paylaşmaya, aklını sevmeye adadı mı, cennete çeviremeyeceği cehennem yoktur. İşte Sennur Sezer de yaşamı boyunca, eline kalbini alıp, tüm cehennemlerin karşısında insanca, kadınca dikilmiştir. Sesi, sözü, kalemi ve umutla sıkılı yumruğu ile hem meydanlarda, hem edebiyatta ter akıtmış bir sevgi işçisidir. “Ekmek kadar eskidir ve ekmek kadar kutsal şimdi seni özlemek” derken, emeğin ve ekmeğin tarihini sevdasına eşitlemiştir. Çünkü kötülüğe karşı çiçeklerle direnenler bilirler ki; direnmek doğurgandır, kötülük ise kısır. Direnmek insancadır, kadıncadır, anacadır. Dünyanın derdini kalbinde taşıyan herkes biraz kadın, biraz anadır. İşte bu nedenle Sennur Sezer emekçi, direngen kadınları başının üstünde taşır. Dizelerini de, yüreğini de onların alın teriyle yoğurur.SAFIMIZ BELLİ
“Ve bir işçi/ bir patron bifteği için ölmesin” diye vardır dünyada Sennur Sezer. Hangi ölüm öldürebilir bu dizeyi? Her geçen gün üstümüze bir sis dağı gibi çöken; çiçeği, ağacı, kuşu, ırmağı, yeşili, suyu boğan bu kara düzen, bu çirkef çukuru, bu yapışkan karanlık hiç susturabilir mi emeğin ve direnişin haklı kavgasını? Sennur Sezer yaşamı boyunca hem yüreği ve kalemiyle, hem de aklı ve bedeniyle Kral Nemrut’un ateşini söndürmek için ağzında su taşıyan bir karınca oldu. Söylencede, Nemrut’un ateşine ağzıyla su damlası götüren karıncayı gören kartal kahkahalarla gülerek “Bir kendine, bir de ateşin büyüklüğüne bak! Senin taşıdığın su, o büyük ateşe ne yapabilir ki?”der. Karıncanın yanıtı aslında dünya tarihinde her coğrafyada durmaksızın yaşanan yıkımlara, talana, kıyımlara, adaletsizliklere, kısacası örgütlü kötülüğe karşı tüm direnenlerin yanıtıdır: “Olsun. Hiç olmazsa safımız belli olur.” Sennur Sezer Nemrut’un ateşine su taşıyan karıncanın kardeşiydi. Biz de onun kardeşleriyiz.YÜREĞİMİZİN YERİ
Dünya üzerinde kendi varoluşunu başkalarını yok ederek, silerek, ezerek, sindirerek sürdürmeye çalışan sakat akıl, kör bakış, sağır duyuş karşısında bir karınca duyarlılığı, sorumluluğu, çalışkanlığı ve cesaretiyle direnmek elbette bir yürek ağrısıdır. Bu yürek ağrısından çekinenlerin kaydı elbette zalimin ve zulmün altına yazılacaktır. Oysa Sennur Sezer bize yüreğimizin ağrısını sevmeyi öğretir. Hangi ölüm öldürebilir bu dizeleri?“Otuzunda yaşlandı bizimkiler,
Taşıdılar kanseri en güzel yerlerinde.
Kırka varmadan öldü çoğu,
Kanserleşmeden
Doğumda öldü de dağ gibi kızlar,
Dal gibi kızlar işkencelere dayandı.
-Ağrımasa bilir miydim
Yüreğimin yerini?”
Yüreğini yoklamaktan korkanların, onu sadece sol göğüs kafesinin içinde bir organ olarak taşıyanların hüküm sürdüğü zamanları aşar gider direnen şiir. İşte bu yüzden ölümsüzdür direnen şiir ve şairini yüklenir sırtına. Sonsuzluğa uzanırlar birlikte. Sennur Sezer bize sonsuzluktan seslenmeye devam ediyor ve edecek, yeter ki dünyanın sesini kısıp ona kulak verelim. “İzi Kalsın” kitabının önsözündeki seslenişiyle selamlayalım onu: “İnsan yaşadığı çağdan sorumludur. Ve tanık olduğu bütün savaşlardan, kırımlardan, yokluklardan baskılardan sanıktır. Hayır demeyi öğrenir bu yüzden ve haykırır: Hayır! Hayır! Hayır! (…) Karşı koy haksızlığa. İzi kalsın.”
İllüstrasyon Mine Yörük'e aittir. İllüstürasyonlarını takip etmek için; Instagram, Pinteres ve Facebook hesaplarına göz atabilirsiniz.
İlgili haberler
Öfkemizi değiştirici bir güce dönüştürmek elimizde...
Emeğimizi, bedenimizi, haklarımızı, geleceğimizi kendi çıkarlarına dayanak haline getirmeye çalışanl...
Mutfak elemanı olarak girdiği atölyede parmakların...
Klima atölyesinde mutfakta çalışırken, pres makinesine geçirilen ve iki parmağını kaybeden Mevlüde....
‘Artık yaşamım yalnızca kendime ait’
Ben o gün yaşamın ne olduğunu anladım… Ama boyun eğmedim. Çevremdeki işçi kadınların, Esenyalı Kadın...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.