Ünlü eleştirel pedagog Michael Apple, Eğitim ve İktidar adlı kitabında şöyle sorar: “Müfredatın iki unsurunu sorgulamak önemli. Bunların birincisi içerikte ne bulunuyor? Bir o kadar önemli diğer bir soru da içerikte eksik olan ne?” 22 yıllık iktidarı boyunca toplumu ve eğitim sistemini kendi siyasal çıkarları üzerinden oluşturan AKP iktidarı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını verdiği yeni müfredat taslağı ile eğitimde dinselleşmenin son ayağını tamamlamayı hedefliyor.
2012 de 4+4+4 eğitim sisteminin uygulamaya konulması ile birlikte zorunlu eğitimin fiilen 4 yıla indirildiği, binlerce kız çocuğunun örgün eğitimin dışına itildiği, tüm çocukların eşit eğitim haklarına erişim olanaklarının ortadan kaldırıldığı bir süreci beraberinde getirdi. 2021’de TÜİK’in yayınladığı Çocuk Raporu istatistiklerine göre, son 10 yılda 16-17 yaş grubunda toplam 334 bin 738 kız çocuğu evlendirildi. İnsan Hakları Derneğinin İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Raporu’na göre ise 2002’den bu yana henüz 18 yaşını doldurmamış 440 bin çocuk doğum yaptı.
Yeni müfredatın bilimsel ve demokratik ilkelerle değil milli ve dini değerlerle şekillendirdiği çocuklar sonrasında ise Aile Bakanlığı eliyle AKP iktidarının oluşturmaya çalıştığı toplumla uyumlu, sermaye sınıfına ucuz işçi ordusu hazırlayan makbul vatandaşlara dönüştürülmek isteniyor. Yeni müfredatla açıklanan 26 dersin 7’sini din dersleri kapsıyor. Demokrasi, eşitlik, bilim ve laiklik gibi kavramlardan daha çok din, ahlak ve değerler ibarelerinin geçtiği yeni müfredat, bu haliyle iktidarın politikaları doğrultusunda çocukların yetiştirilmesi planladığı anlamına geliyor.
Tarikat ve cemaatleri sivil toplum kuruluşları olarak adlandıran ve bunlarla yüzlerce protokol imzalayan iktidar sanki eğitime ilişkin tek sorun “dini değerlerden yoksunlukmuş” gibi halkın yakıcı ve gerçek taleplerini görmezden gelmeye devam ediyor.
Her geçen gün biraz daha yoksullaştığımız, yolsuzluk ve gelir adaletsizliğiyle boğuştuğumuz yetmiyormuş gibi bir taraftan da dini referanslarla halkı tefekküre çağıran, yoksul halk çocuklarını ÇEDES adı altında gerici projelerle kuşatan, haftanın 4 günü mesleki eğitim adı altında 1.5 milyon çocuğun emeğini sermayeye ucuz iş gücü olarak sunan gerici eğitim politikaları ile mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Daha geçtiğimiz günlerde Manisa Soma’da MESEM kapsamında stajyer olarak çalıştığı inşattan düşerek 17 yaşındaki Alperen Enes Ural hayatını kaybetti. İktidar eliyle çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığı MESEM’lerde 336 öğrenci çıraklık yaptırılırken iş kazası geçirdi, en az 9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Kamu kaynaklarının sermayenin çıkarı doğrultusunda çocuk işçiliğine yasal kılıf sağlayan MESEM’lere ayrıldığı, yeni müfredat adı altında ırkçı muhafazakâr ve piyasacı eğitimin dayatıldığı, her dört çocuktan birinin okula aç gittiği, çocuk yoksulluk oranının en yüksek olduğu ülkeler arasında olduğumuz gerçeğinden hareketle bugün her zamankinden daha çok laik, bilimsel, parasız, anadilde ve demokratik eğitim talebinde ısrar etme ve mücadeleyi büyütme görevi ile karşı karşıyayız.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Müşteri değil öğrenciyiz
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde gelecek yıl için uygulanacak olan yüzde 100’ü aşkın zam oranlarına ö...
İmza atmak 5 dakika, kurtulmak seneler sürüyor
2024 Ocak ayında uğradığı şiddet sonucu derneğe başvuran 28 kadından 17’si, Şubat ayında ise 14 kadı...
Kadınlar seçim vaatlerinin takipçisi
'25 yılın ardından gelen sonsuz vaatler ve bu vaatlerin gerçekleşmesi için gereken zaman bir yana va...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.