Kızılderili kadınlar, sadece kabilelerin çocuklarının anneleri değil, daha fazlasıydı. İnşaatçı, savaşçı, çiftçi ve zanaatkârlardı. Onların gücü kabilelerin hayatta kalması için gerekliydi.
Çoğu durumda, kadınlar kabile için malzeme toplamaktan ve sonra herkes için ev inşa etmekten sorumluydular. Onlar evlerinin çatılarını muhafaza ettiler ve kabileler için yeni evler yarattılar. Kızılderili kabilelerindeki kadınlar genellikle erkeklerle birlikte bufalo da avlıyorlardı. Daha sonra, bufalo hasat edildiğinde, kadınlar hayvanı dereklemek, kesmek ve pişirmekle sorumluydu. Ayrıca yakacak odun, pişirilmiş ve onarılmış kıyafet ve ayakkabı yapıyorlardı.
Kızılderili kadınlar kabilenin hayatta kalması için gerekli olan hayvan kemiğinden aletler ve silahlar yapıyordu. Kabilelerde tıp da erkek egemen bir alan değildi. Aslında, birçok Kızılderili kabilesi, kadınların daha fazla şifa gücüne sahip olduklarına ve kötü ruhları ruhlarına ve ruh dünyasıyla bağlantılarına kavuşturabileceklerine inanmışlardır. Tıp kadınları, kabilenin içinde hasta olanlara şifalı ilaçlar üretmek için otlar topluyordu.
Ayrıca, çoğu Kızılderili kadın, güzel battaniyeler, sepetler ve çömlek yapım ustasıydı. Takı başka bir favoriydi. Kabilelerin erkekleri ve kadınları arasında karşılıklı saygı duygusu vardı. Onlar olmadan Yerli Amerikalıların hayatta kalması çok zor olurdu.
Kristof Kolomb’un 1492 yılındaki keşfinin hemen sonrasında Kızılderili halkın “beyaz adamın” katliamlarıyla karşı karşıya kaldığını ve o tarihten 1886 yılına dek süren bu katliamlarda 70 milyon Kızılderilinin öldürüldüğünü, milyonlarcasının yerlerinden edildiğini ve Kızılderililerin yaşamsal faaliyetlerinin sürdüğü tüm alanların talan edildiğini biliyoruz. Bu katliam ve talan, aynı zamanda kadınların Kızılderili halk içindeki konumunu da değiştirdi.
Hani Kollontay diyor ya “kadınların toplumdaki konumu onun üretimdeki rolüyle belirlenir” diye... Kızılderili kadınların üretimde söz sahibi olduğu, toplumun en önemli üretici güç olduğu dönemlerin kadınlar için aynı zamanda “eşitlik” dönemi olduğunu görüyoruz... Sonra “beyaz adam” ve sömürgeciliği geldi... Ve işler değişti...
1492'de yüzde 100'ü Kızılderililerden oluşan Kuzey Amerika nüfusunun bugün sadece yüzde 2'si Kızılderili. Onlar da Amerikan kapitalizminin tüm vahşetinden nasibini alır bir biçimde renklerinden, etnik kökenlerinden dolayı iki kat fazla ezilerek yaşam sürdürmeye çalışıyorlar. Bugün Kızılderili kadınlar, tıpkı göçmen işçiler ve siyahiler gibi adı açıkça konulmamış “ikincillikleri” adını açıkça koymamız gereken “sömürünün” dayanağı haline getiriliyor...
Kaynak: indians.org
İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Artyuşina Kadın Komünü
Yüzyılların getirdiği alışkanlıklarla toplumsal yapıların değişimi o kadar kolay olmuyor. Sovyet Rus...
GÜNÜN BELLEĞİ: Tarih, kadın giysileri ve yasaklar
Giysi kadın bedenini denetlemek için kullanılan araçlardan biridir. Kadınların kapalı mı açık mı, kı...
GÜNÜN BELLEĞİ: Mahlaslı kadınlar
20. yüzyılda isminin zikredilmesinde bir sakınca kalmamış kadın yazarlar yaşadıkları dönemde isimler...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.