“Yavrum, çok yorgun görünüyorsun, git biraz uyu.”
3 No’lu odadayız. Ben biliyorum bunu. O ise nerede olduğumuzu bilmiyor, kim olduğumu da. Ayrıca gecenin bir yarısı olmayıp sabahın 8’i olduğunun da farkında değil. Birazdan gidip uyuyacağım. Önce onun için bir yatak ayarlamalıyım. Serviste. Geceyi benimle birlikte acilde geçirdi.
Hastane; oraya adım atan çoğu kişi için hayat değiştiren bir mekândır. Sadece hastalarla yakınları için değil, orada çalışanlar için de öyle. Hastane vericidir. Ama çok şey de alır. Bazen itiraf etmek istediğimden de fazlasını aldı benden. Sağlığımı mesela; ağır bir covid enfeksiyonu kaptığım zaman. İlişkimi. Muhteşem bir adam, başkalarını toparlarken sürekli daha fazla çökmeme artık seyirci kalmak istemedi. İdealizmimi aldı benden hastane, insan özünün iyiliğine dair inanışımı; en azından personel ve idari birimlerine dair.
3 No’lu oda, acil serviste görev yaptığım yer. Girişe yakın, fakat hiç olmazsa birkaç satır yazmaya fırsat bulabilecek kadar uzak. 3 No’lu odada küfür yedim, dövüldüm, aşağılandım, tırmalandım, ısırıldım; orospu, sürtük, beceriksiz, sorumsuz ve katil olarak nitelendirildim. Hastaların çoğunun o sırada bilinci yerindeydi. Azarlayan yakınlarınınsa kesinlikle öyleydi. 3 No’lu odada cankurtaran, melek, azize, Rahibe Teresa olarak da adlandırıldım. Hastaların çoğunun o sırada zihni tamamen bulanmış haldeydi.
3 No’lu odada çok şey öğrendim. Hekimsel anlamda elbette. Bu arada, ‘ekonomik davranmak’ denen şeyin ne olduğunu da öğrendim. Tasarruf etmek için, çok sayıda kadronun aylarca açıkta bırakılmasına böyle deniyor. Aldığım ücretin karşılığından çok fazla çalışmak zorunda olduğumu öğrendim. Hafta sonlarında ve paydosta kaşe basıp ardından –elbette gayrı resmi olarak– çalışmaya devam etmenin normal olduğunu mesela. Çünkü işi zamanında yetiştirememek, kişisel başarısızlığımızdı; bu öğretildi bize. Bu iş bahşedildiği için minnettar olmamız gerektiği öğretildi bize.
Acil Servis’in 3 No’lu odası, bir hastanın bana cinsel tacizde bulunduğu yerdir. Aşırı alkol tüketimi nedeniyle ayakta duramıyordu, ama ben onun yaralarını dikerken eliyle bacak aramı şak diye bulabiliyordu. 3 No’lu oda, personel servisinden telefonla aranıp bundan böyle çalışma arkadaşlarımla kendime nöbet planında daha fazla yer vermemiz gerektiğini işittiğim yerdir. Nihayetinde kesintisiz yedi gün ya da on gün çalışmak arasında çok da bir fark yokmuş. Bu talebi 3 No’lu odada protesto ettim. Etmeden hemen önce, bir hastanın içinde olan elimdeki kanlı eldiveni çıkarmıştım. Yine öğrendim ki; tıp eğitimine başlayarak zaten özel yaşama veda edildiğini bilmeliymişim. Bu meslek ne de olsa bir adanmışlıktı, bunu unutmamak gerekiyordu. 3 No’lu odada edinilen önemli bir bilgi!
3 No’lu odada yaralar diktim, keneler çıkardım, 14 yaşında bir kız çocuğuna hamile olduğunu söyledim. Çocuklar için eldivenlerden fil yaptım, yanağında yara bandı olan bir tavşan da. 16 saat mesaiden sonra, kalçada bir böcek ısırığıyla üç saat boyunca beklemenin hesabı, bağır çağır 3 No’lu odada soruldu bana. Son iki hastanın ölüm belgelerinin düzenlenmesi vakit almıştı; ne ki bunu söyleyemezdim. 3 No’lu odada ağladım. Yorgunluktan ve bitkinlikten. Tükenmişlikten ve çaresizlikten ağlayan arkadaşlarımı 3 No’lu odada teselli ettim.
İlişkim bittiğinde, 3 No’lu odadayken iş arkadaşlarımı aradım ve birinin ertesi günkü nöbetimi devralıp alamayacağını sordum. O tek bir güne ihtiyacım vardı. 3 No’lu odadan arayarak kızı kardeşimin doğum gününü kutladım, dedemin hatırını sordum ve bir kız arkadaşımla planımı iptal ettim; iş çoktu, akşam yemeğine çıkılamayacaktı. Bilgisayarın kullanabilir duruma gelmesini 20 dakika boyunca 3 No’lu odada bekledim. Hem de beş kez peş peşe. 3 No’lu odada bir kişiyi hayata döndürdüm, başkalarını hayata döndürmeye çalıştım. İş arkadaşlarımla güldüm, iğneleyici şakalar yaptım, hastalardan şikâyet ettim, hasta yakınlarına akrabalarının öldüğünü açıkladım. Anne babalara çocuklarına TIR çarptığı haberini verdim. Ebeveynlere çocuklarının iyi olduğu, gelip alabileceklerini söyledim.
Onun elini tuttuğum yer, 3 No’lu odaydı. Tüm geceyi bu odada geçirmişti. Ambulansla getirilmişti. O’nun yanında oturuyor, bilgisayarda başka vakaların bilgilerini kayda geçiriyordum. Böylece sık sık onu kontrol etme şansım oluyordu. Gözlerinde bir zamanlar olduğu kişiyi görmek mümkündü. Sohbet ettik, kendi konuları üzerine, benimkiler değil. Hayatı boyunca tutkulu bir doğa yürüyüşçüsüydü. “Yarın belki yine çıkarım dağa, güneş olursa…” Bir daha asla bir dağın tepesinden dünyaya bakamayacağını ona söylemedim. Öldü. İki gün sonra. Torunu daha sonrasında telefonla aradı, yurt dışından yetişmeyi başarmıştı, öldüğünde yanındaydı. En sevdiği dağı gören odanın kendisine bilerek mi verildiğini sordu. Dikkatli bir gözlemci. Evet, doğruydu. Sürekli kapasite fazlasıyla çalışan bir hastanede pek kolay şey değildir. Ama onurlu. Bazen daha önemlidir bu...
Onu ziyaret etmiştim, yeni odasında. Yine 3 No’lu bir oda, sadece katı farklıydı. Gülümseyerek, hasta ve yorgun gözlerle seyretmişti pencereden sevgili dağını. Beni hatırlamamıştı.
O günden beri ne zaman dağda yürüyüşe çıksam, onu yanımda götürüyorum. Bence o da o tepelerde bir yerlerde. En sevdiği patikalardan birini artık ot bürüdü. Hâlâ sık sık anıyorum onu. O gece aslında kim kimin elini tuttu hâlâ bilmiyorum.
* Sonja Burkert-Rettenmaier, Almanya’nın Bayern eyaletinde bir hastanede travma cerrahisinde uzmanlık yapan, daha iyi çalışma koşulları için mücadele eden bir hekim.
Kaynak: Frankfurter Allgemeine Zeitung, 21 Mayıs 2023, No: 20, sf. 9.
Ekmek ve Gül için çeviren Olcay Geridönmez
Görsel: Freepik
İlgili haberler
‘Hiçbir yere gitmiyoruz’ diyen kadın hekimler ve s...
‘Biz mesleğimizi onurumuzla yapmak istiyoruz, hiçbir yere gitmiyoruz!’, ‘Şiddetsiz bir ortamda çalış...
Sağlıkta dönüşüm politikalarının bir sonucu: Asist...
36 saatlik nöbetin sonrası trafik kazası geçiren Dr. Rümeysa Berin Şen’in ölümü asistan hekimlerin ç...
‘Sakıncalı’ bulunan kadın doktorlar anlatıyor ...
Güvenlik Soruşturması nedeniyle özel hastanelerde dahi çalışamayan ve çalışması için 450 gün bekleme...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.