Bir parça bir parça daha... Kaç saatim kalmış? 3 saat... 3 saatte 400 daha yapsam, 1600 olur. Hatta erken bitirirsem bizim kızlara yardım ederim. O zaman küfür yemekten kurtuluruz. Açelya’nın üstüne de çok gidiyorlar. İnsan canla başla çalıştığı yerde kendini bu kadar değersiz hisseder mi? Biz öyle hissediyoruz. Sayı çıksın diye uğraş, elinin, boynunun, belinin ağrımasına aldırış etme, sinirden dudaklarını kemir, uğraş da uğraş...
Onca emeğin karşısında dönüp desinler ki, “Sen yapamıyorsun, bırak git” hakaret etsin, küfür etsin hatta o yetmezmiş gibi verdiği ikramiyeyi de küçülme diye geri alsın. Üstelik pandemi dönemini işçilerden çok daha az hasarla atlatan hatta en yoğun olmaya başlanılan 2020 yılında kendi ülkesinde otomotiv yan sanayide neredeyse lider olan Japon sermayesi tarafından tamamı satın alınsın!
Biz sonuna kadar çalıştık. Aylarca kesintisiz mesaiye kaldık. İşler arttı, çalıştığımız makine arttı, istenilen parça sayısı arttı... Biz hep çalıştık. O kadar kaptırdık ki kendimizi yetişemeyen, yapamayan arkadaşımıza bazen kızdık, bu durumdan dolayı birbirimize bozulduk, iş aksayamaz dedik, açığını kapatmaya çalıştık...
Üretim arttı, hızlandı, devam etti ama bizim koşullarımız daha iyi olmadı. İkramiyeyi çektiler, iş kıyafeti eksik geldi, yemekler hiç düzelmedi, beyaz yaka, amir, usta, patron kendine dışarıdan yemek söyledi bizim ona dahi hakkımız yoktu… “Aldığınız para helal değil” dendi, “vicdanınız nasıl rahat” dendi, “Başını yastığa nasıl koyuyorsun” dendi...
Baktık başka çare yok, bizi dinleyen, düşünen yok, hakkımızı birlikte ancak sendikalı savunuruz dedik. Biz yine çalışacağız ama sendikalı olarak çalışacağız. Yola çıkarken “Bunda ne var ki, işveren neden tepki göstersin ki” dedik. İlk dört arkadaşımız işten atıldı. Sonra beş arkadaşımız daha... Her şey bir yana şunu gördük. Daha çok bağlanmıştık, birimize laf edince artık öylesine bir olay değildi bizim için. Patronun, ustanın, amirin, yöneticinin onun çalışanı olduğumuz için, işçi olduğumuz için ezmesini istemedik. Canla başla çalıştığımız yerde küfre, hakarete maruz kalmak istemedik. Vardiyam mı değişir, makinem mi değişir, tutanak mı tutar, zorla mesaiye mi bırakır ya da hiç mi mesaiye bırakmaz korkusuyla çalışmak istemedik. Biz emeğimizle, insani şartlarda çalışmak ve emeğimizin karşılığını almak istedik.
Sendikamız Birleşik Metal İş yetki almasına rağmen işveren toplu sözleşme masasına oturmadı. Ne yalan söyleyeyim bu duruma şaşırdık başta. Böyle olacağını öngörenimiz de vardı elbet. Biz yasal hakkımızı kullanmıştık çünkü, patronun bunu kabul etmeyeceğini, yasal hakkımız olmasına rağmen kendi istediği şekilde yasayı dahi tanımadan bize karşı tehdit olarak kullandığını gördük.
Biz birbirimizi iyi tanıyorduk ama... Ayşe’nin “Kaybedecek neyimiz var” sözleri, Tekin’in kararlılığı, Kiraz’ın dik başlılığı, Özgür’ün inadı, Recep’in inşaat ustası gibi ince ince düşünmesi, Serpil ablanın yaptığı pişiler…
Ne Japon patronlar ne onların Mitsuba’daki temsilcileri bilmez hiçbirini. Onlara göre 300 adet yapan, 1600 yapan vardı sadece.
“Sonuna kadar birbirimize sahip çıkacağız” diyerek yola çıkarken. Bu mektubu yazmaya başladığımda bekleyişimiz sürüyordu. Atılan arkadaşlarımız kapıda, çalışan arkadaşlarımız içeride bekledik. Şimdi tam bir sevinç içinde yazmak sizlere daha mutlu haberler vermek isterdim. Şimdi içimiz biraz buruk, biz sendikalı olduğumuzu kabul ettirdik. Bir gün içeride ama neredeyse iki haftadır dışarıda bekleyişimiz sonuç verdi. Hepimiz için sahiplenen başlangıç adımlarını atan arkadaşlarımız şu an iş başı yapamayacak. Birlikte hareket etmek, birlikte bir şeyler yapabilmek bize çok şey gösterdi. İşten atılan arkadaşlarımızın emeği, bizden, sendikalı olmaktan vazgeçmemesini içeride beklerken gördük. Birlikte olunca yönetimin, ustanın, amirin kendi yanına çekmek için yaptıklarına gelmedik. Biz de bundan sonra başta arkadaşlarımız için bu birlikteliği korumak, tekrardan işten atılma olmaması için elimizden geleni yapacağız. Sendikamızla birlikte, evimizden daha çok vakit geçirdiğimiz fabrika da çalışmanın daha iyi olması için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Tüm herkese, çalışanlara, akşam eve gittiğinde çalıştığı için yorgunluktan bitap düşenlere, ay sonunu maaş getirmiyor diye düşünenlere, bizler gibi ailesini, çocuklarını, iyi bir çalışma hayatını düşünenlere sesleniyorum. Mitsuba işçileri olarak sesimizi duyurduk. Destek olan, mesaj atan, yanımıza gelen, içeride, dışarıda bizimle bekleyen, son ana kadar desteğini esirgemeyen herkese teşekkür ederiz. Bizim başımıza gelen herkesin başına gelebilir. Belki sonra başka bir direnişte biz sendikalı olarak sizin sesiniz oluruz. Hep birlikte hareket edersek buruk da olsa Mitsuba’da, olduğu gibi başka fabrikalarda da aynı birliği sağlarız, bir kere ellerimiz kavuştu çünkü.
Mektup içerisinde yer alan isimler değiştirilmiştir.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Mitsuba işçileri direnişte, kadınlar en önde!
Gebze Mitsuba’da Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlenme faaliyetine öncülük eden 4 işçi işten çık...
Uğur Tekstil işçisi kadınlar: Biz haklıyız, onlar...
Sendikalaştıkları için işten atılan Uğur Tekstil işçisi iki kadın yazdıkları mektuplarla seslendi: H...
Xiaomi direnişinden ne öğrendim?
Sendikalaşma hakkı ve işten çıkarılan arkadaşları için günlerce Salcomp Xiomi’de fabrika önünde dire...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.