Ben Leyla. Antep’te yaşıyorum.
Çalışma hayatım 19 yaşındayken babamın vefatından sonra başladı. Ablam evliydi. Ben ve erkek kardeşim çalışıp evi geçindiriyor ve annemize bakıyorduk. Bir tekstil fabrikasında başlayacaktık işe. İlk kez büyük bir yerde, sigortalı olarak işe başlamanın heyecanı vardı üzerimde. Nereden bilebilirdim ki gençliğimi ve hayallerimi bir köşeye bırakıp yalnızca çalışmak zorunda olmam gerektiğini?
Günde 8 saat çalışıyorduk. Sabah 5’te uyanıp, 6’da servise biniyordum. 7’deyse mesai başlıyordu benim için. Tabii bir saat de eve dönüş yolum var derken, günün 11 saati bitmiş oluyordu. İşi öğrendikçe ATC diye bir makineye verdiler beni (Bu makine aynı anda 3 veya 4 renk ile çalışabilen bir makine). Eğer bu makine başında mesai bitimine kadar sizden kaynıklı bir arızalanma olursa ya ücretinizden kesilirdi ya da artı 4 saat mesainize eklenirdi. İşe alım sırasında işçilere imzalattıkları birçok evrak arasında ufak bir maddeydi bu. Dikkat etmeye mecburduk, çünkü çalışmaya mecburduk...
Uzun bir zaman geçti kardeşimle o fabirkada çalışırken. Kardeşimin askerlik vakti geldiğinde bütün yük omuzlarıma kalmış gibi hissetmiştim. İleride hayatımı zindan edecek kızımın babasıyla tanışmam da bu sıralarda oldu. İlk başta her şey o kadar güzel gidiyordu ki, kardeşimin askerliğe gidişi, beni yorucu bir hayatın bekleyişi onunlayken kaygılandırmıyordu beni.
Kardeşim askerden döner dönmez işten ayrılıp evlendim. Evimiz annemlere yakındı ve ben artık ev kadınıydım. Ya da evin içerisinde bir köle mi demeliyim! Evlilikten sonraki hayatım ütü, temizlik, yemek pişirme, bulaşık yıkamadan ibaretti. Tüm bunların yanı sıra şiddete maruz kalıyordum. Hayatım böyle sürerken yağmurlu bir kış akşamı kızımı dünyaya getirdim, Yağmur’u...
ŞİDDET, BOŞANMA, KRİZ, İŞSİZLİK, İKİNCİ EVLİLİK...
Kızım 3 yaşında babası yüzünden şiddetin ne olduğunu anladı. 4 yaşına geldiğindeyse bana “Dünya kötü anne” dedi. Dünyam kararmıştı o an... O günden sonra boşanma kararı aldım. Şiddete uğradığım için boşanmıştım ama, bana bir tek kişi sormadı koruma talep eder miyim, güvenliğimin sağlanmasını ister miyim diye. Evli veya bekar bir kadın şiddete maruz kalıyorsa bunun karşısında durmalıydı. Ben her şeyi sineye çekip oturmuş olsaydım dört duvar arasında aynı hayatı ya da daha kötüsünü yaşıyor olmaya devam edecektim. Ama korkmadım. Özgürlüğüme kavuşmak için araştırdım, avukatla görüştüm, boşandım ve tek başıma çıktığım anne evine kızımla döndüm. Geçim sıkıntısı, kızımın ihtiyaçları beni tekrar iş hayatına atılmak zorunda bıraktı. Eski çalıştığım tekstil fabrikasında işe başladım yeniden. Ama bu defa boşanmış, bir çocuk annesi olarak. Ne farkı var diye sorabilirsiniz, söyleyeyim... Sabah işe giderken ve işten geç vakitte döndüğümde kızım uyuyor olurdu. Hastalandığında onunla ilgilenemiyordum. Çocuğum büyüyordu ve ben buna şahit olamıyordum.Ben bu kadar çalışırken kızıma ve bana tanınan asgari ücret ve çocuk parası oluyordu. Kadınların çalışması önemliydi değil mi bu ülkede!
3 ay önce krizden dolayı çalıştığım fabrika kapatıldı. İşsiz kalmıştım. Koşullar beni ikinci evliliğimi yapmaya götürdü. Kızım benim yaşadığım hayatı yaşamasın, iyi şartlarda eğitim görsün, benim gibi ezilmesin istedim.
Bunları size daha önce yazmam ve anlatmam için çaba sarf eden mesai arkadaşıma teşekkür buradan ederim. Daha önce korkuyordum; duyulur, okunur, işten çıkarılırım diye cesaret edip yazamadım. Artık o korkum yok. Yazdım ve sizlerle paylaştım hayatımı. Ve son söz olarak diyeceğim şu: Kadınlar kendilerini korumak için savaşmalı, mücadele etmeli.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.