The Queen’s Gambit isimli Netflix dizisi yayımlandığı 23 Ekim 2020 tarihinden beri dünya çapında 92 ülkede top 10 listesine girdi, 63 ülkede 1 numaraya oturdu. Dizinin uyarlandığı roman, yayımlanmasından 37 yıl sonra The New York Times’ın en çok satanlar listesinde yer aldı. Google’da yapılan “Nasıl Satranç Oynanır?” aramaları 9 yılın zirvesine ulaştı. Yetimhaneden dünya şampiyonluğuna giden Beth’nin hikayesini anlatan dizinin birçok yönü konuşuldu. Bizse ‘Erkeklerin oyunu’ olarak bilinen satranç sporunda var olmaya çalışan kadınlara sözü vermek istedik. “Hadi gene iyisin rakibin kız” diyenlerden birini yenerek ‘Erkek egemen söyleme çelme takan’ Eski Ulusal Satranççı Perihan Meşeli ve 13 yaşında olimpiyat altın madalyası sahibi Eski Türkiye Kadınlar Şampiyonu Gülsevil Yılmaz Dombaycıgil’le satranç camiasında kadın olarak var olmayı konuştuk.
Perihan Meşeli (Fotoğraf: Perihan Meşeli arşivi)
Diziyi nasıl buldunuz, size tanıdık geldi mi?
Diziyi ben de heyecanla ve bir solukta izledim. Elizabeth Harmon karakterini, 10 yaşında satranca başladığım yaşta izliyor olsaydım, satranca bakış açım bile değişebilirdi. Elizabeth Harmon karakteri Bobby Fischer’in hayatından ilhamla kurgulanmış ise de bana 12 yaşında dünya kadınlar şampiyonu, 15 yaşında da Ficher’in en genç büyük usta unvanı rekorunu kırarak alan ve dünya satranç tarihine adını altın harflerle yazdıran Judit Polgar’ı çağrıştırdı. Fischer’in hayatında bir kadınla henüz satranç oynamamışken oyuna at geri başlayıp bir kadını yenebileceğini iddia ettiğini biliyoruz. Fischer, kadınların berbat satranç oynadıklarını, yeterince zeki olmadıklarını, kadınların evde kalıp erkekleri beklemeleri gerektiğini de söylemiş olması düşünüldüğünde (Bu konuya ilişkin yakın zamanda alt yazılı bir videoya rastladım*.) hayatının bir kadın karakterle sembolize edilmesini de çok manidar buldum.
‘KADIN AKLININ AŞAĞILANDIĞINA ŞAHİT OLARAK BAŞLADIK SATRANCA’
Siz satranca nasıl başladınız, ne gibi sorunlarla karşılaştınız?
Kadınların satranççılığı, oyundaki mücadelenin yanı sıra cinsiyetçi toplumsal normlarla birebir mücadele içeren çok boyutlu bir serüven. 1995 veya 1996 yılında katıldığım uluslararası bir turnuvada “turnuva güzelinin” seçildiğini hatırlıyorum! Daha çocuğuz ve kadınların satrançta fiziksel görünüşlerine değer verildiğine, akıllarının aşağılandığına şahit olarak başladık satranca. İlkokul 4. sınıfta İslam Osmanlı ile çalışmaya başladık, “Sizi Türkiye şampiyonu yapacağım diyordu” benim için bu çok ütopik bir şeydi. Çocuk aklımla 65 milyon insanın şampiyonu nasıl olayım diyordum, sonra turnuvalara katıldıkça şunu fark ettim ki satrançta da kadın ve “genel” kategori vardı. Kadın-genel kategori neden var? Satranç aynı zamanda fiziksel de bir spor. Bir yerde maraton koşmakla satranç oynamak arasında enerjinin kullanımının benzer olduğunu okumuştum. Beyindeki glikojenden sonra kaslardan enerji sağlanmaya devam ediyor, bu anlamda erkeklerin kadınlara göre daha avantajlı olduklarını söylemek mümkün. Öte yandan ayrı bir kategori olmasının kadınların satranca daha çok ilgi duymasını ve satranççılığa devam etmesini sağladığını düşünüyorum.
‘KIZ TAVLASI’ GİBİ ‘KIZ SATRANCI’NI DA HÂLÂ DUYUYORUZ
Erkek rakipleriniz, karşısında bir kadın görünce ya da kadın rakiplerine yenilince nasıl davranışlar sergiliyorlardı?
Genel kategori dediğimiz kadın-erkek karışık karma turnuvalarda sıklıkla şununla karşılaşıyorduk “Hadi wgene iyisin rakibin kız”. Bunu diyenlerden birini yendim, müthiş bir zafer kazanmış gibi hissetmiştim kendimi. Sadece oyunu kazanma hissinden çok öte o dönem tanımlayamadığım bir erkek egemen söyleme çelme takmışım hissi. Çok yıllar sonra bunu aramızda konuşup gülüştük. Erkekler o dönem bir kadına kaybettiklerinde oyunu kaybetmekten öte utançla karışık bir yenilgi hissi yaşıyorlardı. “Kız tavlası” gibi “Kız satrancı” denilen bir tabiri sıklıkla duyardık, halen duyuyoruz. Şimdilerde “Kadın satrancının sonucu hiçbir zaman belli olmaz” gibi söylemler var. Kasparov’un da Judit Polgar için söylediği “Bu kız bir sirk kuklası. Onun satranç oynamak yerine, çocuk doğurması lazım.” sözünü, sonra da aldığı yenilgiyi burada söylemeden geçmek olmaz. Judit Polgar maruz kaldığı tüm hakaret, cinsiyetçi söylemlere rağmen dünya genelinde ilk 10’a girmiş, çok sayıda “idol”e karşı kazanarak kadınlara başka bir satranç dünyasının mümkün olduğunu göstermiştir.
Satrancı meslek olarak düşündünüz mü?
10 yaşından 17 yaşına kadar hayatım satrançla dolu dolu geçti. Her yıl yaş grupları kızlar kategorisinde birinci veya ikinci olup Avrupa ve Dünya şampiyonalarına katıldım. (Lise sonda üniversite sınavına hazırlandığım için İspanya’ya gitmedim) En iyi elo* performansımı İstanbul’da yapılan olimpiyatlarda yapıp 2 bin 50 elo kazandım, bir daha o performansı tutturamadım ve geriye gittim. Çünkü hayat planımda satrançtan para kazanmak yoktu ve gerekli çalışmayı yapmıyordum. Bu sadece kişisel değil ailenin, dolayısıyla toplumun bana öğrettiği bir şeydi. Satranç bir nevi hobi gibiydi.
Neden?
Çünkü, profesyonel satranççı olacak birinin sürekli satranç çalışması ve sıklıkla turnuvalara gitmesi gerekiyor. Bugün bile profesyonel futbol, basketbol oyuncuları gibi profesyonel satranç oyuncusu olabilmek ekonomik olarak mümkün değil. Ya üst düzey geliriniz olacak ya da antrenörlük yaparak para kazanmanız gerekecek, ki antrenörlüğün oyunculuğu gerileten bir yönü var. Ben avukat olmayı tercih ettim. Kadınlar için profesyonel satranç oyunculuğu toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler düşünüldüğünde çok daha zor, halihazırda satranç merkezi olan kadınların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Evlilik, çocuk gibi durumlar söz konusu olduğunda kadınlar genelde satrancı bırakıyor ya da satranca ayırdıkları zaman erkeklere oranla katbekat azalıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların satrançta ilerlemesinde en büyük engel.
‘TACİZ SATRANCI BIRAKMAYA KADAR GÖTÜREBİLİR’
Kadına yönelik erkek şiddeti satranç camiasında nasıl?
Kadına yönelik erkek şiddetinin çok yaygın olduğu ülkemizde satranç sporu içerisinde bunlar yaşanmıyormuş gibi bir algı var. Oysaki satranç camiası da erkek egemen sistemin tüm nüvelerini aynen taşıyan bir yer. Hasıraltı edilen taciz, tecavüz, şiddet olayları var, hiç konuşulmuyor. Cinsel suçlarda her zaman şikayet oranının, adaletin tecelli etmeyeceğine dair inanç vb. nedenlerle çok az olduğunu biliyoruz. Hele ki ’90’lı yıllarda bu konular tabuydu. Bize 14 yaşındayken sözle cinsel tacizde bulunan bir satranç merkezinin sahibi S.D. 2007 yılında iki kız çocuğunu istismar ettiği için ceza aldı ve bildiğim kadarıyla halen hapiste. Halen “yapmamıştır” diyenler var, her yerde olduğu gibi. Aklımda olup saymadıklarım var, onlar kendilerini biliyor, uykuları kaçsın. #metoo dalgası satranç camiası içerisinde başlasa listeler çok uzar. Elbette sadece Türkiye’de değil dünyada da bu böyle. Azıcık düşününce bir turnuvada sizi taciz eden birini görmeniz bile performans düşürücü bir etken olabileceği gibi satranç oynamayı bırakmaya kadar götürebilir. Kadınların satranca devam etmek istememesinin nedenlerinden biri olarak her türlü şiddet biçimini göz önünde bulundurmak ve şiddeti önleyecek mekanizmaların kurulabilmesi gerekiyor.
‘KADINLARIN PROFESYONEL SATRANÇÇILIĞA DEVAM ETMESİ SAĞLANMALI’
TSF başkanının bir kadın olması sizi nasıl etkiliyor?
Federasyon başkanının kadın olması sembolik olarak güzel. Ancak sembolizmanın ötesinde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı politikalar geliştirilmesi elzem. 2020 mart ayında yayımlanan bir haberde en fazla lisanslı kadın sporcunun satrançta olduğunu öğrendim*. Bu rakam 293 bin 630 olarak verilmiş, şimdi herhalde 300 bin olmuştur. Sayısal olarak katılımın artması iyi bir gelişme ancak bu rakamların üst düzey ratingli oyunculara sirayet ettiğini söylemek çok güç. 2021 yılı itibariyle en iyi ratingli kadın sporcularımıza baktığımızda uzun yıllardır listenin ilk üçünde yer alan Ekaterina Atalık, Betül Cemre Yıldız ve Kübra Öztürk yine ilk üçte. Sonradan gelen oyuncular genellikle 20 yaş altında. Bu tabloya bakıldığında profesyonel satranççılığı seçtiğini bildiğimiz sporculardan sonra 20 yaş üstü profesyonel satranççılığa devam eden neredeyse yok. Demek ki kadınların profesyonel satranççılığa devam etmek istememesinin önündeki engelleri tespit ederek uzun vadede kaldırmak amacıyla bir politika ve uygulama geliştirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda federasyonun özel bir komisyon oluşturması gerekiyor bence. Uluslararası Satranç Federasyonu nezdinde kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için “Comission for Women’s Chess” isimli bir komisyon yakın zamanda kurulmuş, bu çok sevindirici bir gelişme. (*) https://t24.com.tr/haber/turkiye-de-6-bransta-kadin-sporcularin-sayisi-erkekleri-gecti,865076
Gülsevil Yılmaz (Fotoğraf: Gülsevil Yılmaz arşivi)
‘BETH’NİN YAŞADIKLARI HER SATRANÇÇI KADININ BAŞINA GELMİŞTİR’
NETFLIX’in ‘The Queen’s Gambit dizisini nasıl buldunuz, size tanıdık geldi mi?
İzledim ve çok hoşuma gitti. Diziyi izlerken çocukluğumu yaşadım. Ben 1972 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden ve bizlere satrancı öğreten ve sevdiren ve başarılı olmamız için elinden ne geliyorsa yapan satranç aşığı öğretmen bir babanın 3 çocuğunun en küçüğüyüm. Ablam Gülümser (Yılmaz) Öney 11 kez Türkiye Kadınlar Satranç Şampiyonu, ağabeyim Turhan Yılmaz 5 kez Türkiye Satranç Şampiyonu olurken, aynı zamanda Türkiye’nin ilk uluslararası ustalarındandır. 1984 Türkiye Kadınlar Satranç Şampiyonu ve 1974-1983 yıllarında 10 kez Türkiye Genç Kızlar Şampiyonu oldum. Ayrıca kadın milli takımı olarak ben, ablam ve Joan Arbil ile 1976 Libya Alternatif Satranç Olimpiyatı’nda daha 13 yaşında iken olimpiyat altın madalyası sahibi oldum. 7 kez satranç olimpiyatlarına, 8 kez Balkan Şampiyonalarına ve 1 kez de Dünya Satranç Şampiyonası ön elemelerine (ZONAL-5) katılarak 115 kez milli oldum. Üç kardeşin de ülke şampiyonu olduğu dünyada tek aileyiz. Ayrıca ablam ve ben 1976 Libya alternatif satranç olimpiyat şampiyonuyuz.
‘ERKEKLER, KADINA YENİLMEYİ HAZMEDEMİYORLAR’
Siz satranca nasıl başladınız, ne gibi sorunlarla karşılaştınız?
Satranca 9 yaşında başladım, 2 yıl sonra da Türkiye Genç Kızlar Satranç Şampiyonu oldum. Bu diziyi seyrederken çocukluk yıllarım gözümün önünden akıp geçti. Elizabeth Harmon’un (Beth) satrancı öğrenme azmi ve hayalinde satranç oynaması beni oynuyormuş gibi hissettirdi. Beth’nin erkeklerle mücadele ederken yaşadığı zorluklar satranca aşık her kadın satranççının başından geçmiştir ya da diziyi seyreden kadın satranççılar dizide geçen mücadelelerden kendine muhakkak pay çıkarmıştır. Çünkü erkek satranççılar daima kadın satranççıları kendilerinden daha zayıf gördüklerinden çoğunlukla yenilgiyi hazmedemiyorlar. Hatta bazıları yenildiği zaman maç sonunda tokalaşmayı reddedip, sinirlenerek masayı terk ediyorlardı. Ben ağabeyim ve babam Lütfi Yılmaz’a karşı oynadığım için erkeklere karşı satranç oynamaya alışıktım. Bu konuda Beth’e göre daha şanslı bir satranç sporcusuydum. Çocukluk yıllarımda Türkiye’de kadın satranççı az bulunuyordu. Dolayısıyla kadın olarak çoğunlukla erkek satranççılarla maç yapıyorduk. Erkek satranççılar İlk başlarda beni tanımadıkları için Beth gibi beni de hafife alıyorlardı ama onları yene yene kadınlara yenilmelerini de öğretmek zorunda kaldım. Mücadele ederek ve onları yenerek kadınların da erkekleri yenebileceğini ve bunun gayet normal olduğunu ‘Yendiğim zaman bana kızsalar da’ öğrettiğimi düşünüyorum.
Yaşadıklarınız Beth karakterinin yaşadıklarına çok benziyor. Kim daha şanslı?
Biz Beth’den bazı konularda daha zor durumdaydık. Çünkü Beth marketten satranç dergisi alıyorken biz ancak yurt dışına, olimpiyatlara, Balkan şampiyonalarına gittiğimiz zaman oyun salonlarında kurulan stantlardan satranç kitabı alabiliyorduk. Aldığımız zaman da ‘tabiri caiz ise’ altın bulmuş gibi seviniyorduk ve bu kitapları bir dahaki uluslararası yarışmalara kadar defalarca okuyup beynimize kazıyorduk. Çünkü uluslararası yarışmalara hazırlanacağımız bir kamp olmadığı gibi bizi çalıştıracak bir antrenörümüz bile yoktu. Biz kendi kendimize hazırlanıp ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyorduk. O zaman kazanmış olduğumuz kuvvet dereceleri (elo puanları) hep uluslararası yarışmalarda elde edildi, çünkü Türkiye’de elonun kazanıldığı satranç yarışmaları yoktu. 1992 yılında yapılan Filipinler’deki satranç olimpiyatından sonra satrancı bırakarak mimar olarak mesleğimi yapmaya başladım.
Yani mesleğiniz olmadı satranç…
28 yıldır satranca ara verdiğim halde Türkiye’de kadınlar sıralamasında “En iyi ilk 20 kadın satranççı” listesindeyim. Geçen yıl hazırlıksız olarak katıldığım Uluslararası Enez Satranç Turnuvasında 92 elo puan kaybetmeseydim Türkiye’nin en iyi 7’nci kadın sporcusuydum. Bu da ülkemizde kadın satrancının ne kadar kötü durumda olduğunun, bu konuda hiçbir çalışma yapılmadığının en somut örneğidir. Federasyon Başkanı Gülkız Tulay göreve geldiğinde 9 yaşında olan kızlar şu anda 18 yaşında. Peki, nerede bu 18 yaşındaki kadın satranççılar?
TSF başkanının bir kadın olması sizi nasıl etkiliyor?
Satranç Federasyonu Başkanının kadın olmasının satranççılar arasında sorun edilmiş olduğunu düşünmüyorum. Buradaki mesele başkanın kadın olması değil, satranç camiasından olmayışı ve bu yüzden satrancın sorunlarını kavrayamadığı için çözememesidir. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Satranç Federasyonu Yönetim Kurulunda 15 üyenin sadece 3 üyesi satranç camiasından. Ülkemizde maalesef sadece kadın satrancında değil, satrancın tüm kategorilerinde dokuz yıldır elle tutulur bir ilerleme yok. Dünya satrancında kadınlarımızın bahsi geçmiyor, genel kategoride ilk 100’de sporcumuz yok, çünkü başkanın böyle bir hayali ve yönetim becerisi yok maalesef.
(*) https://www.youtube.com/watch?v=bg-SNV_VI0w
Ana fotoğraf: İmdb
İlgili haberler
GÜNÜN CESURU: Satranç şampiyonu başörtüsü zorunlul...
Hintli satranç şampiyonu Soumya Swaminathan, başını örtme zorunluluğunu reddettiği için İran’da düze...
GÜNÜN PORTRESİ: Satranç amazonu Judit
Henüz 12 yaşında dünyanın en iyi 100 oyuncusu listesine girdiğinde satranç dünyasını şaşkına çeviren...
GÜNÜN DİZİSİ: The Queen's Gambit
Satranç severler buraya! Satrancın sadece erkeklere has bir oyun olmadığını gösteren şöyle cevap nit...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.