Antep’te Ahmet Aslansoy Tekstil Fabrikasında çaycı olarak çalışan G.Ç. isimli kadın, fabrikanın sahibi Ahmet Aslansoy tarafından cinsel tacize uğradığını söyleyerek, önce 22 Eylül 2024’te CİMER’e ihbarda bulundu, ardından 9 Kasım 2024’te de karakolda bizzat ifade vererek şikayetçi oldu. Taciz sırasında alındığını söylediği ses kayıtlarını da şikayete ekleyen G.Ç’nin karakol ifadesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen suç duyurusu iddianameye dönüşmedi. Üstelik ses kayıtlarının emniyet tarafından incelenmesiyle elde edilen kriminal rapor, sesin patron Ahmet Aslansoy’a ait olduğunu doğruluyordu.
Hakkında soruşturma açılmayan patronun AKP Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın babası olduğunu ve bir sermayedar olmasının yanında ‘siyasi nüfuz’a da sahip olduğunu söyleyen Avukat Esmer Özer, “Suç duyurusunun bir soruşturmaya dönüşmesindeki gecikme ve ortaya çıkan cezasızlık durumunun nedeni bu mudur” diye sordu. G.Ç. de CİMER’e yaptığı şikayette, fabrika genel müdürünün kendisini “Milletvekilinin babası, fabrikatör, sen onunla uğraşamazsın, avukatları var her türlü kurtarırlar onu” diyerek baskılamaya çalıştığını yazdı.
2023 yılında Ahmet Aslansoy Tekstil Fabrikasında çalışmaya başlayan G.Ç, yaşadıklarını aktarırken, “Ahmet Aslansoy benimle canım cicim konuşmaya başladı. Yaşı benden büyük olduğu için hiç art niyet aramadım. Zaman geçtikçe sözlü tacizleri artmaya başladı. Mahrem şeyleri sordu” dedi.
Yaşadığı tacizlerin ardından ses kaydı almaya karar veren G.Ç, kaydı aldığının öğrenilmesinden sonra ise genel müdürün kendisine baskı yaptığını söyledi: “Ses kaydı aldığım genel müdürün kulağına gitmiş. Sonrasında bana düşman oldu, bağırıp çağırmaya, hakaret etmeye başladı. İş arkadaşlarım daha önce çok defa bunların yaşandığını biliyor, duyunca şaşırmadılar. Benim kredi borcum olduğu için çalışmaya devam etmek zorundaydım. İşten ayrılamadım. Genel müdür bana, ‘Ses kaydını sen mi aldın’ diye sordu, inkar etmek zorunda kaldım. Tacizler artarak devam etti. Diğer patrona gidip işten ayrılacağımı söyledim. Beni fabrikanın başka bir bölümündeki çaycının yerine gönderdi. Ses kayıtları olduğu için beni işten çıkarmadılar. Sonra ses kayıtlarını sildiğimi düşünerek beni işten çıkardılar. ‘Ses kaydını sil tazminatını öderiz’ dediler. Benim tam bir yılım dolmadan kıdem, ihbar yıllık izin ücretimi verdiler.”
G.Ç, yaşadıklarını anlatmasının ardından genel müdürün tehditlerinin başladığını söyledi: “Bunlar çok zengin, kimle dans ettiğini bilmiyorsun, sen bunlarla baş edemezsin, sana Başpınar’da iş buldurtmam’ dedi.”
Avukat Esmer Özer ise G.Ç’nin karakola yaptığı şikayetin ardından bir yılı aşkın süredir iddianamenin hazırlanmamasının kadına yönelik şiddet ve cinsel suçlarda cezasızlık pratiğinin birçok açıdan somut örneğini sunduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “Cezasızlık kavramını yalnızca dar anlamda yargılama sonucu çıkan karar olarak değerlendirmek yerine geniş anlamda kadınların başvuru mekanizmalarına erişimindeki toplumsal engeller dahil bütün aşamalarda kurumların şikayeti alma ve soruşturma yürütme sürecindeki eylemsizlik veya direnci olarak değerlendirmek ve neticede bir yargı kararının ortaya konmamasında yargıçların tutumunu kapsayacak şekilde ortaya koymak gerekiyor. Bu vakada öncelikle bir fabrikada daha önce birçok kadına cinsel taciz uygulamış ancak bulunduğu konumdan elde ettiği güç ve kadınların bir bütün halinde içine sürüklendiği sindirme ortamından, işsizlik korkusu, ayıplanma baskısı, ‘Herkese yapıyor’ meşrulaştırmasından faydalanan bir failden ve bu faile yedeklenen iş yeri yöneticilerinden bahsediyoruz. Tacize maruz kalan kadınlardan biri bu şiddet ve taciz döngüsünden kurtulmaya yönelik adım attığında ise 12 aydır bekleyen bir soruşturma süreci sebebiyle ikincil travmaya maruz kalıyor. Şikayet sonrası iş yerindeki yetkililer tarafından aranarak ‘Sana Başpınar’da iş buldurtmam’ denerek tehdit edilmeye, maruz kalan kadının ailesinin olayı öğrenmesinden duyduğu çekince gibi konular da var. Dosyada toplanması gereken bir delil kalmadığı veya kalmışsa dahi toplanması için savcılıkça hiçbir adım atılmadığını görüyoruz. Özellikle bu tip suçlarda sağlıklı ve hızlı yürütülecek bir soruşturma sürecinin karar üzerindeki kritik etkisini düşündüğümüzde Bir yıldır iddianamenin düzenlenmemiş olmasının hukuka uygun hiçbir gerekçesi olamaz. Cezasızlığa giden yolların taşları bu şekilde döşenmiş oluyor.”
Şikayetçi G.Ç. ise 12 aydır iddianame hazırlanmamasıyla ilgili olarak şöyle konuştu: “Cezasız kalmamasını istiyorum ben. Ben çok zor bir süreç atlattım. Bana, ‘Gittin şikayetçi oldun bir şey çıkmadı’ diyemesinler. Cezalandırılmalarını istiyorum. Zengin ve parası var diye güçlü olan cezasız mı kalacak? Ben adalet istiyorum. Ama maalesef adaletten bir umudum yok. Bir yıldır hiçbir ilerleme olmaması içler acısı.”
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Ne sokakta ne de iş yerinde... Tekstil işçisi kadınlar güvende hissetmiyor
Tekstil işçileri Funda ve Aysel, sokakta ve iş yerinde güvenli olmadıklarını, cezasızlık politikalarının şiddeti pekiştirdiğini anlatıyorlar...
Tekstil işçisi kadınlar iş yerinde şiddeti anlatıyor: ‘Mahkum da mecbur da değiliz’
25 Kasım’ın Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günü olduğunu öğrendiğinde kadınlar, fabrikalarda yaşadıkları mobbingi ve çevrelerindeki kadınların yaşadıklarını anlatmaya başlıyor.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN























