‘Nafakanın sınırlanması kadınların boşanmasını güçleştirir’
Nafaka tartışmalarında ‘sesi en çok çıkanlar’ yani nafaka hakkının sınırlandırılmasını, hatta ortadan kaldırılmasını isteyen kimi erkek gruplarının iddialarını Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan’la konuştuk.

Türkiye’nin tek adam kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi sonrası kadınların haklarına yönelik yeni gaspların geleceği bir süredir tartışma konusuydu. Yılın son günlerinde nafaka düzenlemesi yapılacağı biraz da “nabız yoklama” niyetiyle yapılan açıklamalarla gündeme geldi. 6. Yargı Paketinin Meclise gelmesiyle birlikte ayrıntılarını öğreneceğimiz nafaka hakkının yeniden düzenlemesi, nafakanın evlilik süresiyle sınırlandırılması ve özellikle son günlerde çokça konuşulan “Devlet Destekli Nafaka Modeli” son birkaç haftadır kadınların en önemli gündemi arasında.

Sulh mahkemeleri ve aile arabuluculuğu gibi düzenlemeleri de içerdiği konuşulan 6. Yargı Paketi ile kadınları ne beklediğini, Devlet Destekli Nafaka Modelinin kadınlar için ne anlama geldiğini Yakın Doğu-Girne Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan ile konuşuyoruz.

İki bölümde yayımlayacağımız röportajımızda ilk gün nafaka tartışmasında “sesi en çok çıkanların” yani nafaka hakkının sınırlandırılmasını ve hatta ortadan kaldırılmasını isteyen kimi erkek gruplarının iddialarını ele alacağız. İkinci gününde ise 6. Yargı Paketi ile Meclise geleceği bilinen ama içeriği kamuoyuna sadece kulis haberleri ve “nabız yoklama konuşmaları” ile yansıyabilen nafaka düzenlemesinin mahiyetini, kadınların medeni hakları bakımından bu düzenlemenin anlamını konuşacağız.

Yoksulluk nafakası kadınlar için neye karşılık geliyor?

Nafaka, dengeleyici adalet ve hakkaniyet yaklaşımı çerçevesinde şekillenen bir hukuk kurumudur. En genel anlamıyla nafaka, yakın ilişkilerdeki toplumsal eşitsizliğin yargı kararıyla, ekonomik anlamda düzeltilmesi amacını taşır. Kişinin ekonomik destek vermezse yoksulluğa düşecek olan eşi, eski eşi, çocuğu veya yakın akrabasına mahkeme kararıyla tespit edilen bir miktar parayı düzenli olarak ödemesidir. Nafaka ekonomik düzeyleri ne olursa olsun sadece erkeğin kadına ödediği bir aylık değildir. Genelde kadınlara ödenmesinin sebebi cinsiyete dayalı ekonomik eşitsizlik ve evlilik kurumunun eşitsiz ekonomik ilişkileri barındıran yapısıdır. Evlilik kurumunun son bulmasıyla ekonomik gücü elinde bulunduran tarafın ödüllendirilip ezilen tarafın cezalandırılması hukuk tarafından kabul edilemez. Evlilik ilişkisi sürdüğü müddetçe dışarıda çalışan erkeği desteklemek, çocukları büyütmek ve evin bakımını sağlamakla meşgul olan, bu nedenle iş ve kariyerinden tamamen ya da kısmen uzaklaşan kadının bu emeği karşısında elde ettiği hiçbir gelir ve destek olmaması bu nafakanın temel gerekçesidir. Yetersiz kadın istihdamı ve ücret eşitsizliği gibi olguları da ekleyince evlilik kurumu sona erdiğinde kadının kendi geçimini sağlayana kadar desteklenmesi dengeleyici adalet ve hakkaniyet gereği bir zorunluluktur. Kadın istihdamında eşitsizlik, kreş imkanının olmamasının üzerine böyle bir düzenleme, kadın yoksulluğunun derinleştiği ve yaygınlaştığı şu pandemi ortamında kadınları seçeneksiz bırakacaktır.

‘NAFAKA MAĞDURU ERKEKLER’İN İDDİALARININ SOMUT BİR KARŞILIĞI YOK

Özellikle nafaka ödeyenler tarafından yapılan propagandalarla nafaka alan kadınlara “asalak” gibi yakıştırmalar yapılıyor, bu propagandalara erkeklerin ikinci eşleri, anneleri, kız kardeşleri de katılıyor. Hatta “1 gün evli kaldı yıllardır nafaka alıyor” gibi söylemler öne çıkarılıyor…

Kamuoyunda böyle bir algı yaratılmak isteniyor. Yaratılmak istenen bu yanlış algının üç koldan desteklendiğini görüyoruz. İlk olarak tüm boşanma davaları içinde son derece istisnai olan anlaşmalı evliliklerde kararlaştırılmış yüksek tazminatlar, ünlü insanların hayatlarından magazinsel haberlerle kamuoyuna servis ediliyor. Bu son derece istisnai hayat öykülerinin medyada sergilenmesiyle, çalışmadan sadece nafakayla lüks hayat sürmenin boşanmış kadınlar için genel bir durum olduğu algısı yaratılıyor.

İkinci algı yaratma kanalıysa sizin sorunuzda yer verdiğiniz kendine nafaka mağduru diyen erkekler ve bu erkeklerin ikinci eşleri. Bu kişiler hikayelerinde boşanmış kadınları, “üç gün evli kaldı ömür boyu nafaka alıyor” diye anlatıyor. Kendilerini ise ödeme gücünü aşan yüksek meblağdaki nafaka nedeniyle icralık olmuş mağdurlar olarak tarif ediyorlar.

Üçüncü algı yaratma kanalı ise toplumda zaten hazır bulunan bir değer yargısını kullanarak oluşturuluyor. Toplumda ücretli bir işte hiç çalışmamış ya da çalışamamış kadınların ev içi emeği genellikle yok sayılır. Evlilik bittiğinde bu emeğin de üstü çiziliyor. Nafaka alan kadının şeytanlaştırılması ve nafaka ödeyen erkeğin mağdur olarak algılanmasında bu üçüncünün rolü büyük. Zira nafaka mağduru erkeklerin anlattığı hikayelerin dava dosyalarında karşılığı somut veri olarak bulunamıyor. Nafaka tartışması yaklaşık 10 yıl önce süreli-süresiz nafaka bağlamında başladığında yoksulluk nafakasına ilişkin elimizde hiçbir veri yoktu. O günden bugüne kadın örgütlerinin, Baroların ve araştırma şirketlerinin boşanma dosyaları üzerinde gerçekleştirdiği nicel ve nitel araştırmaların verileri ortaya kondu. Bu araştırmaların hiçbirinin sonucu nafaka mağduru erkeklerin ve ikinci eşlerin anlattığı hikayelerin genel durum olduğu iddiasını desteklemiyor. Hatta bu bilimsel veriler kampanyanın tam aksini ortaya koyuyor.

Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan| Fotoğraf: Kişisel arşivi

GERÇEKTE OLAN NE?

Kadınlar söylendiği gibi hayatlarını sürdürebilecek kadar nafaka alabiliyor mu? Kadınlar nafaka alabiliyor mu aslında bir yandan da asıl soru bu?

Bu soruya yanıt verebilmek için yıllardır dava dosyaları üzerinde çalışılıyor ve çok önemli raporlar yayınlandı. Bunlardan bazılarının verilerini aktarayım.

■ İlk olarak Diyarbakır Barosunun 2020 tarihli araştırmasına bakalım kim mağdur, hakimlerin takdir ettiği nafakalar nasıl meblağlar? Diyarbakır Barosu toplam 2 bin 39 dava dosyası tarıyor. Bunların 542’sinde taraflardan biri nafaka talep ederken kadınlar için karar verilen 327 nafaka kararının sadece 3 tanesinde 3 bin lira ve üzerinde nafaka belirlenmiş. Yani sosyal medya fenomenlerinin, ünlülerin boşanmalarından aklımızda kalan medyatik detaylar ve astronomik rakamlarla kaldırılmak istenen yoksulluk nafakası hakkının alakası yok. Şu çok açık, boşanmak isteyen kadını Türkiye’de yoksulluk bekliyor. Bu istatistiki veriyi de eski adıyla Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yapılan TBN (Türkiye Boşanma Nedenleri Araştırması) ve TAYA (Türkiye Aile Yapısı Araştırması) gibi araştırmalarla uyumlu ve TÜİK verileri ile adli istatistiklerde teyit ediyor. Ayrıca bu araştırmada kadınlara bağlanan nafaka miktarlarının neredeyse tamamının açlık ve yoksulluk sınırının altında olduğu görülmektedir. Aylık ortalama 100 ila 500 liraya tekabül ediyor bu dosyalarda.

■ İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu Beyoğlu Adli Yardım Biriminde 160 dosya üzerinde gerçekleştirilen araştırmada ise incelenen dosyaların yalnızca 20 tanesinde kadın için yoksulluk nafakasına hükmedilmiş. Verilere göre dosyaların yaklaşık yüzde doksanında yoksulluk nafakası kararı verilmemiş. Yüzde onluk kısmında verilmiş olan yoksulluk nafakalarının yarısında ise 350 lira ve altında nafaka bedellerine hükmedilmiş olduğunu tespit edilmiş. Gaziosmanpaşa Adli Yardım Bürosuna 2018’de yapılan 665 başvurunun 100’ünde mahkemeler tarafından takdir edilen tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakaları miktarlarına ulaşılmış. 100 başvurunun 5 tanesi nafaka artırım davası açmak için, geri kalan 95 başvuru ise ödenmeyen nafakaların icrası talepli. 665 dosyada sadece 71 dosyanın 69’unda yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ve bu miktar 500 liranın altında. Bu dosyalardaki ortalama nafaka miktarı 287 lira.

■ Kadın Dayanışma Vakfının nafakaya hükmedilen dava dosyaları üzerinde gerçekleştirdiği 2019 tarihli sosyo-hukuki araştırmasında hükmedilen nafakanın yüzde 66,4’ü 0-500 lira arasında olup ortalaması 262 liradır. Tüm aralıklar için mahkemelerce verilen nafaka miktarlarının ortalamasının ise sadece 370 lira olduğu ortaya çıkıyor. Dosyalardan anlaşıldığı kadarıyla bu meblağlar hiç ödenmiyor ya da kısmen ödeniyor. Bu veriler bize yoksulluk nafakasının tahsil kabiliyetinden yoksun olduğunu gösteriyor. Yine bu araştırmada evliliğin ilk on yılı içinde açılan davaların oranı görece yüksek olmakla birlikte (yüzde 47,5) evliliğin ilk yıllarında boşanma davası açanlardan nafaka talep etmeyenlerin oranı daha fazla (yüzde 60). Yani üç gün evli kalıp ömür boyu nafaka alan kadınlar efsanesi de bu verilerle çürütülüyor.

Bunlar sayısal veriler. Sadece rakamlar insanlara problemin yakıcılığını aktarmakta yetersiz kalır. Ama kadın hikayelerini çok güzel bir şekilde haberleştiren gazetenizin/sitenizin yaptığı gibi kadınların sesinin duyulmasını sağlamak bu konudaki mağduriyetin boyutlarını daha iyi gösterdi.

‘10 KİŞİDEN 7’Sİ YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASINI DESTEKLİYOR’
Kadınlar, kadın örgütleri nafakanın kaldırılmasına neden itiraz ediyor?
Aslına bakarsanız sadece kadın örgütleri değil nafaka hakkını savunan. KONDA’nın mart 2020 tarihli nafaka araştırmasında boşanma sonrasında iştirak nafakasının ve yoksulluk nafakasının toplumun çok büyük kesimi tarafından desteklendiğini görüyoruz. Her 10 kişinin 7’si ikisini birden destekliyor. Nafaka hakkındaki herhangi bir sınırlama kadınların boşanma kararını vermelerini güçleştirecek bir müdahale olacaktır. Kadın örgütlerinin sahadaki deneyimi ve kadın hakları mücadelesinin birikimi kadınların evliliklerini bitirme kararını çok zor verdiklerini ve genelde katlanılmayacak şiddete tahammül etmek zorunda kaldıklarını ortaya koyuyor. Kadınlar yoksulluğu göze alarak canını kurtarıyor genelde boşanma davalarında. Araştırmalardaki veriler, kadınların boşanma davasının bir noktasında feragat ederek boşanmayı hızlandırmayı tercih ettiğini gösteriyor. Nafaka hakkına yapılacak herhangi bir müdahale kadınları eril şiddetin hüküm sürdüğü evliliklere mahkum etmek sonucunu doğuracak. Kadın istihdamının bu kadar düşük olduğu, kreş hizmetinin yaygın olmadığı bir ülkede böyle bir müdahalenin sonuçlarının ne kadar vahim olacağını tahmin etmek zor değil.
KADINLARIN ŞİDDET DOLU EVLİLİKLERE MAHKUM BIRAKILMASIYLA KADIN CİNAYETLERİ ARTIRACAK
Bakın karşılaştırmalı bir analiz yapalım: Dünya Ekonomik Forumunun 2021 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Endeksinde birinci sırada yer alan İzlanda’da kadınların iş gücüne katılma oranı 89,2 ve buna rağmen boşanma halinde kadınlara nafaka ödenmesine hükmediliyor. Türkiye ise Birleşmiş Milletlerin Cinsiyet Eşitsizliği Endeksinde 156 ülke arasında 2020’de 133. sıraya geriledi. İzlanda’nın 89,2 olan skoru Türkiye’de 0.638’e düşüyor. İzlanda değil Türkiye yıllardır kadınlara ödenen ayda 282 lirayı konuşuyor. Ayrıca şiddet dolu evliliklerin ekonomik nedenlerle sürdürülmesini teşvik etmenin kadın cinayetlerini artıracağını da görmek lazım.

YARIN: ‘Nafakaya düzenlemesi İstanbul Sözleşmesi sonrası iktidarın ikinci büyük hamlesi’

Fotoğraf: Ekmek ve Gül (Arşiv)

İlgili haberler
NAFAKA GERÇEKLERİ

Nafaka nedir, ne değildir? Neden kadınlar için vazgeçilmez bir haktır? Nafaka boşanma sonrası kadınl...

Bir saha araştırmasının gösterdikleri: Nafaka işte...

Yoksulluk nafakası ile kadın bedeni ve emeği arasındaki ilişki ne? Devlet, erkek ve kadınlar için “a...

18 yıl çalıştırmadı, nafaka vermemek için tezgâh k...

18 yıllık evliliği boyunca kocası izin vermediği için çalışamayan, şiddet gören, emeği ve bedeni söm...