İş Güvenliği Uzmanı Fidan: Artık değişim istiyoruz
Malatya Organize Sanayide iş güvenliği uzmanlığı yapan Fidan’la çalışma yaşamından, çadırda yaşamaya, depreme, seçimlere dair pek çok konuyu konuştuk.

Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikasının (BİRTEK-SEN) Malatya’da düzenlediği işçi buluşmasında tanışıyoruz Fidan ile. O gün sözleşiyoruz çadırında onu ziyaret etmek için. Asıl adı Fidan değil, Malatya Organize Sanayide çalıştığı ve işten atılma tehdidi olduğu için ben ona Fidan diyeceğim. Organize sanayide pek çok firmada 9 yıldır iş güvenliği uzmanlığı yapıyor. Anne babası yaşlı ve hasta. Hem çalışma hayatı içinde hem de onların bakımını üstlenmiş durumda. Uzun yıllar alanında çalışmış, akademide olmak isterken cinsiyet ayrımcılığı ve biraz da anne babasının bakım sorunu nedeniyle akademi hayalini gerçekleştirememiş, ama “Neden olmasın” diyor hâlâ. Tekstil alanında pek çok firmada görevli olduğu için çalışma koşullarını, işçilerin durumunu yakından gözleme imkanına sahip.

Çok soğuk ve yağışlı bir Malatya akşamında, Cemal Gürsel Mahallesi’nde Bornova çadırları denen bölgedeki çadırında ziyaretine gidiyoruz. Haftanın yorgunluğu üzerinde. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun gürültüsü zaman zaman birbirimizin sesini duymamıza engel olsa da sohbet ediyoruz. Yağmur ona sel günlerini hatırlatıyor. Depremin ilk günlerindeki soğuk ve yağan yağmurlarla birlikte serdikleri her şeyin su altında kaldığını, daha sonra bunu engellemek için tahta paletler bulup koyduklarını söylüyor. “Yatak yorgan hiçbir şeyimiz kalmamıştı her şeyi ıslanmıştı, bütün yataklar yerdeydi komple sırılsıklam oldu ve elimizde hiç yatak kalmadı.”

KADIN İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI OLMAK: AYRIMCILIK, ŞİDDET, TACİZ…

Çalışma yaşamından konuşuyoruz sonra, tek bir firmada çalışmadığını sürelere, çalışan sayısına, tehlikelere göre hesaplama yapıldığını ve ona göre görevlendirildiğini anlatıyor: “Birden fazla firmaya gidiyorum. Deprem nedeniyle olmayan arkadaşların yerine de bakıyorum. Bazen günde o kadar çok yere bakıyor o kadar çok fabrikaya gidiyorum ki akşam bitkin halde dönüyorum.” Alanının genel olarak zor olduğunu ancak kadın olmaktan kaynaklı zorluklarının da olduğunu belirtiyor: “Birden fazla firmaya gidiyorum işveren ve işverene bağlı yöneticiler var, bir kadın iş güvenliği uzmanı olunca kanun gereği yapılması gerekenleri söylediğimde kadın olmamdan kaynaklı çok dikkate alınmadığım oluyor. Tabii bu iş güvenliğini önemseyip önemsememekle de alakalı ama işçiler açısından da bu böyle. ‘Bu şekilde çalışmaya devam edersen tehlikeli, dikkat et kurallarda bu yok” dediğinde, iş sağlığı iş güvenliği kurallarına göre işçiyi uyardığında ‘Ben kadından emir almam’ deniyor ya da ‘Sözü benim için önemli değil’ diyenler de oluyor hatta beni dövmek için üzerime yürüyen işçilerle de karşılaştım. Ben yaşamadım ama yaşayan taciz yaşayan arkadaşlarım var, şiddete maruz kalanlar var. Biraz sektörel bazlı olarak değişkenlik arz edebiliyor, teknik alanlara baktığımızda metal, sanayi, taş ocakları veya inşaata baktığımızda farklı tekstile baktığımızda farklı şeylerle karşılaşabiliyoruz.”

İş güvenliği uzmanlığının Türkiye’de sadece adı olduğunu düşünüyor Fidan. “Başka bir hakkı yok” diyor ve daha açıyor düşüncelerini: “Çok büyük bir sorumluluk altındasın ama kanunların gereğini tam anlamıyla yerine getiremeyebiliyorsun, bir taraftan karşında işveren var. Yönetmelikleri iş yerine uygulamamız lazım ama ne kadar uygulayabiliyoruz bu bir soru işareti. Bir de biz uzmanlar hakkımızı ne kadar elde edebiliyoruz, o da ayrı bir konu. Ben şantiyede kadın eleman istemiyorum diyen işveren de oluyor. Kendi haklarımızı bile çoğu zaman savunamıyoruz bu kadın ve erkek fark etmiyor.”

“Ücret sorunu da var, maaş ve primler asgari ücret üzerinden gösteriliyor bu ileride kıdem tazminatında pek çok şeye de yansıyacak. Şu dönemde bile kısmi ödenek altında başvurular yapılıyor. Çalışmak zorundayız biz, tam olarak çalışıyoruz, sahadayız bu da sıkıntı. Normalde çalışmamamız lazım, şu an uygulanan yasal değil, biz kendimiz yasaların sözde uygulayıcısı olacağız ancak bize ne kadar uygulatılıyor tartışma konusu. Buna benzer çok sıkıntılarımız var. Sahada ücretler adil değil, çok düşük, olası bir durumda işçinin başına gelebilecek her şeyden sorumluyuz. Onaylı deftere belirtmen, işverene bilgi vermen lazım ama sen işverenden para alıyorsun işverene bilgi versen bile bir şey değişmiyor ki, deftere yazdırtmayan işveren var. Sahada onu uygulamayan, tehlikeyi ortadan kaldırmayan, işçinin çalışmasını sağlayan işveren var, uyarılarına rağmen hiçbir önlem almıyor. Yeri gelince Bakanlık uzmanlara ‘İşyerini kapatma yetkisine sahipsin, fabrikayı kapatıp işçilerin güvenliğini alıp işi durdurabilirsin’ diyor ama ne kadar bu hakkı kullanabiliyoruz ki. Yaptırım yetkimiz daha güçlü olmalı ama bunların hiçbiri yok, biz de riskteyiz. Seni istemeyen işveren OSGB’ye bağlıysa arıyor, bu uzmanı al başka bir uzman gönder diyor. Bu sadece bura için değil Türkiye’nin her yeri için geçerli.”

Çalışma yaşamından çadırdaki yaşam koşullarına ilerliyor sohbetimiz. Başta da söylemiştim, Fidan’ın yaşlı anne babası var ve bakımlarından da o sorumlu, devam ediyor: “Böyle olmamalı, ailemin yanında ben olmamış olsam bu zorlu şartlarda hiçbir şeylerini yapamayacaklar. Çocuklarına düşüyor bazı şeyler, hükümet hiçbir şekilde hiçbir şey üstlenmiyor. Annem yemek sırasına giriyor mesela, sağ olsun insanlar anlayış gösteriyor 50-60-100 kişilik sırada beklemeden alıyor ama insanlarda bu anlayış olmayabilir de. Ya da odun alması gerekiyor onu nasıl taşıyıp getirebilir, şu soğuk şartlarda şu çadır ortamında nasıl yemek yapabilir, her şeyden önce soğukta kalıyoruz.”

‘23 YILDIR TOPLANAN DEPREM VERGİLERİNE NE OLDU?’
“İlk günlerdeki zorlukları da anlatıyor. 7-8 aile çadır alamadık, çadır bekliyoruz brandaları altında odun yakarak durmaya başladık çadır alabilmek için insanlarla tartışmak durumda kaldık. Uzun bir zaman sonra çadır alabildik ve o çadırın içinde 45-47 kişi birlikte kaldık. Daha sonra İzmir Bornova’dan gelip çadır kurmaya başladılar yaşlı, hasta, engellisi olanlara öncelik verildi ve o şekilde çadır alabildik. Şimdi bu çadırlarda kalabiliyoruz ama bu çadırlar yetersiz kaldı, yağış dönemlerinde bayağı ıslandı. Çadırda kalmak ve kendinizi düşünerek bir şeyler yapmak dışında tanıdığımız insanların ölüm haberleri de geliyordu çok zor bir süreçti. Bizim ihtiyaçlarımızın çoğu gönüllü olarak çalışan partiler, sendikalar, kitle örgütleri, dayanışma örgütleri tarafından karşılandı. 36. gün buraya AKP Malatya Milletvekili Öznur Çalık geldi. İnsanların çoğu tanımıyor, ben ‘36 gün sonra niye geldiniz ki?’ dedim ve insanların tepkisiyle karşılaştım niye öyle diyorsun ki diye. AFAD’ın büyük bir deposu var burada ve o depo ağzına kadar dolu, Göç İdaresindeki çalışanlar bile yetersiz kalmış oradaki malzemelerin ayrılması, stoklanmasında. Organize sanayi içerisinde bazı gıda maddelerinin stoklar yapılıp marketlere satıldığını da duyduk. Nedense bunların hiçbiri halkı ulaştırılmadı, çok yetersiz kalındı, bir çadırı, bir sobayı, bir battaniyeyi devlet sağlayamıyorsa bu devlet ne işe yarar ki? 99 depreminden sonra deprem vergisi adı altında toplanan vergiler ne oldu mesela. Toplanan bu deprem vergileri ile bir sürü konut yapılma imkanı varken nerede? Çok zorluk yaşadık açıkçası ve devletin hiçbir yerde hiçbir desteğini göremedik.”
‘BU MAHALLEDE YAŞAYAN İNSANLARI DAĞITMAK İSTİYORLAR’

Fidan’ın evlerine ağır hasarlı raporu verilmiş. Ancak buna dair de kaygıları var, çünkü zemini sağlam olduğunu biliyor. “Buradaki evlerin zemini Beydağ formasyonu bağlantılı kayaç grubundan, fayın buraya çok fazla etkisi dokunmadı. Çatlaklar, sıvılarda kırıklar var ancak en azından yıkılan bir binamız da yok, ölen kimse yok. Evlere ağır hasarlı raporu verildi o da şüpheli, çünkü 3-4 yıl önce burada bir kentsel dönüşüm planı yapmaya çalıştılar. Buranın kültürel yapısı farklı, biraz bunu da dağıtmak istiyorlar. Ayrıca şu an burası şehrin en değerli yerlerinden biri, şimdiye kadar hiçbiri hizmet gelmedi, geliştirilmedi. Burada oturanların çoğu emekçi insanlar, yıllarca çalışıp didinip kendi emeklerinin karşılığında buraları almış insanlar. Benim kafa yapıma düşüncem yapıma eşdeğer insanlarla bir aradayken şimdi bizi kim bilir nerelere dağıtacaklar, bu da bir politika. Yıllardır yapamadıklarını bu şekilde yapacaklar, bu deprem bize çok farklı şeyler getirdi.”

FABRİKALARDA SEÇİM TARTIŞMASI: 20 YIL YETER!
En son sohbetimiz seçimlere geliyor. Fabrikalarda seçim tartışmaları olur olmadığını soruyorum, şu karşılığı veriyor: “AKP’ye oy vermiş bir sürü insan bugün farklı düşünüyor, bazıları ile fikir alışverişi yaptığımızda ‘20 senedir fazlasıyla hak tanıdık ama karşılığını göremedik, hele şu deprem döneminde hiç göremedik. Artık biraz da farklı insanlara hak tanıyalım’ diyenler çoğunlukta ama bir taraftan da neyin ne olduğunu bilip sabit fikirliliğinden de geri adım atmayan insanlar çok. Açıkçası ben kaybettiklerini düşünüyorum fabrikalarda. İşçiler ‘20 yıl artık yeter, 21. yılda başka bir yönetici görmek istiyoruz’ diyen işçiler var. Tabii patronlar fabrikalarda siyaset konuşulsun istemiyor, sadece siyaset değil sendikal bir faaliyetin de içerisine girilmesini istemiyorlar.”

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
Malatya’da depremzede kadınlarla #KızKardeşlikKöpr...

Kız Kardeşlik Köprüsü ile hayatı yeniden kuruyoruz diyerek Malatya'da Kadın Dayanışma Merkezimizde d...

Malatya’da tekstil işçisi kadınlarla buluştuk: Enk...

Malatya'da tekstil işçileriyle bir araya geldik. Birçoğunun evi yıkılmış, patronlar ise depremi kâra...

Dersimli kuaförler Malatya’da depremzede kadın ve...

‘Kız Kardeşlik Köprüsü ile Hayatı Yeniden Kuruyoruz’ çağrımıza cevap veren Dersim’de yaşayan kuaförl...