Şiddet deyince aklınıza ne geliyor? Her gün artan kadın cinayetleri mi? Fiziksel ve psikolojik şiddet mi? Toplu taşımada üzerimizden eksilmeyen bakışlar mı? İşsizlik ve geleciksizlik mi? Birçok soruyu ardı ardına sıralayıp şiddetin türlerini anlatabiliriz ama bizler bu şiddetle baş etmek için nasıl çözümler arıyoruz? İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Kadın Araştırmaları Kulübünden kadınlar olarak bu meseleyi birlikte tartıştık.
İlk olarak Arzu söz alıyor ve sohbetimize başlıyoruz: “Bence şiddet çok kapsamlı bir kelime yani yapmak istediğimiz ama engellendiğimiz her şey olabilir. Mesela şu anki online eğitim bile şiddet gibi. Çünkü verimsiz, çünkü, birçok kişi materyal ve internet sıkıntısı yüzünden derslere katılamıyor. Bu da şiddet!”
‘PATRON TARAFINDAN BASKI GÖRMEK DE ŞİDDET’
Meryem, Arzu’ya katıldığını vurgulayarak sohbetimize dahil oluyor: “Genelde şiddeti fiziksel veya psikolojik diye çok keskin bir şekilde ayırıyoruz ama öyle değil. Pandemiyle birlikte yoksulluk da çok arttı, bir kadının gelirinden mahrum bırakılması, patron tarafından baskı görmesi de şiddettir.” Toplantıda hocamız da bize eşlik ediyor ve “Hepsi çok doğru. Mesela okulların online devam etmesine rağmen biz akademisiyenleri okula çağırıyorlar ve virüse maruz bırakıyorlar, bunların hepsi şiddetin biçimleri” diyor.
İrem de fikrini şöyle ifade ediyor: “Şiddet bir yandan çocukluğumuzla ve nasıl büyüdüğümüzle de alakalı ancak bir çocuğun hangi koşullarda büyüdüğü sadece ailesinin üzerine yıkılamaz ülkede çocukların büyüme biçimini denetleyen bir mekanizma olmalı.”
Su ise özgürlüklere yapılan saldırıların da şiddet olduğunu düşündüğünü ifade ediyor ve ekliyor: “Düşünce özgürlüğünün bile gasbedildiği bir dönemdeyiz. Politik olarak şiddetin teşhiri bile neredeyse bir suç haline geldi.” Su, başına gelen bir olayı anlatarak devam ediyor: “Akşam vakti biraz yürümek için sitemizin bahçesine çıktım, sözde 24 saat güvenlikli bir alan. Bir banka oturdum. Biraz zaman geçti ve yanıma bir erkek oturdu, birden gördüğüm sahneye inanamadım. Cinsel organını gösteriyordu. Soğukkanlılığımı korumaya çalışıp yavaşça kalkıp uzaklaşmaya başladım. Arkama döndüğümde yeşilliklere doğru yürümeye başlamıştı. Çok korkmuştum. Bu gibi olaylar her kadının en az bir kere başına gelmiştir.”
Aleyna inşaat bölümü 2. sınıf öğrencisi. İnşaat bölümünde kadın öğrencilerin yaşadıkları sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Sınıf grubumuzda erkekler bizi göz ardı ederek sürekli cinsiyetçi küfürler ediyor. Zaten iş olanaklarımızın eşitsizliği ortada hem bu biçimde eğitim sürdürmek hem gelecek kaygısı taşımak gerçekten çok zor.”
PEKİ ŞİMDİ NEREYE?
Hayatımızdaki tüm zorlukları birbirimizle paylaştıktan sonra aklımıza gelen soru şu: Peki ne yapmalıyız? Hanife “Toplumsal algının ve devletin bize dayattığı roller gün geçtikçe farklı biçimlere bürünse de biz kadınları fazlasıyla zorluyor. Yetiştirilme biçimlerini kendimizden başlayarak değiştirip bize dayatılan roller karşısında mücadele etmemiz lazım” diyerek bizimle fikrini paylaşıyor.
Meryem ise üniversitede öğrencilerin maruz kaldığı cinsiyetçi dile ve taciz olaylarına karşı çözüm olarak kadınları toplumdan soyutlayıcı öneriler geldiğini belirterek şunları söylüyor: “Örneğin Kadın Üniversiteleri… Bu bizim için bir çözüm olmamakla birlikte şiddeti farklı boyutlara taşımak demektir. Bunun için ilk adım olarak üniversitelerde tacizi ve cinsiyetçi söylemleri durdurmak için bizler bir araya gelerek değişimin bir parçası olabiliriz.”
Aleyna “Şiddeti tartışmak ve onun karşısında mücadeleyi büyütmek çok önemli. Televizyon programları, sosyal medya ve haberler hepsi cinsiyetçi söylemleri besliyor. Kadınların elindeki medya olanakları ise çok kısıtlı. Ama kadınlar sosyal medyayı kendileri için bir sesleniş aracı olarak kullanmayı öğrendiler. Biz de bu şekilde farklı kısıtlamalara karşı mücadele biçimleri geliştirebiliriz” diyerek yan yana gelme araçlarını güçlendirme ihtiyacından bahsediyor.
Son olarak Merve söz alıyor: “Susturma politikalarına karşı bizler dimdik durmalıyız. Çünkü yalnız değiliz. Haklarımızı olabildiğince birbirimizle paylaşmamız çok önemli. Bir çoğumuzun kazandığımız haklardan haberi yok. Haklarımızı birbirimizle paylaşalım ve dayanışmayı büyütelim.”
Kadınlar bulundukları mecaraları birer mücadele zeminine dönüştürüyor çünkü hepsi şiddeti deneyimliyor. Biz genç kadınlar şiddeti yaşayan mağdurlar değiliz, değiştirici güce sahip olduğumuzun farkındayız ve bunun için her gün biraz daha dayanışmayı büyütüyoruz. Ve kadınları mücadeleye davet ediyoruz.
İlgili haberler
Kadınlar için yeni dayatmaların habercisi: ‘Kadın...
Türkiye’nin her yerindeki kadınları etkileyebilecek olan “Kadın Üniversitesi” fikri kadınları yargıl...
Düzce Üniversitesi'nden kadın öğrencilerin tacize...
Düzce Üniversitesi THM bölümünde okurken bir akademisyen tarafından tacize maruz kaldığını iddia ede...
Üniversitelinin ‘uzaktan eğitim’i: Yatılı dadılığa...
Yaşadığım şehirde iş bulma şansım çok az olduğu ve KYK yurdu kapalı olduğu için yatılı bir iş bakmak...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.