Çocukların karın tokluğu için işçiler kol kola
‘İşçilerin kendi çocuklarıyla birlikte tüm emekçi çocuklarının beslenme hakkını sermayeye ve onun devletine karşı örgütlü bir biçimde savunmasıyla mümkün.’

İki yılı aşkındır devam eden “okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek her çocuğun hakkı” kampanyası farklı biçimlerde sürdürülmeye devam ediyor. Çeşitli yerlerde çocuk hakları için buluşmalar ve toplantılar örgütleniyor, çocukların beslenme hakkı için birlikler kuruluyor.

Bu süreçte çocuk açlığı ve yoksulluğuna yönelik çokça araştırma ve bulgu yayınlandı. Bu bulgular çocukların beslenme hakkının sağlanmamasının, çocukların eğitime devam etmesi önünde büyük bir engel oluşturduğu, eğitimden uzaklaşmanın artmasıyla birlikte çocuk yaşta evliliklerin, istismarın, çocuk işçiliğin vb. arttığını ortaya koydu. Yani çocukların beslenme sorunu; onların eğitim, sağlık gibi çok temel diğer haklara da erişimi önünde engel oluşturdu.

Bu bulgular ortaya çıktıkça, çocukların beslenme hakkı için daha fazla bir araya gelindikçe emekçiler kendi yaşadıkları sorunun yalnızca kendilerinden ibaret olmadığını gördü. Devletin sağlaması gereken temel bir hakkın çocukların hayatını nasıl bir bütün olarak etkilediği daha görünür kılındı. Bununla birlikte toplumda var olan öfke de artmaya başladı. Okulda açlıktan bayılan, yeterli beslenemediği için çeşitli hastalıklarla mücadele etmek zorunda olan, eğitimden uzaklaşan çocuklar; halkın geniş kesimlerini bu talebi sahiplenmek üzere tetikledi.

Talebin ilk örgütlenmeye başladığı süreçten itibaren bütçe tartışmaları çocukların açlığı ile birlikte yürütüldü. Başlangıçta “Devletin parası yok” şeklinde beliren irili ufaklı homurtular, gün geçtikçe “Bizden toplanan vergiler, çocuklarımız için harcanmaktansa birilerini zengin ediyor, birilerine peşkeş çekiliyor” şeklinde yükselen seslere dönüştü. Bu tepkinin büyümesinde yoksulluğu, çocuk açlığını yok sayan; emekçi halkın ürettiği zenginliği, onların ihtiyaçlarından ziyade kendi lüksü ve eğitimi gericileştirme üzerinde önemli bir rolü olan tarikat ve cemaatlerin vakıflarına devreden tek adam iktidarının sorumluluğu yadsınamaz.

Bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek hakkına dair yapılan açıklamalar ve verilen tepkiler, devletin bahsedilen bu hamleleri yapmasının teşhiri ile sınırlanıyordu. Ancak devletin çocukların yaşadığı bu sorunları görmezden gelme ve haklarını gasbetmesinin çok daha temel bir nedeni var. Sermayenin devleti, işçilerin ürettiği değere el koyan, emekçi halkın ürettiği zenginliği daha da zenginleşebilmek adına sömüren bir sermaye sınıfının her ihtiyacına cevap vermek ve var olan kaynakları buraya peşkeş çekiyor. Yani çocukların beslenme başta olmak üzere, eğitim, korunma, sağlık gibi temel hakları karşısında devlet sermayeyi tercih ediyor. Bu durumda işçi sınıfının pozisyonu kilit bir noktada duruyor. Peki işçi sınıfı bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek talebiyle çocuklarının açlıktan kırılması dışında neden ilgilensin?

FABRİKADAN ARTA KALAN ÇOCUĞUN BESLENMESİNDE

Özellikle son süreçte Türkiye’de işçi sınıfı, ekonomik ve sosyal haklarına yönelik saldırılarla daha yoğun bir şekilde karşı karşıya kalıyor. 12. Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Plan’ın hedeflediği; daha ucuza, güvencesiz ve esnek çalışma biçimi yaygınlaştırılırken devlet, işçi sınıfının kendini yeniden üretmesi için gerekli olan çeşitli kamu hizmetlerinden daha da hızlı bir şekilde elini çekiyor. Faiz artırma politikasıyla emekçinin cebinden daha fazla para çıkarken borçlanma korkunç düzeyde artıyor. Bunların, seçimlerde tek adamın halktan yediği darbeye rağmen devam ettiği bir ekonomik hamleler olduğunu hatırlatmak gerek. Bunun temel sebebi ise politikada belirleyici olanın; daha ucuza ve güvencesiz işçi çalıştırarak zenginleşen, devletin kamu hizmetlerinden elini çekmesiyle bu hizmetleri fahiş fiyatlarla halka satan ya da kamu hizmetlerinden çekilen kaynakları yutarak büyüyen sermaye olmasıdır.

12. Kalkınma Planı ve OVP Türkiye tarihinde henüz genç politikalar olsa da sermaye iktidarının kamu hizmetlerinden kısarak özelleştirme, işçi sınıfının ekonomik, sendikal ve sosyal haklarını elinden almaya yönelik hamlesi uzun süredir devam etmekte.

Bu politikalar işçiler açısından ne ifade ediyor? Daha uzun çalışma saatleri, daha düşük ücretler, iş yerlerinde baskı ve mobbingin artması, sendikalaşma ve grev gibi haklara patronun ve devletin baskısıyla erişiminin engellenmesi… Birçok işçi ailesi yoksulluk ile boğuşurken kendi çocuklarını hayatta tutabilmek için tüm bu baskılara boyun eğmek zorunda bırakılıyor. Birçok işçi kadın Ekmek ve Gül’e gönderdiği mektuplarda fabrikada, atölyede yaşanan tacize, aşağılanmaya, asgari ücretin dahi altında kalan ücretlere çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak için katlanmak zorunda olduğunu anlatıyor. Birçoğu bu koşullarda çocuğunun beslenme, giyinme, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını da vurguluyor. Çocukların bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek hakkını tartışırken işçi kadınlar, fabrikada verilen yemeklerden arttırdıklarını çocuklarının beslenmesine nasıl koyduklarını anlatıyor.


PATRONUN SÖZCÜSÜ DEVLET

Çocukların hayatta kalmasına yönelik tüm sorumluluğun aileye yüklenmesi, işçilerin çalışma hayatlarında yaşadıkları sorunları sineye çekmesiyle sonuçlanırken hem işçilerin ürettiği değerden patronun el koydukları hem de devletin patronlara aktarmak üzere işçi sınıfı ve emekçi halktan topladığı vergiler çocukların midesinden çalıyor. Sermaye sınıfı, kendisi için kölece çalışacak işçi sınıfının gelecek nesillerini daha çocuk yaşta açlıkla sınamaya başlıyor.

Devletin burada yaptığı tercih ise oldukça açık. Çocukların temel haklarını sağlamakla yükümlü olan; her seferinde “Kaynak yok” diyerek çocukların beslenme ihtiyacını karşılamayı erteleyen devlet, mevzu bahis sermaye olunca Dünya Bankasından aldığı 18 milyar dolarlık kredinin 3’te 2’sini “özel sektörün geliştirilmesine” yani patronların cebinin doldurulmasına harcıyor. Eğitim adı altında çocuk işçiliği yaygınlaştıran, birçok çocuğun ölümüne sebep olan MESEM projesi için patronlara 15 milyar lira ödüyor. Kısacası, bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek davasında idari mahkemenin “sınırlı kaynak var” diyerek verdiği olumsuz karar gerçekliği yansıtmıyor. Var olan kaynaklar sermayenin gelişmesi; işçi sınıfının daha kötü koşullarda yaşamasıyla sonuçlanacak şekilde kullanılıyor. Davada Milli Eğitim Bakanlığının hukuk müşavirinin yaptığı “Zengin aileler okullarda yemek verilsin istemiyor” savunmasının gerçekten ne anlama geldiği gün geçtikçe daha fazla belirginleşiyor. Bu bahsedilen “aileler” çocuklarının okulda yemek yemesini istemediğinden değil, iliğine kadar sömürdüğü işçi ve emekçileri çocuklarının beslenme hakkı için ayrılabilecek kaynağı kendisi için istediğinden müşavir böyle bir savunma veriyor. Milli Eğitim Bakanlığı, emekçi halkın değil, patronların sözcülüğünü yapıyor.

Böyle bir durumda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek kampanyası, yalnızca çocukların açlığını gözetme ve iyi halini önemseme durumunun dışına çıkıyor. Bu hakkın savunulması, işçi sınıfı ve patronlar arasındaki bir savaşa dönüşüyor.

BU HAKKI KAZANMAK İŞÇİLERİN SORUMLULUĞU

İşçi sınıfı daha iyi çalışma koşulları, yaşanılabilir bir ücret, fabrikalarda kreş hakkı, güvenceli iş gibi talepler için mücadelesini irili ufaklı sürdürürken 1 Mayıs’a yürüyor. İşçi kadınlar, tüm bunlarla birlikte çalıştığı yerlerde kendi üzerlerinde kurulan özel baskılara karşı bir araya geliyor. İşçilerin her bir araya gelişi, sermaye sınıfı ve onun devletiyle olan savaşı daha da harlıyor. İşçi sınıfının talepleri için her bir araya gelişi, sömürüsüz ve insanca bir yaşam mücadelesinin alanını genişleten bir araç da oluşturuyor. Bugün açısından çocukların bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek hakkı için mücadele de işçi sınıfının sermayeye karşı verdiği mücadele için bir muharebe alanı olarak karşımızda duruyor.

Fabrikasında, atölyesinde, bulunduğu alanda işçilerin bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek kampanyasını örgütlemesi, sendikaların bulundukları iş yerlerinde bu hakkı tartışması büyük bir önem taşıyor. İşçi sınıfını ve onun genç nesillerini dört bir yandan kuşatan yoksulluk, şiddet, gericilik, temel haklardan yoksun bırakılma gibi belalardan kurtulmanın bir basamağı olarak bu hakkın alınması mücadelesini işçi ve emekçiler kendileri yapabilir, bu hakkı mücadeleleriyle kazanabilirler. Sermaye iktidarına karşı yürütülen savaşta bu muharebeyi kazanabilmek, işçilerin kendi çocuklarıyla birlikte tüm emekçi çocuklarının beslenme hakkını sermayeye ve onun devletine karşı örgütlü bir biçimde savunmasıyla mümkün.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Çocuklar için bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek dav...

Okullarda "1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek her çocuğun hakkı" diyerek MEB'e açtığımız davanın reddedi...

Sadece beslenme hakkı değil, çocukların esenliği i...

'Bence karar vericilerin yapması gerekenler çok net, raporlar da ortada. Bizim yapmamız gereken ise...

1 Öğün Ücretsiz Sağlıklı Yemek davasında mahkeme,...

Okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek verilmesi için açılan davada karar verildi.