Sakarya’nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin açılan davanın ikinci duruşmasına Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediliyor. Duruşmanın üçüncü gününde müştekiler ve müşteki avukatları dinlendi, patron Yaşar Coşkun savunma yaptı. Müştekiler yaşadıklarını anlatıp önlem alınmamasına tepki gösterdiler. Avukatlar da sanıkların “bilinçli taksir”den değil “olası kasıt”tan yargılanması gerektiğini vurguladılar. Patron Yaşar Çoşkun savunmasında olası kastın söz konusu olmadığını iddia edip “Mağdurum” dedi. Duruşmaya yarın 10.00’da devam edilmek üzere ara verildi.
Davada 5’i tutuklu olan 7 sanık hakkında 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası isteniyor. Tutuklu sanıklar; patron Yaşar Coşkun, fabrikadaki en yetkili üçüncü kişi olduğu belirtilen tutuklu sanık Hasan Ali Velioğlu, Genel Ustabaşı Erşan Öztürk, Sorumlu Mesul Müdür Kimyager Asiye Angın, İş Güvenliği Uzmanı Aslı Bozgurt. Tutuksuz iki sanık; Sorumlu Müdür Ahmet Çağrıcı ve patron Yaşar Çoşkun’un babası Ali Rıza Coşkun.
Aylardır adalet talebini dile getiren patlamanın mağdurları, saat 10.30’da başlayan duruşma için Ferizli Cezaevi yanındaki büyük duruşma salonunda hazır bulundu.
Müştekilerin ifadelerinin alındığı sırada konuşan kayıp yakını Merve Nur Yılmaz, “Bu salonda dalga geçer gibi savunmalar yapılıyor. Saygınlıktan bahsediliyor. ‘İşin doğasında vardır’ diyorlar. Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur, risk ve önlem vardır. Önemli olan yaşam hakkıdır. Kaybedilen canlar bu kadar basite indirgenemez. Herkesin yaşam hakkı vardır. Bu kadar göz göre göre ihmaller vardır bu işyerinde. İhmal bir kere iki kere olur Sayın Başkanım. Biz sadece abimi değil babamın da dediği gibi tüm ailemizi kaybettik” dedi.
Dünkü duruşmada müşteki işçiler baskı ve zor şartlarda çalıştırıldıklarını, koruyucu ekipmanlarının olmadığını anlatmıştı. Çin mahallesinde çalışan ve patlamadan sağ kurtulan işçi Müşteki Enes Dilber, savcılık ifadesini değiştirerek, barut üretimi yapılmadığını söylemişti. Tazminat aldığını söyleyen Dilber’e işçiler, ifadesini değiştirmesi nedeniyle tepki göstermişti.
Davanın önceki gün görülen duruşmasında ise Sorumlu Mesul Müdür Kimyager Asiye Angın ve Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı barut üretimi yapıldığını itiraf etmişti. Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı, patlamadan önce işçilerin gözden çıkarıldığını ise şu sözlerle itiraf etmişti: “Hasan Ali Velioğlu’na ‘Bu kadar malzemeyi Çin Mahallesi’ne yüklemeyelim’ dedim, o da ‘Bir şey olmaz, patlama olacaksa Çin Mahallesi’nde olsun, yukarıda daha fazla işçi çalışıyor’ dedi.”
ÜÇÜNCÜ GÜN: MÜŞTEKİ İFADELERİ: ‘ÜZERİMİZDE HEP BASKI VARDI’
Davanın bugünkü duruşmasında müştekilerin ifadelerinin alınmasına devam edildi, müşteki avukatlarına söz verildi. Duruşmadan öne çıkanlar şöyle:
Müşteki Ümmiye Karaman: “Ben volkan bölümünde çalışıyordum. Patlama sonucunda kafama gelen bir cisimle kafam yarıldı. İnsanlar çığlık çığlığaydı. Kolu, bacağı kopanlar vardı.
Yaşar Coşkun Bey öyle bir fabrika anlattı ki yok Avrupa birincisiymiş yok çok güvenliymiş. Biz öyle bir fabrikada çalışmıyorduk. Biz çalışırken saatlerce Yaşar Bey başımızda dururdu. Benim bile patlamadan bir gün önce yarım saat başımda durdu. Öylesine bir baskı vardı üzerimizde. Hasan Ali Velioğlu da çok defa bize bağrıyor, hakaret ediyordu. İnanın bizler eşlerimizden bu kadar baskı görmüyorduk.
Bizi volkan bölümünde özellikle rahatsız eden ve başımızda sürekli baskı kuran kişi Yaşar Coşkun’du. Ben ilk başta fabrika sahibi olduğuna inanamadım. Ali Rıza Coşkun da yanında eski polis memuru olan koruması ile geziyordu.
Resmi makamlara şikayette bulunmadım. Zaten sürekli şikayet ettiğim için üzerimde daha çok baskı vardı. İşe yeni girmiştim, kaybetmek istemiyordum ama yeni iş de bakıyordum. Ayrıca ben şikayet edeceksem benim üstlerim ne işe yarıyor?
Patron Yaşar Coşkun, yanımıza gelip hep elimize bakardı. Elimize bakması bile üretim baskısı değil midir?”
‘EKİPMAN TEMİN EDİLMİYORDU’
Müşteki Vildan Yiğit: “Çok tehlikeli bir ilaç vardı. Ben henüz burada çalışmaya başlayalı bir ay olmuştu ve beni burada çalışmaya başlattılar. Üzerimizde çok baskı vardı. Üretim yapılırken gelip ellerimizi kontrol ederlerdi. Erşan bey ‘Senin bölümünü değiştiririm’ diye tehdit ederdi.
Hiçbir ekipman temin edilmiyordu. Kendi evimden getirdiğim ekipmanları kullanıyordum.
Torpilin içine konulan bir ilacın çok tehlikeli olduğu ve sürtünme ile patlayabileceği söylendi. Ve ben bir aylıkken o ilaca verildim. O ilaçla ilk çalışma günümde çok korkmuştum.
Üzerimizde hep baskı vardı. Çalışabileceğimiz kapasitenin üstünde ürün çıkarmamız için bizi zorluyorlardı.”
Müşteki Yeliz Şahin: “Ürünlerin patlayacağını biliyorduk. Patlama muska bölümünde oldu. İş yerinde her yerimiz ilaçtı. Mesleki bir eğitim almadık. Sadece ince bir önlük ve bileklik giyiyorduk.
Biz bulunduğumuz bölümde sis bombası yapıyorduk. Ancak biz sis bombası yapmak istemedik. Zorla yaptırdılar. Bir boyayla çalışıyorduk. Bu boya patladığında yüzümüze gözümüze yapışırdı. Eczacı bu sadece saf alkolle çıkar dedi.
İsminde Çoşkunlar Havai Fişek ve Oyuncak fabrikası yazıyor. Ben oyuncak fabrikasında çalıştığımı sanıyordum. Bir askeri üste çalıştığımı bilmiyordum.
Hasan Ali Velioğlu, Yaşar Coşkun, Ali Rıza Coşkun’dan şikayetçiyim ve bir daha hiçbir yerde havai fişek fabrikası çalışmasını istemiyorum!”
‘MALLARIN ISINMASINI, PATLAYACAK UYARISINI DİKKATE ALMADILAR’
Müşteki Aynur Sürer: “Muska bölümünde çalışıyordum. Şefimiz Nuray Hanım sürekli mallar ısınıyor, patlayacak derdi. Hasan Ali ve Erşan Bey’e de hep söylerdi. Ancak, dikkate almadılar. ‘Çalışan çalışsın, çalışmayan çıksın’ dediler.”
Müşteki Ceyhun Toprakçı: “Fitil bölümünde çalışıyordum. Patlama yemekhanenin aşağısında oldu. Patlama öncesi Ayfer Cerrah ile Hasan Ali Bey’in tartıştığını gördüm. Ayfer Cerrah ona ürünlerde kızışma, ısınma olduğunu, patlayacağını söylüyordu.”
Müşteki Duriye Doğmuş: “Ben fabrika çalışanı değilim. Tarlada çalışırken yaralandım. Yaşar Çoşkun ‘Ayılan bayılan herkese yaralı diyorlar’ demiş. Ben ayılıp bayılmadım. Patlamanın etkisiyle metrelerce fırladım. Başta kim varsa onlardan şikayetçiyim. Ben bu fabrikanın bir daha açılmasını istemiyorum.”
Müşteki Kadriye Yaşar: “Patlama olduğunda etiket bölümü daralmıştı. İnsanlar üst üste kaçmaya çalışıyorlar ama çıkamıyorlardı. Ben çimlere düştüm. Kalkıp baktığımda muska bölümünün patladığını gördüm. Muska üretilen yerin simsiyah çatır çatır patladığını gördüm. Patlama oradan çıktı. İş yerinde ufak tefek yaralanmalar olduğunda ‘Hastaneye gittiğinde düştüm, yaralandım diyeceksin’ diye çok fazla baskı oluyordu.”
‘HASAN ALİ VELİOĞLU’NA PATLAYACAK DEDİK’
Müşteki Müzeyyen Topaloğlu: “Ayfer Cerrah bize ‘Mallar patlayacak, söylüyorum kimse beni dikkate almıyor’ dedi. Mallar şişiyordu. Hasan Ali Bey’e söyledik, patlayacak dedik.”
Müşteki Neriman Kolsuz: “Olay anında ben muska bölümündeydim. Zaten burada çalışırdım. Bölümde 25 kişiydik. Birdenbire korkunç bir ses duyduk. Duvar üzerimize düşecek diye korktum ben. Patlama sonrası dışarısı karanlık olmuştu. Göz gözü görmüyordu. Bir ağacın arkasına saklandım.”
Müşteki Neziha Hamzaoğlu: “Havai fişek bölümünde çalışıyordum. Yaram olmadı ama psikolojim çok kötüydü. Patlamadan çıktığımızda tarlaya kaçtık, orada bayılmışım. Çok kötü şeyler yaşadık.”
Müşteki Ömrüye Çakıcı: “Çalıştığımız bölümde makine sürekli torpil sıkıştırıyordu. Ali Rıza Bey, 60 koli çıkardıysak 70 çıkaracaksınız diye baskı yapardı. Önlük ve maske kullanıyorduk. Koruyucu ekipman yoktu. Patlamadan kaçarken bile ayağımdaki terlik fırladı, çıplak ayakla koştum. Torpil bölümünde çalışıyordum. Çıktığımda arkamı dönüp baktığımda muska bölümünden dumanlar geliyordu. Torpil makinesi sürekli sıkışır ve yanardı. Ben buna gözlerimle şahit oldum. Biz söylerdik makineyi tamir edip giderledi. Ali Rıza ve Hasan Ali baskı yapardı.”
Müşteki Saime Uysal: “3 yıldır bu fabrikada çalışıyordum. En son muska bölümünde çalışıyordum. Patlama olduğundan ayağım kırıldı, kemiğim çıktı. Emekleyerek çıkmaya çalıştım. Tahta paletin içinden çıkarmıştım ayağımı.”
Müşteki Ayfer Arş: “Patlama günü çalışıyorduk. Muska tarafından dumanlar çıkıyordu. Muska yapılan yere tehlikeli olduğu için gitmezdim.”
Müşteki Ayşe Arabacı: “Çalıştığım yerde bir boşluk vardı. Ben o boşluğa düştüm. Arkamızdan üzerimize parçalar uçuyordu. Patlamadan önce Ayfer Cerrah yanımıza geldi. Burası patlayabilir mallar çok ısındı, çok kişi ölebilir dedi. Diğer gün Hasan Ali yanımıza geldi. ‘Ayfer Cerrah bir daha buraya girmeyecek’ dedi. Ayfer bir daha gelmedi. Biz çukurdan çıktığımızda Hasan Ali ellerini beline koymuş duruyordu. Bizler can değil miydik? Bizim ailemiz yok muydu? Bizi çıkarmaya çalışamaz mıydı?”
‘BOZUK MAKİNEYİ ÇALIŞTIRMAM İÇİN BASKI YAPTILAR’
Müşteki Rabia Yiğit: “Ben makinedeyken Yaşar Coşkun, Ali Rıza Coşkun gelir malları sayar ve daha çok üretmemiz gerektiğini söylerlerdi. Bozuk makineyi çalıştırmam için bana baskı yaptılar. Havalandırma tadilatı sırasında makine alev aldı ve yüzümün yarısı yandı. Yapmayın etmeyin dedik ama dinletemedik.”
DURUŞMAYA ARA VERİLİP AV. ERSİN ASLAN ANILDI
Görevi sırasında vurulan Avukat Ersin Arslan’ı anmak ve saygı duruşunda bulunmak için duruşmaya ara verildi. Aranın ardından ifadelere devam edildi.
‘HİÇBİR İŞİN DOĞASINDA ÖLÜM YOKTUR’
Müşteki Merve Nur Yılmaz: “Bu salonda dalga geçer gibi savunmalar yapılıyor. Saygınlıktan bahsediliyor. İşin doğasında vardır diyorlar. Hiçbir işin doğasında ölüm yoktur, risk ve önlem vardır. Önemli olan yaşam hakkıdır. Kaybedilen canlar bu kadar basite indirgenemez. Herkesin yaşam hakkı vardır. Bu kadar göz göre göre ihmaller vardır bu işyerinde. İhmal bir kere iki kere olur Sayın Başkanım. Biz sadece abimi değil babamın da dediği gibi tüm ailemizi kaybettik.”
Müşteki Recep Ersoy: “Ben patlama olduğunda yemekhanedeydim. İkinci patlama olduğunda yemekhanede gaz kaçağı olduğundan pencereden atlayarak kaçmaya çalıştım. Kaçarken 3. patlamaya yakalandım. Yeşik depoya vardığımızda bir patlama daha oldu. Buranın çok tehlikeli olduğunu Bildiğimden oradaki arkadaşlarımı uyardım. Kolumdan yaralanmıştım. Kendime tampon yapıp devam ettim. Yemekhanede elektrik arızası vardı. Olay anında da bununla ilgileniyordum. Ben fabrikada elektrik ve bakım işlerini yapıyordum. Patlamanın elektrikten kaynaklı olduğunu düşünmüyorum.”
‘YALANCI ŞAHİTLİĞE İKNA ETMEYE ÇALIŞTILAR’
Müşteki Semra Gülten: “11 yıldır fabrikada, 10 senedir de torpil bölümündeki etiket bölümünde çalışıyorum. Bu makina bir keresinde alev aldı. Daha sonra tamir edildi. Ama Ali Rıza ve Yaşar Bey başımıza gelip sürekli bize baskı yaparlardı. ‘Torpiller şişiyor’ dedik dinlemediler. Hiçbir koruyucu kıyafet vermiyorlardı. Yaşar Bey ‘Hangi fabrika iş kıyafeti veriyormuş, bari iç çamaşırlarını da biz alalım’ dedi.”
Müşteki Semra Gülten’in beyanına Sanık Yaşar Çoşkun’dan “Hakaret ediyor” şeklinde müdahale gelince müşteki, heyete dönüp “Ben hakaret etmedim. Niye bana karışıyor anlamıyorum. Onlar beni yalancı şahitliğe ikna etmeye çalıştılar, ben bunu söylüyor muyum” şeklinde yanıt verdi.
Müşteki Gülçeray Martin: “Muska bölümünde çalışıyordum. Muskaları kurutmak için güneşe seriyorlardı. Patlayacak dediğimizde siz işinize bakın diyorlardı. En sonunda patladı.”
Müşteki Leyla Tarcan: “Ben kağıt torpil bölümünde çalışıyordum. Patlamadan sonra yaralandım ve emekleyerek kaçmaya çalıştım. Arkama baktığımda muska bölümü patlamış mısır gibi patlıyordu.”
Müşteki Adem Taner Tepeçınar: “Merhum Sabahattin Tepeçınar’ın oğluyum ve fabrikada da çalıştım. Volkan bölümünde çalışıyordum. Denetim olduğunda önceden haberimiz olurdu. Orada denetim olduğunda genel bir temizlik oluyordu. Volkan ve Press bölümünün kapıları kilitleniyordu. Üstümü leke olmasın diye kullanılan önlükler ve maskeler dışında ekipmanımız yoktu. Giyilen önlükler çok basit, maskeler kirli yetersizdi.”
‘YAŞAR COŞKUN MAĞDURSA BİZ NEYİZ?’
Müşteki Kadriye Cinoğlu: “Fabrikada katledilen 7 kişinin kardeşi Sebahattin Tepeçınar’ın kardeşiyim. Pandemi döneminde muskaların kağıtlarını kaçak olarak eve getirip bize yaptırıyordu abim. Bunu istiyorlardı. Bir gün Yaşar, abime eve götürdüğü muska kağıtlarının eksik döndüğünü söylemiş. Abim ‘Biz hırsız mıyız?’ diye sorduğunda ‘Siz şerefsizsiniz yaparsınız’ demiş. Yaşar Coşkun seri bir katildir.
Yaşar Coşkun buraya gelip mağdur olduğunu söylüyor. O mağdursa biz neyiz? Benim abimi bana üç parça teslim ettiler! Ben Yaşar Coşkun’a soruyorum. Nasıl üniversite mezunu? MUSİAD Başkanıyım diyor. Daha konuşmayı bilmiyor.
Bizim bir tane avukatımız vardı. Sanırım o da satılmış. Bize gelip 500 bin lira teklif ettiler. ‘Biz kardeşimizi satmayız’ dedik. Diğer doktor olan abimi de 3 ay sonra Kovid’ten kaybettik.”
“Biz bu davanın ölüme kadar takipçisiyiz dedikten” sonra fenalaşan Kadriye Cinlioğlu sağlık ekipleri tarafından salondan çıkarıldı.
Müşteki Emina Aygün: “Sabahları işe başlamadan önce iş arkaşlarımızla helalleşiriz. Sonra çalışmaya başlarız. Çünkü ya canlı çıkarız ya ölü.”
‘KARDEŞİM PARÇA PARÇA OLMUŞKEN ONLAR KUTLAMA YEMEĞİ YEDİLER’
Müşteki Hatun Göktepe: “Denetleme öncesinde önümüzdeki mallar azaltıldı saklandı. Müfettişler yemeklerini yediler, içeceklerin içtiler ve çıkıp gittiler. Bize 15 dakikalık eğitim verdiler. Sonra önümüze asla bilmediğimiz ilaçları koydular. Havalandırma önemli dediler eğitimde. Aynur ‘havalandırma bozuk, açarsak daha çabuk ölürüz’ dedi. Benim kardeşimi parça parça teslim ettiler bana, kimilerinin tabutları boştu. Benim kardeşim vasıflı eleman mıydı bu işe verdiniz mesul müdür? Kardeşim bana bir kaç gün önce ‘Abla depolar dolu, satış yapamıyoruz burası çok kötü patlayacak’ dedi. Kardeşim bu işten çık dedim. Abla tazminatımı vermiyorlar nasıl çıkayım dedi. Benim kardeşim parça parça olmuşken onlar kutlama yemeği yediler!
Bu fabrikaya oyuncak fabrikası dediler. Bu fabrikaya ruhsat veren en tepeden en aşağıya herkesten şikayetçiyim. Ben hala televizyonda havai fişek görünce yerin dibine giriyorum. Ahmet haricinde hepsinden şikayetçiyim. Ona Allah yapacağını yapmış zaten. Türkiye’de dayısı olan, parası olan bir şekilde kendini kurtarıyor. Gelin bunu bu mahkemede değiştirelim.”
SANIK YAŞAR COŞKUN, MÜŞTEKİNİN ÜZERİNE YÜRÜMEYE ÇALIŞTI
Sanık Aslı Bozkurt fenalaşması üzerine duruşma salonundan çıkarıldı.
Müştekiler sanıklara “Katil” deyince sanık Yaşar Coşkun müştekinin üzerine yürümeye çalıştı. Müştekiler fenalaştı.
‘BİZDE SATILIK KAN YOK’
Müşteki Sadettin Tepeçınar: “Bütün sanıklardan ve hatta onların arkasında olanlardan da şikayetçiyim. Bizde satılık kan yok!
MÜŞTEKİ AVUKATLARI TALEPLERİNİ SUNDU
Müşteki ifadeleri sona erdi. Müşteki vekilleri taleplerini sunmak için söz aldı.
Müşteki vekillerinin sanıkların tutuk devam ve Ali Rıza Coşkun açısından tutuklama talepleri mahkemeye sunuldu.
Müşteki Vekili Can Atalay: “Duruşma esnasında belgeler sunuldu. Bu belgeler, ceza yargılaması usulüne uygun şekilde sunulmadı. Bu belgelerin hiç biri tahliye gerekçesi değildir. Bu Dosya işçilere insan muamelesi yapılması davasıdır. Soma davası ile bu dava aynı. Sonuç öngörülüyor. Sadece ölecek işçi sayısı ile ilgili hesap yapılıyor. Delil gizlendiği kuşkusuz, hiyerarşi kuşkusuz. Ali Rıza bey vertigoymuş ve 2 gündür duruşmaya gelmedi. Ben de tanımlı vertigoyum. Bugüne kadar hiçbir işimi aksatmadım. Duruşmaya gelmemesi açıkça tutuk sebebidir. Pervane için 12-13 bin lira masraf yapmayan işverenler; 7 işçinin ölümünü, 127 işçinin yaralanmasını kararlaştırıyor. Bu insanlar fındıklığa kaçarak canını kurtarmış. Ruhsat alınırken yapılan sığınak nerede?”
Müşteki Vekili Evren İşler: “Bu bir olası kasıt dosyasıdır. Denetimlerin eksikliğinden, önceden haber verilmesinden ve en önemlisi ruhsatsız bir işletmenin varlığından söz ediyoruz. Bundan ala olası kasıt göstergesi yoktur.”
Müşteki Vekili Gülşen Uzuner: “İşverenler açıkça işçilerin yaralanması hususunda örgütlenmişlerdir. Siparişe yönelik üretim baskısı söz konusu. Açıkça, ne olursa olsun diyerek işçiler çalıştırılmaya devam edilmiş. Biz kanunsuzluğa ve işçilerin işinden olma korkusuna karşıyız; işçilerin güvenceli çalışmasını istiyoruz. Bu iş yeri saatli bombaymış. İşveren umursamamış. Patlayıcı madde üretimi yapılan bir iş yerinde, A sınıfı yerine B sınıfı İSG uzmanı çalıştırmak; ihmal değil bir tercihtir.”
Müşteki Vekili İlknur Ebiz Yıldız: “İddianameyi detaylı incelediğimizde ve meselenin tamamına baktığımızda bilinçli taksirden bahsetmek mümkün değildir. Melike Taş isimli mağdurun ifadesinden açıkça, olay sonrası toplantı yapılması delil karartma çabasının varlığını göstermektedir. Uzman mütalaası sanıklar tarafından sunuldu. Ancak işbu mütalaanın açıkça bu olay hakkında daha önce yorum yapmayan kişiler tarafından hazırlanması gerekmekteydi. Mütalaayı hazırlayanlardan Yüksel Meral isimli kişi AHaber kanalında olay ile ilgili açıkça yorumlarda bulunmuştur. Dolayısıyla söz konusu mütalaanın delil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bilirkişi raporunda barut üretiminin sadece deneme amaçlı olduğu değerlendirilmiştir. Ancak sanıklar ve mağdurların bir kısmı barut üretimi yapıldığı konusunda açıkça beyanda bulunmuşlardır.”
PATRON YAŞAR COŞKUN SAVUNMA YAPTI
Avukatların beyanlarının ardıdnan Patron Yaşar Coşkun’un savunmasına geçildi.
Yaşar Coşkun, “Avukat Can Atalay 76 yaşındaki babama ‘Sanık Ali Rıza’ dedi” cümlesiyle başladığı savunmasında şunları söyledi:
“Savcı olay yerine geldiğinde patlama devam ediyordu, kaç kişi çalıştığını sordu. Bilmiyorum dedim. Sayın Cumhurbaşkanımızı iki kere aradım. Allah razı olsun. Bana, ‘Yaşar Bey, kaç kişi çalıştığını bilmiyor musunuz’ dedi. Hemen gitmiş kulağına. Sayın İçişleri Bakanımız ve Sağlık Bakanımız sağolsunlar fabrikaya bizzat geldiler.
Ben avukat değilim hukukçu da değilim. Burada bayağı bir şey öğrendim. Benim suçum varsa cezamı çekeyim. İspatlanmamış suç, suç değildir. Ben şu an suçlu değilim, suçlu adayıyım.
Kimseye yetki devri yapmadım. Kanunen sorumlu müdür çalıştırmak zorundaydım.
Bu patlama nerede, niçin oldu, neden o kadar büyüdü. Konu bunlar. Çizme, önlük değil.
Hepsi aynı kişilerden şikayetçi, arada bir anlaşılmasın diye Erşan’dan şikayetçi olmayanlar oldu.
Bu patlama 5 saat sürdü. Ben bütün gün oradaydım. Herkes muskaların patladığını söyledi. Bir ben muskaların patladığını görmemişim, hayret ediyorum söylenenlere.
Fabrikada keşif yapılmasını, muska bölümünde inceleme yapılmasını istiyorum, eğer muska bölümünde patlama olmadıysa herkesten örgütlü olarak yalan beyanda bulundukları için şikayetçiyim.
MÜSİAD Başkanı olarak kriz zamanında bile ben işyerime işçi aldım.
İSG eğitimleri yapıldı. Bölüm bölüm eğitim yapıldı.
Müfettişler geldikleri zaman kıyafetleri kontrol ediyorlardı. Zaten kıyafetler kanuna uygun alınıyordu.
Havai fişek konusunda mesleki eğitim verecek kimse yoktu. Ben MEB’e yazı yazdım, bu kapsamda eğitim verilsin diye kol açtık. Belgeleri de vardır zaten.
Patlamanın Çin mahallesinde başladığını gördüm.
Haftanın 6 günü çalışıyorduk. Sabah 8 Akşam 5. Cumartesi günlerinde de çalışıyorduk.
Süleyman Soylu bana bu olayın nasıl olduğunu sordu. ‘Sanki bir şeye basılmış gibiydi, sonra patlamalar olmuş gibiydi’ dedim.”
ASTROLOG TWEETİNİ GÜNDEME GETİRDİ
Patron Yaşar Coşkun, bir astroloğun 27 Haziran 2020’de Twitter’dan yaptığı “Mars 29 derece Scheat sabit yıldızı ile kavuşumda. Cinayet, saldırı, kazalar, boğularak ölme, patlamalar. Bugünün gündemi bu, dikkat...” paylaşımını ve 3 Haziran 2020’de yaptığı “Sakarya’da havai fişek fabrikasında patlama! Patlamalarla ilgili tweet’m. Astrolojik geçişlerin etkileri birkaç gün erken ya da geç yaşanabiliyor. Geçmiş olsun” paylaşımını gündeme getirdi.
Sanık Coşkun, bu bilim dışı paylaşımlara dair “Ayrıca bir astrolog da havai fişek fabrikalarında patlama olacak demiş” dedi.
Avukat Gülşen Uzuner, Yaşar Coşkun’un bunu gündeme getirmesine Twitter hesabından “Bahsedilen tweet. Eger astrolog elvan onlem alsaydı, ölümler yaşanmayacaktı!” paylaşımıyla tepki gösterdi.
YERİ GELİYOR 15 GÜN İŞE GELMİYORUM
Patron Yaşar Coşkun savunmasına şöyle devam etti:
“Bizim 1 tane kimyager çalıştırma zorunluluğumuz varken biz 3 tane çalıştırıyorduk. Patron olarak her şeyi bilmek zorunda değilim. Yeri geliyor 15 gün gelmiyorum işe.
Biz 3 gündür yerden yere vuruluyoruz. Sesimiz çıkarmıyoruz.
Olası kast falan konuşuldu. Ben bu işin olmasını isteyecek en son kişiyim.
Twitterda bir sürü kişi bana kötü yorumlar yaptı. Hakkımda kötü tweetler attı.
Biz işçileri çalıştırmayı hayır olarak görüyoruz, 80-90 yaşına kadar çalıştırmak isteriz. Bunun da dikkate alınmasını istiyorum.
Kamuoyu baskısı MÜSİAD yemeği yüzünden oldu. Yemekle benim alakam yok. Yemek abartıldı, üstümüze gelindi. Ben o yemeğe kesinlikle katılmadım. Cenazelerin organizasyonunun yapılması, işçileri işe yerleştirme planları için görüştük sadece.
Gerçekten ben mağdurum, işimin başına geçip tazminatları ödemem lazım. Kul hakkı kaldı üstümüzde. İşçilerde mağdur oluyor öyle.”
DURUŞMAYA YARIN SAAT 10.00’DA DEVAM EDİLECEK
Duruşmaya yarın saat 10.00’da devam edilmek üzere ara verildi.
NE OLMUŞTU?
Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde yaklaşık 15 dönüm üzerine kurulu Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020 günü saat 11.15 sularında patlamalar meydana gelmişti. Yaklaşık 50 kilometre mesafeden, kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı.
Patlamaya ilişkin gözaltına alınan aralarında fabrika sahibinin de bulunduğu 5 şüpheli tutuklanmış, bir zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Patlama ile ilgili iddianamede, 5’i tutuklu 7 kişi hakkında 22 yıl 6’şar ay hapis cezası istenmişti.
Öte yandan kontrollü imha amacıyla Adapazarı ilçesi Taşkısığı mevkisine getirilen fabrikadaki patlayıcıların, 9 Temmuz’da saat 11.35 sularında kamyondan indirildiği sırada meydana gelen patlamada da 3 asker yaşamını yitirmiş, 8 jandarma personeli ile kamyon şoförü de yaralanmıştı.
Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel
İlgili haberler
Büyük Coşkunlar fabrikası davasında işçilerin gözd...
Sakarya Hendek'te 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı Büyük Coşkunlar havai fişek...
Büyük Coşkunlar iş cinayeti davası: Sağ kurutulan...
Sakarya’nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fab...
Kadın işçilerin haykırdığı gibi: Sakarya’ya adalet...
Suçluların hak ettikleri cezayı almalarını, bu cinayetlerin bir daha yaşanmamasını sağlamak, ‘Buraya...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.