25 Kasım’a doğru giderken Aydınlı Ekmek ve Gül olarak kadınlar ile buluştuk. Bu buluşmamızda bir günümüzü nasıl geçirdiğimizden nelerin etkisi altında kaldığımıza, kadınların bunları neden yaşamak zorunda bırakıldığına ve bunun karşısında neler yapabileceğimize dair konuştuk.
Şiddetin her türlüsünü konuşuyoruz. Hepimiz neler yaşadığımızı anlatıyoruz. Ama bu buluşmamızda akıllardan gitmeyen şey kıyaslanmak, rekabete sokulmak. Psikolojik şiddet ile başlayan, ardından ekonomik şiddete kadar uzanan bir sarmalı yaşıyormuşuz biz kadınlar.
'BİZ KADINLAR LÜKS BİNALAR ARASINDA KAYBOLUYORUZ'
Kadınlardan biri başlıyor anlatmaya: "Eşimden duyduğum ve duyunca beni en çok etkileyen şey başka bir kadın ile kıyaslanmak olmuştu. ‘Elin kadını hem evde çalışıyor hem işe gidiyor.’ demişti. Evet eşim işçi ve üç çocuğumuz var. Çocuklarımdan biri özel çocuk. Geçinmekte zorlanıyoruz. Ama ben ne zaman 'Çalışayım' desem aynı beni kıyaslayan eşim izin vermiyor. O zaman ben bunu cümleyi duymak zorunda mıyım? Evimin alt sokağında kurs var. Haftada iki saat gideyim dedim. Kurs akşam vakti olduğu için o bile sorun oldu, sabaha yazıldım. Biz kadınlar bu şekilde yaşıyoruz. Bir gün eşimle yer değiştirmek istiyorum."
Sözü buradan başka bir kadın arkadaşımız devralıyor:
"Kendisi de çalıştığı fabrikada kıyaslanmıyor mu? Bir gün sayısını az yapsın bakalım, ustabaşı gelip ona hesap sormayacak mı? Başka işçiler ile onu kıyaslamayacak mı? Onlara işte yapılanı, onlar da eve gelip bize yapıyor. O yüzden ne sen ne de sadece ben. Her yerde bir koşuşturma... Her yerde daha fazlasını isteyenler ile yaşıyoruz."
"Ne dersek diyelim, biz kadınlar her yerde sindirilmeye ve yok sayılmaya çalışılıyoruz" diyor başka bir arkadaşımız. Kadınların sığınabileceği bir yer olmadığını söyleyen arkadaşımız, "Başımıza bir şey geliyor, çıkmaza giriyoruz. Hamile kadın şiddete uğruyor, şikayetçi olmuyor diye kızıyoruz. Hiç sorduk mu, acaba o kadına rehberlik edebilecek bir yer var mı? Nereye gitsek elimiz boş dönüyoruz. O zaman nasıl hakkımızı soracağız? Ülke büyüyor diyorlar. Biz kadınlar ise lüks binaların arasında kayboluyoruz, mahkum ediliyoruz."
VARIŞ ÇİZGİSİNİ GÖREMİYORUZ!
Peki bu şiddet sarmalını yaşayan kadınlar bir gününü nasıl geçiriyor? Kadınlar hep bir ağızdan günlerini anlatıyor.
"Sabah kalk, eşini gönder. Çocukları hazırla. Okula götür, gel evi toparla. Git çocukları okuldan al. Yedir, içir, ödevlerini yaptır. Akşama yemek yap. Yedir, içir, uyut. Bayılmadan yatağı bulursak ne ala!"
Kadınlar günlerinin en iyisinin böyle bir tempoyla geçtiğini ve muhakkak bir yerde yetiştiremediklerini söylüyorlar. Bizi en çok yoran anları konuşmaya, daha fazla içimizi dökmeye devam ediyoruz.
"Karnımızı doyurabilecek bir şey olmadığında, alacak paramız olmadığında kendimi çok çaresiz hissediyorum."
"Eşimin çalıştığı fabrikada vergi kesintisi var. Hep sene başında kalalım istiyorum. Şu an sene sonundayız ve acaba bu ay ne kadar kesilecek diye düşünmekten beynim yoruluyor."
"Çocuğuma bakmak zorunda olduğum için çalışamıyorum. O yüzden ekmek bile alamadığım günlerin olduğunu ve çocuğumun karnının doymayacak olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum."
"Okul çağında iki çocuğum var. Yemesi, içmesi, kantini haftalık 2 bin 500 lira. Aya vurunca 10 bin liralardan bahsediyoruz. Benim eşim de bir fabrikada çalışıyor. Asgari ücretin biraz üzerinde alıyor."
YA TUTARSA YARABBİ ŞÜKÜR!
Bu buluşmaya katılan kadınların çoğu çalışmıyor, çalışamıyor. En iyisi günlük işlere gidiyor ya da eve iş alıyor. Eşleri ise Tuzla’nın çeşitli fabrikalarında asgari ücrete ya da bir tık üstüne çalışan işçiler. Kadınlar çalışamıyor çünkü iktidarın politikaları onları evlere itelemiş. Kadınlar çocukları için ne ücretsiz, sağlıklı beslenme ne de güvenli kreşler bulamadıkları için on parçaya bölünmek zorunda kalıyorlar.
Kadınlar konuşurken önce kendi dertlerini anlatamıyorlar çünkü iktidarın kadınlara reva gördüğü yaşam onlara kendilerini unutturmuş, 'Buna da yarabbi şükür' der hale getirmiş. Kendi yaşadıklarının karşısında sitemleri daha cılız, ama yükselmesine de ihtiyaçları var.
İşte bu yüzden bu buluşmadan "Birlikte yaşayalım, haklarımızı birlikte yaşatalım" diyerek kalktık. Tek tek çıkan seslerimiz ise daha da yükselsin diye gülümseyerek, bir sonraki buluşmamızı planlayarak bitirdik sohbetimizi.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Esenyalı'da kadınlar şiddeti ve sömürüyü tartıştı
25 Kasım yaklaşırken Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde kadınlar, hayatın her alanını kuşatan şidde...
Düzeniniz ölüm saçıyor
Tek adam düzeninin bir parçası olan adamlar, bin çeşit kızgın sesle bulandırmaya çalışıyor bizim ger...
İstanbul Şişli sokaklarında kadınlara mikrofon uza...
Şişli sokaklarında kadınlara mikrofon uzattık ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücad...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.