25 Kasım'a giderken Çiğli'de kadınlar bir araya geldi
ÇEKEV, EVKA-2, Ekmek ve Gül'ün düzenldeği 25 Kasım panelinde kadınlar Çiğli'de bir araya geldi.

Çiğli Kadın Emeğini Değerlendirme ve Dayanışma Derneği (ÇEKEV) ile EVKA-2, Ekmek ve Gül Okurları 25 Kasım'a giderken şiddete karşı panel düzledi. Yaklaşık 85 kadının katıldığı panelde, ÇEKEV Başkanı Senem Becerikli, Eğitim-Sen İzmir 3 Nolu Şube Başkanı Sosyolog Lülüfer Körükmez, ÇEKEV eski Başkanı Kızbes Aydın, İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran ve Ekmek ve Gül Dergisi Yazı Kurulu Üyesi Nuray Öztürk söz aldı. Panelin açış konuşmasını yapan ÇEKEV Yönetim Kurulu Üyesi Emel Gelibolu Giderler, Ekmek ve Gül ile ÇEKEV'in ortak düzenlediği panelin önemine dikkat çerek önümüzdeki süreçte ortak planların yapılması konusunda ısrarcı olacaklarını dile getirdi. 

Moderatör Birgül Kaya 25 Kasım’ın tarihsel sürecine değinerek, “25 Kasım 1960’da Dominik’te katledilen Mirabal Kızkardeşler (Kelebekler)’in öldürülmesinin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti ancak dünya ve ülkemiz hâlâ bu sorunlarla cebelleşiyor. İşçi, emekçi ve ezilenler olarak bizlere sömürüyü, yoksulluğu, açlığı gözyaşı ve kanı reva görenlere karşı mücadelemiz, yine işçiler emekçiler ve tüm ezilenler olarak az ya da çok, lokal ya da genel devam ediyor. Mücadelemiz sonucu bazı haklar elde ediyoruz. Ancak kalıcı olmuyor. Öyleyse bir şeyleri eksik yapıyoruz. İşte bugün, burada bu eksikliğimizin üzerinde de durarak nihai taleplerimizi elde etmenin yollarını tartışmamız gerekir diye düşünüyorum” dedi.

BÜTÜNCÜL POLİTİKALAR GEREKLİDİR

Panelde söz alan ÇEKEV başkanı Senem Becerikli, Türkiye’de Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı’nın kazanılmasının tarihsel sürecini anlattı. Becerikli, Türkiye’de dünyanın bir çok ülkesinden daha önce kadınların seçme seçilme hakkı kazandığını söyleyerek, kadınların her alanda haklarına sahip çıkması gerektiğini vurguladı: "Kadınların her alanda ama özellikle siyasal alanda haklarına sahip çıkması gerekir. Muhtarlıklar başta olmak üzere belediyeler ve milletvekilliğine aday olmaları gerekir ve bunun için mücadele etmeleri gerekir."

Panelin devamında sözü alan Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Başkanı sosyolog Lülüfer Körükmez “Kadına yönelik şiddet, diğer kesimlerin yaşadığı sorunlardan ayrı düşünülemez, onlardan bağımsız değildir. Kadına şiddeti anlamak için sadece hane içine değil dışına da bakmak lazım. Şiddetin süreklilik göstermesi en büyük problemlerden biridir. Aile ve onun değerleri yüceltiliyor. Halbuki aile dediğimiz şey toplumun geri kalanından ayrı bir örgütlenme değildir ve onun bir parçasıdır.” dedi.

ÇEKEV eski Başkanı Kızbes Seyhan Aydın, İstanbul Sözleşmesi’ne dikkat çekerek, “Şiddet eşitsizlikten doğar. İstanbul Sözleşmesi’ni AKP iktidarının imzalamasının en büyük nedeni kadınların mücadelesi ve Avrupa’dan fon alabilmek içindi. Fırsatını buluncada bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Bu sözleşme kadının, aile içindeki ve dışındaki haklarını ve yaşamını savunan bir sözleşmedir. İktidarın sözleşmeyi kaldırmasıyla erkeklerin cesaretleri arttı ve kadına yönelik şiddet artış gösterdi” diye konuştu.

"İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi için mücadelemiz devam edecek" diyen İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Zöhre Dalkıran, “Bunun haricinde 6284 gibi hâlâ bizi koruyan yasalarımız var. İzmir Barosu olarak kadına yönelik hak ihlallerine karşı hukuki destek veriyoruz. Bizlere başvurabilirsiniz. Ülkede cezasızlık en kötü sorunlardan biri. Kamu görevlileri ne yaparsa yapsınlar gerekli cezayı almadıkları için birçok olumsuz davranışı sergilemekten çekinmiyorlar. Biz kadınlar olarak fiili, meşru ve hukuki haklarımızı kullanırken kararlı olmak ve mücadele etmek zorundayız. Bu sorun tek başına yasayla çözülecek bir şey değil. Bunun sebeplerini ortaya koymak lazım. Şiddeti üreten şeyin kaynağına inilip bütüncül politikalar yürütülmesi lazım” dedi.


'YOKSULLUK VE EŞİTSİZLİK ŞİDDETİ DOĞURUYOR'

Ekmek ve Gül Dergisi Yazı Kurulu Üyesi Nuray Öztürk ise kadına yönelik şiddetin temel nedenlerine değindiği konuşmasında “Şiddet eşitsizliklerden doğuyor diyoruz. Öyleyse bu eşitsizliklerin temel kaynağını irdelememiz ve mücadele perspektifimizi bu temelde şekillendirmemiz gerekir. İddia edildiği gibi eşitsizlikler biyolojik farklılıklar ya da kadınların yaradılışından mı kaynaklanıyor? bu soruyu bilimsel bir temelde cevaplamalıyız” diyerek kadınların ezilmişliği sorununun tarihsel kökenlerine dikkat çekti.

Öztürk, “Kapitalizm ise kadının bu toplumsal konumunu içselleştirerek, üretim tarzının ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Yani kadın emeği ve doğurganlığı, üretim ve yeniden üretim ilişkilerinin temeli haline geldi” diye konuştu.

AKP iktidarının iktidara geldiği günden bu güne kadın politikaları ile ekonomi politikalarının içiçeliğine dikkat çeken Öztürk, “'En az 3 çocuk doğurun', 'annelik kutsaldır', 'aile kutsaldır’ gibi söylemler tek başına AKP’nin siyasal çıkarları ile açıklanamaz. Sadece kalkınma planlarına OVP'ye bile baksak toplam nüfus içindeki çalışabilir nüfus oranlarındaki değişikliklerin AKP’nin aile ve kadın politikasını nasıl belirlediğini görürüz” dedi. Türkiye’nin nüfus artış hızının çalışabilir nüfus açısından riskler barındırdığına dikkat çeken Öztürk, “Kalkınma planları çalışabilir nüfus üzerinden yapılıyor ve doğum oranları düştükçe kadın haklarına yönelik saldırılar artıyor. Ailenin güçlendirilmesi, aile ile uyumlu iş yaşamı, esnek çalışma dedikleri tam da bu. Artı değer üretimini garanti altına alacak bir nüfus planı. Dolayısıyla şiddeti artıran, eşitsizlikleri derinleştiren kadınların haklarına yönelik saldırılar ve AKP’nin ürettiği kadın düşmanı politikaları burayla birlikte okumak gerekiyor” diyerek konuşmasına devam etti.

Öztürk son olarak, “Başta sorulan soruya dönecek olursak, bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması ve kadının nihai taleplerini elde etmesi, ancak ve ancak eşitsizliği yaratan bu sınıflı toplumları bugünkü biçimiyle kapitalist sistemi, bu sömürü düzenini ortadan kaldırmakla mümkündür. İstanbul Sözleşmesi örneğinde de görüldüğü gibi mücadeleyle kazandığımız haklarımızın bir gecede elimizden alınmasını istemiyorsak taleplerimiz için mücadeleyi, eşitsizliklerin temelini ortadan kaldırmak için verilen mücadeleyle birleştirmek zorundayız” dedi. Kadınların şiddete karşı, sömürüye karşı, sendikal hakları için mücadele ettiğine dikkat çeken Öztürk, “Bulunduğumuz her yerde mücadeleyi örgütleyecek mekanizmaları yaratmak zorundayız. Yan yana gelip birleşik bir mücadele vermek tek çaremiz. 25 Kasım’da bunu güçlendirecek” vurgusunu yaptı.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül