Sermaye sınıfının 12. Kalkınma Planı derinleşen yoksulluk, kadınların planı ise mücadele!
12. Kalkınma Planı, OVP’si ve bütçesiyle haklarımıza ve hayatlarımıza kasteden bunu da bizim üstümüzden hayata geçirmeyi amaçlayan bir plandır.

Kalkınma planları, iktidarların gelecek dönemde önceliklerini, tercihlerini ve bu hedeflere hangi yollarla ulaşacağını açıkça ortaya koyduğu ekonomi politik belgelerdir. Söze üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan kapitalist üretim düzeninde kalkındırılmak istenenin yalnızca sermeye sınıfı olduğunu bilerek başlamalıyız. Orta vadeli programlar ve yıllık bütçeler de aynı sınıfsal tercihle uzun vadeli planlara uyumlu hazırlanıyor. Dolayısıyla sermaye sınıfının çıkarına olan her şey işçi sınıfı ve emekçilerin zararına oluyor ki buna rağmen tercih ediliyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin çalışma, yaşama, örgütlenme olanaklarını daraltan her plan kadınların, gençlerin ve çocukların hayatını da yaşanmaz hale getiriyor

12. KALKINMA PLANININ DAYANDIĞI 3 ANA POLİTİK TERCİH

Planı incelediğimizde belli başlı üç politikadan söz edebiliriz:

■ Milyonların hayatına karşılık bir avuç uluslararası tekelin, iş birlikçilerinin ve yandaş sermayenin çıkarlarını geliştirmek. Özelleştirmeler, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, kamusal emeklilik hakkı ve kıdem tazminatının gaspı, emeklilik yaşının yükseltilmesi, esnek çalışma, sermaye sınıfına aktarılan teşvikler, işsizlik fonunun kullanımı, yaşama alanlarımızın ve doğanın yağmalanması vb. Bu bölümde çoğaltabileceğimiz her şey sermaye sınıfına sonuna kadar bir devlet planı olarak sunuluyor.

■ Emperyalizmle bağımlılığı ekonomik, ticari ve askeri düzeylerde artırırken aktif NATO üyeliği vurgusu, savunma ve silahlanma giderlerinin ve İçişleri Bakanlığı bütçesini artırarak ülkemizi bir savaş batağının ortasına itecek, içeride baskıyı artıracak politikalar.

■ Asıl yazımızın bahsi olan ideolojik tahakkümün temeline aileyi, onun da odağına kadınları koymak, milli, manevi aileyi istikbalimiz, kadınları ise bunun taşıyıcısı yapmak.

KADININ ADI HER YERDEN SİLİNDİ

Hatırlanacağı üzere AKP iktidarı 2011 yılında Kadın Bakanlığını kapatarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını kurmuştu. Kadın sözcüğünün bakanlıktan çıkarılması siyasi bir tercihti, kadın aile içinde tanımlanmalıydı. Dönemin Başbakanı Erdoğan “Biz muhafazakârız. Aile bizim için önemlidir” derken kadınların önce adı silinecek sonra aile veya sosyal yardım merkezli politikaların üretildiği bir yapının içine hapsedilecekti. Bu tarihten sonra kadın sözü daha açık bir biçimde tüm aile şuralarında ve kalkınma planlarında asli görevleri ev eksenli bir yaşam tanımlaması içinde geçer oldu. Kadınların anne olması, yüksek sesle gülmemesi en az 3 çocuk yapması, kürtajın cinayet olduğu, kadınların işsizliği artırdığı, boşanmaların engellenmesi, sezaryen doğumlara karşı çıkılması, nafaka hakkının gasbedilmesi, Medeni Kanun’un değiştirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284 sayılı Yasa’nın iptaline dair iktidar erkanından gelen açıklamalar hiç eksik olmadı. İktidar kadınlara sadece beden ve kimlik denetimi üzerinden en resmi ağızla hükmetmiyor aynı zamanda kendi iktidarının devamı ve sermaye birikimi için kadına, aileye, nüfusa müdahale etmekten kaçınmıyordu.

LBGTİ bireylere yönelik nefret söylemleri, “Evlenme yaşı yükseliyor, boşanmalar artıyor, çocuk doğum oranları düşüyor, önüne geçelim” açıklamaları evlenecek genç çiftlere sıfır faizle kredi vereceğiz vaatleri aynı politikaların devamı. Ailede reis erkek iken ülkede reis Erdoğan’dan başkası değildi. Kutsanmış güçlü aile metaforları içinde emek ve kadın düşmanı politikaların yıkımına karşı bir de toplumsal kabul/rıza yaratmak en güzeliydi.

MAKBUL KADIN YETMİYOR, MAKBUL AİLE DE GEREKLİ

Kaç çocuğu nasıl doğurursak, hangi saatlerde sokağa çıkarsak, iş ve aile yaşamını nasıl uyumlu hale getirirsek makbul kadın olunacağını yıllardır dinliyoruz. Ancak şimdi makbul kadının yeni görevleri var. Makbul kadın, makbul aileyi kuracak, onu her şeye rağmen koruyacak, yaşatacak, milli ve manevi değerlerimiz gözetilerek sağlıklı nesillerin devamını ve geleceğe aktarımını taşıyacak.

12. Kalkınma Planı’nda kadın cinayetlerinin önlenmesi, şiddetsiz bir yaşamın sağlanması, istihdamda eşitlik, güvencesiz, kayıt dışı işlere son verilmesi, eşit işe eşit ücretin sağlanması, sosyal bakım alanlarına yatırım yapılması gibi politikalar elbette yok. Aksine bir bütün olarak esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, güvencesiz kadın emeği sömürüsü, evden çalışma, mikro kredili projeler ve bakım işlerinin tamamen kadınlara yıkılması var.

Bizim yarattığımız milli gelir ve adaletsiz vergi yükü içinde bizden sağlanan vergi gelirleriyle binlerce kreş yapılabilir, çocuklarımıza eğitimin her kademesinde ücretsiz sağlıklı beslenme sunulabilir, yaşlı bakım evleri, kadın sığınma evleri açılabilir, kadınlara eğitimde, istihdamda her alanda eşitlik politikaları geliştirilebilir. Ama burada tercih bizden alınanı Diyanet’e, faize, silahlanmaya, özel sağlık, sigorta, eğitim şirketlerine, sermaye sınıfına hamuduyla götürmektir.

ÖRGÜTLENME VE MÜCADELE İÇİN GEREKÇEMİZ DÜNDEN DE ÇOK
12. Kalkınma Planı özetle bize diyor ki güvencesizlik, işsizlik, yoksulluk, başta eğitim ve sağlık hakkı olmak üzere yoksunluk artacak. Biz bütçe gelirlerinin neredeyse tamamını sizden topluyoruz ancak onu savaş politikalarına, Diyanet’e, faiz ödemelerine ve sermayeye aktaracağız. Bizim milli ve manevi değerlerle kuşatılmış makbul aileye, onu kurup koruyacak ve ileriye aktaracak siz makbul kadınlara ihtiyacımız var. Güvencemiz de istikbalimiz de sizsiniz.
12. Kalkınma Planı ya da ondan öncekileri düşündüğümüzde bütün planlarla bizim örgütlü mücadelemizin düzeyi arasında doğrudan bir ilişki var. Ne kadar zayıfsak sermaye sınıfı ve iktidarları o kadar saldırgan planlarla geliyor, ne kadar güçlüysek o kadar planda varız.
12. Kalkınma Planı, OVP’si ve bütçesiyle haklarımıza ve hayatlarımıza kasteden bunu da bizim üstümüzden hayata geçirmeyi amaçlayan bir plandır. Plan ve programlarda kadınların adları silinse, tek adam yönetimi bizi aile ve sosyal hizmet politikalarının içine hapsetmeye çalışsa da ülkemizdeki kadın mücadelesinin ileriye doğru taşıdığı misyon örgütlenme, kazanım ve mücadele deneyimlerini aktarmaktır. Ne sömürü düzeninin ne de tek adam yönetiminin bekası için payanda değiliz, olmayacağız. Biz ancak kendi geleceğimizin güvencesi olmak için dün olduğu gibi bugün de yarın da mücadele edeceğiz. Tek planımız budur.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
AKP’nin kadınlara vaadi: Gelecek vaadi ve güvences...

Annelik görevi(!), ekonomik politikaların bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Bunların karşılık bu...

Orta Vadeli Program nedir, kadınlara ne vadediyor?

OVP’nin temel hedefi para politikasında sıkılaştırma, maliye politikasında tasarruf, yapısal reforml...

OVP'nin kadın yüzü: Güvencesiz çalışma, derinleşen...

Türkiye'nin önümüzdeki üç yıla dair ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Programın kadınlara...