Ben lisedeyken evden okula yemek götürdüğümde “Iyyy, yemeğini evden getiriyoooo” diye burun kıvırırlardı. Herkes ya kantine ya da okulun yemekhanesine gider, sosyal sosyal yemek yerdi, yemek dediğimiz de ya hamburger ya da işte bir okul kantininde yemek niyetine ne olursa o...
El kadar hamburgere anamın bana haftalık niyetine verdiği para gidiyordu. Yemekane desen, güya okul yemekhanesi ama aylık istedikleri parayla biz ev alışverişinin tamamını yapıyorduk. E ben de ne yapayım, kendime bir kuytu köşe bulur annemin akşam yemeğinden kalanı koyduğu sefertasımı açar yerdim yemeğimi. Dolma götürmüşlüğüm var benim okula, dolmaaaa! Oh, olsa da yesek...
Okudum, uğraşıp didinip plaza insanı oldum, aynı tipler şimdi “Hadi yemeğe gidelim” deyince “Olmaz şekerim, ben temiz besleniyorum, yemeğimi evden getirdim” diyerek acayip şekilli sefertaslarını masaya hoppidik açıyor, acayip şekilli mataralarını da çalkalaya çalkayala göz süzüyorlar. Kız o nasıl sefertası, anam o nasıl matara... Bir seferinde gaza geldim, “E ben de alayım bunlardan, ne var yani, ben de getiririm evden yemek” dedim. Gugıla yazdım da sefertasının markasını ne göreyim, el kadar sefertası 297 liraymış ya!
Zaten ben içine smootie bowl’lar, badem sütünde bekletilmiş kızıl chia ve dut unundan yapılmış granola barlar filan koyamam ki, akşamdan kalan patlıcan musakkayı, yanına da cacığı getirsem, açsam mataramı akşama kadar millet ofiste “Ayy ne kokuyo ya burası, snıf snıf” diye burunlarını masama dayayarak burnumdan getirirler.
Ya o matara! Bir bardak su koysan, almaz ama 395 lira... Sebep? Çok sağlıklı. Ama öyle böyle değil, aşşırı sağlıklı... Sanki içine ne koyarsan koy, kendiliğinden detoks suyu yapıyor babasına tükürdüğümün matarası... Neyse bu kısmı geçeyim...
Ben paşa paşa patronumun her ay dağıttığı sodexolarımdan pinçik pinçik harcayarak en ucuza nerede ne yerim araştırması yaparken (çünkü plazaların etrafındaki simitçiler bile simidi 5 liraya satar, ama benim artan sodexolarla marketten un, bulgur, deterjan filan almak gibi ulvi isteklerim vardır), bizim ofisgirl’ler temiz gıdalar konusunda birbiriyle yarışır oldular. Hepsi masasının üstüne açar pötikareli örtüsünü, sefertasını koyar, üstüne şekil şukul matarasından doldurur bardağa “içimlediği” acayip karışımlarını, önce şak şak insta fotosu, sonra tırtıklaya tırtıklaya yerler. Zati iki lokma yemek getirmişsin, bari bitir de mi? Ama yoookkk, bir avuç yemeğin içinde avokadosundan, blueberry’sine, chia’sından keten tohumuna her şey var, maliyeti onbinşeyüzbinmilyon ama iki çatal, bitti... Kız bitirsene o yemeği! Ya o rengarenk sular; buğday çimi mi ararsın, karalahana-pazı-limon mu, şeftalili ve ananaslı kombu çayı mı ararsın... Hayır, ne ara kalktın da sabah sabah slowjuicer’ına o sebze-meyveleri koydun da, sıktın da, doldurdun da matarana geldin... Hadi bunları yaptın, kız o saçını makyajını nasıl yaptın? Anam sizin 24 saat 32 saat mi yoksa?
Kıskanıyor muyum, hayır canım n’alakası var (kıskandı....)
Neyse sayın okur, plaza masasından bildirdim, yan masamda kızların bugünkü menüsünü dinliyorum, yine yeni keşiflerde bulunmuşlar. Çok cahil görünmeyeyim diye ağızlarından çıkan kelimeleri havada kapıp gugıla yazıyorum, çok acayip nimetler var ha bu yeryüzünde, bu kızlar ağızlarının tadını biliyor.
Çok yoruldum, ben de şimdi çıkıp üzerine tereyağı gezdirilmiş döner gömeceğim. Yüce manitu affetsin... Neyse, akşam servisten iki durak önce iner yürürüm, göbek yapmasın.
İlgili haberler
İşe giriş çıkış saatlerinde bir plazanın önünden g...
Koca koca, camlı binalarda aslında pencereye de, güneşe de hasret çalışan ‘plaza çalışanlarının’ ger...
Kızıl Meydan’ın sosyalist dengbeji: Sûsika Simo
Ayağındaki prangaları kopardı, sesini tüm Sovyet ülkesine duyurdu, Lenin’e yazdığı kılamlarla anıldı...
Sinsi Düşman: Hipertansiyon
Türkiye’de bugün 40 yaşını geçmiş her iki kişiden biri hipertansiyon hastası. Hipertansiyon, kadınla...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.