Örgütlenme nasıl olmaz!
Ege Serbest Bölge’de kurulu, savaş uçakları için kablo üretimi yapan Fokker ELMO fabrikasında çalışan Ayşegül ile fabrikada örgütlü Türk Metal sendikasını konuştuk.

Ayşegül Bacaksız, Gaziemir’de bulunan Ege Serbest Bölge’de kurulu, savaş uçakları için kablo üretimi yapan Fokker ELMO fabrikasında çalışıyor. Fabrikada 300’ü aşkın işçi var, 250’si kadın işçi.
Ayşegül’le uzun sohbetimizin fabrikadaki çalışma koşulları ve 1 Mayıs talepleriyle ilgili ilk bölümü ekmekvegul.net’te yayımlandı. Dergimizdeyse maalesef kötü bir sendikal örgütlenme sürecini içeren ikinci bölümü aktaracağız. Bu deneyimi aktarmaktaki amacımız sendikalara olan güveni sarsmak değil. Tam tersi buradan çıkarılacak derslerle sendikalara sahip çıkmak, örgütlenmede ısrarcı olmak ve karşılaşacağımız sorunlarla örgütlü bir şekilde mücadele etmek. 

EV EV DOLAŞIP ÖRGÜTLENDİK AMA...
Ayşegül ve arkadaşları, 2013 yılında Türk Metal Sendikasında örgütlendi. Fabrika yönetimi sözleşme görüşmelerine yanaşmayınca kadın işçiler, greve çıktı ve 81 gün süren zorlu bir grev süreci yaşandı. Sonuçta fabrika yönetimini sözleşme masasına oturmaya ikna ettiler. Sözleşme imzalandı ancak Ayşegül’ün aktardığına göre görüşmelere işyeri temsilcileri hatta şube yöneticileri bile katılmadı. Sendika Genel Başkanı Pevrul Kavlak, tek başına işçilerin onaylamadığı bir sözleşmeye imza attı. Hal böyle olunca işçiler tek tek sendikadan istifa etti. İkinci sözleşme dönemi geldiğinde Türk Metal Sendikası yetkiyi kaybetmişti.
Ayşegül, o dönemde yaşadığı heyecanı ve haklı gururu biraz da içi sızlayarak aktarıyor; “Kadınları sendikaya örgütlemek için ev ev dolaştık. Kadınları ikna ettik, yetmedi, kocasını, babasını da ikna ettik. İşyerinde baskı gördük, düşünün sendikada örgütlendim diye terfimi bile aldılar. Çok zor ve yoğun bir süreç yaşadık. Ama ciddi kazanımlarımız oldu. Sendikal örgütlenme öncesi servisimiz yoktu. Servis hakkı kazandık. Sonra hastalık durumunda muayene, rapor, sevk gibi sorunlar yaşıyorduk, bu sorunumuzu çözdük. Ancak sendikacıların yanlış tutumu tüm emeklerimizi boşa çıkardı. İmzalanan sözleşme beklentilerimizin çok altındaydı. İşçiler neden sözleşme görüşmelerine katılmadığımızı sorunca söyleyecek hiçbir şey bulamadık. Çünkü bizim bile haberimiz yoktu.”
İşçilerin hiçbir söz hakkının olmadığı bu sözleşmenin imzalanmasından sonra doğal olarak fabrikada bir memnuniyetsizlik başlamış. Bir de işyeri temsilciliği seçimi yapılırken işçiler tarafından aday gösterilen ve en çok oyu alarak seçilen Ayşegül yerine, başka biri baştemsilci olarak atanınca ipler iyice kopmuş ve istifalar başlamış.

SENDİKACILARDAN TACİZ
Devamında neler olduğunu Ayşegül’den dinleyelim: “En kötü tecrübemiz sendikacıların kadın işçileri taciz etmesiydi. Kadın işçileri sendikanın olanaklarıyla etkilemeye çalıştılar ve mesajlar, telefonlarla taciz ettiler. Bu sendikaya olan inancımızı sarstı. Dolayısıyla biz de işin peşini bıraktık. İstifalar iyice arttı ve ikinci sözleşme dönemi gelince sendika yetkiyi kaybettiği için sözleşme masasına oturamadı. Bu durumu değiştirmek için de hiçbir şey yapmadılar.”
Tacizi gerçekleştiren sendikacılara karşı bir şey yapıp yapmadıklarını soruyorum, örgütlü bir duruş sergileyemediklerini, bireysel mücadele içine girdiklerini aktarıyor.
Ayşegül tüm olumsuzluklara rağmen yaşadığı deneyimden pişman değil. Sendikalara olan güveni sarsılmış ancak önemlerinin de farkında. Yeni bir örgütlülüğe ise fabrikadaki duruşlar, işçilerin hazır olmaması ve güvensizlik nedeniyle sıcak bakmıyor, ama şimdilik! “Örgütlülük vazgeçilmez” diyor, “Sendikal mücadele içine girmekten asla pişman olmadım. Şu an sendika yok ama verdiğimiz mücadele sayesinde daha insani şartlarda çalışıyoruz. Ücretlerimiz de eskiye oranla daha iyi...”
Emek örgütlerini ya da Evrensel gazetesini yakından takip edenler Türk Metal Sendikasının işçinin taleplerini ve çalışma koşullarını nasıl görmezden geldiğini, patronla nasıl uzlaştığını bilir. Fokker ELMO işçileri bunları bilmiyordu. Dolayısıyla sendikacıların işçileri sözleşme dışında tutması, kadın işçilerin ilk deneyimi olması, fabrika içinde gerçek bir örgütlülüğün sağlanamaması bu sonucu doğurdu. Üstüne üstlük bir de bazı sendikacıların tacizleri, Ayşegül gibi mücadeleci kadınları bile süreçten geri çekti. Şimdi örgütsüzler...
O dönem şube yönetiminde olan bazı sendikacılar ise görevden alınmış ancak neden alındığı muallak.

ÖRGÜTLÜLÜK PAHA BİÇİLEMEZ!
Ayşegül’ün aktardığı bu örgütlenme süreci aslında sendikal örgütlenmenin sadece sendikalara üye olmak ya da üye yapmakla bitmediğini, işçilerin sınıf bilinci kazanmasının gerekliliği, bunun da fabrikada gerçek örgütlülük ve dayanışmayla sağlanabileceğini gösteriyor. Eğer Ayşegül ve arkadaşları, toplu sözleşme görüşmelerinin her anında varlık gösterebilselerdi, fabrika içinde kurdukları komitelerle, sözleşme taslağını kendileri hazırlasaydı, görüşmelere sendikacılara rağmen katılmakta ısrar etselerdi elbette şu an böyle bir durumla karşılaşmayacaklardı, bu Türk Metal gibi bir sendika olsa bile...
Sonuç olarak kadın sorunu ve emek mücadelesi birbiriyle kopmaz bağlarla bağlı. Dolayısıyla taciz örneğinde olduğu gibi sendikalarda bile karşımıza çıkan bu erkek egemen zihniyetin değişmesinin yolu yine bizim çalışma yaşamında ve dolayısıyla emek örgütlerinde daha ileriden rol almamıza bağlı. Ayşegül’ün dediği gibi yaşanmış tüm olumsuzluklara rağmen ‘yine de örgütlülük vazgeçilmez.’

İlgili haberler
Türkiye'den Amerika'ya işçilikten sendika başkanlı...

Alice Peurala, Türkiye’den Amerika’ya göçe mecbur bırakılmış Ermeni bir ailenin kızı. 14 yaşında çal...

12 saat gece vardiyası, iş kazasına ‘yara bandı’

Akşam 7:30'da işe başlıyor, sabah 7:30'da mesai bitiyor. Çalışırken yaşadığı kazalar ustabaşı tarafı...

Fokker Elmo işçileri bitmeyen sorunlarına karşı al...

Kadın işçilerin sorunları ortak, talepleri aynı. Fokker Elmo işçileri de hiç bitmeyen sorunlarını an...