Okul öncesi eğitim dönemi çocuğun zihinsel, duygusal, sosyal gelişiminin yüzde doksan oranında tamamlandığı; insanın kişiliğinin, değerlerinin, tutumlarının, inanç ve alışkanlıklarının temelini oluşturan kritik bir evre. Bu dönemde çocuğun deneyimlediği, gözlemlediği ve karşı karşıya kaldığı tüm yaşantılar onun gelişim özelliklerine uygun olmalı ve bu gelişim alanlarını derinleştiren, ilerleten bir düzeyde olmalı.
Milli Eğitim Bakanlığının dini vakıflarla gerçekleştirdiği protokollerin ardından, İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin Türkiye’nin dört bir yanında müftülükler ile protokol imzalamaya hız vermesi, özellikle okul öncesi dönem açısından endişe verici sonuçlar ortaya çıkarıyor. Henüz zihinsel olarak soyut düşünme ve akıl yürütme becerisinin oluşmadığı bu dönemde, çocuğa tinsel ve soyut kavramların sunulması, çocukta sosyal, duygusal ve bilişsel olarak gerileme ve psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu dönemde verilen din eğitimi çocuğun manevi hayatına katkı sunmak ve onu geliştirmekten çok, tahrip ediyor.
Özellikle son yıllarda çocukta korku ve kaygı uyandıran, pedagojik formasyonla ilgisi bulunmayan din eğitimi, toplumun geniş kesimlerinde kaygı uyandırıyor. Cennet, cehennem, günah, sevap gibi soyut kavramların kullanıldığı, her şeyi gören ve bilen Tanrı tanımı, ahlakın kadınlar üzerinden türban ya da örtünmeyle tarifi, günah işlemenin cehennemde yanmak ile tanımlanması gibi çocukta korku, çelişki, içe kapanma, kendisini ve ailesini sorgulama, yargılama ve hatta ölme isteği uyandıran bir eğitim dilinin kabul edilmesi mümkün değil. Ayrıca bu eğitimi veren kişilerin pedagojik yeterliliğinin olup olmadığı da önemli bir tartışma konusu.
DEMOKRATİK VE LAİK EĞİTİM İÇİN MÜCADELE ACİL BİR GÖREV
Ulusal basında sayısız habere konu olan bu durum; ailelerin, eğitim sendikalarının, akademisyenlerin itirazlarına karşın devam ediyor üstelik.Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı kreş sayısının tüm bu kaygı ve itirazlara rağmen artırılması, bu kurumlara devam eden öğrencilerin oranının yıldan yıla yükselmesi hepimizi çok önemli bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor.
AKP iktidara geldiği günden bu yana eğitim sistemini kendi ideolojik ihtiyaçları üzerinden dizayn ederek, yeni nesli siyasal çıkarlarına uygun biçimde şekillendirmek istiyor. Devlet okullarının büyük çoğunluğunun imam hatiplere dönüştürülmesi, seçmeli ders adı altında zorunlu tutulan din dersleri, müfredat içeriğinin gerici ve cinsiyetçi öğelerle doldurulması, bakanlık ve gerici kurumlar arasında imzalanan protokollerle okullarda uygulanan gerici projeler ve bunların yanı sıra eğitimde piyasalaşma adımları gibi onca saldırı karşısında bilimsel, parasız ve laik eğitim için mücadele acil bir görev olarak önümüzde duruyor.
Çocuklarımızı karanlık bir geleceğe sürüklemekte olan iktidarı değiştirmek ve eşit, demokratik, özgürlüklerden yana, laik bir eğitim ve geleceği inşaa etmek için önümüzde bir fırsat var. Çocuklarımızın geleceği için bu fırsatı kullanalım...
İlgili haberler
#KadınlarınSeçimi onurlu bir gelecek
Milyonlarca kadına dayatılan seçenek bu ikisi arasında; Ölüm mü, sıtma mı? Seçim manifestolarında ve...
Belediye olanakları işte böyle seçim rantı olarak...
Pazar tezgahı, belediyenin yardım kuyruğu, kışın defalarca kömür yardımı için başvuran kadının evine...
KADIN EMEĞİ PAZARINDA SEÇİM ATMOSFERİ: Bıkkınlık,...
Standının başında duran türbanlı bir kadın “Bütün kapalı bayanlar AKP’liymiş gibi bir algı var, bu ç...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.