Bağımlılık üzerine konuşmak
‘Maddeye erişimin önlenmesi, güvenli bir çevre oluşturulması kolluğu ve politikacıları ilgilendiren birinci halka önleyici çalışmalar arasındadır. Bu halka en önemli müdahale alanıdır.’

Platon “Gerçeği bilip susanlar, gerçeği bilmeyip de söyleyenler kadar tehlikelidir” derken hepimize bir sorumluluk yükler. Bu bağlamda bağımlılığı, özelde de madde bağımlığını konuşurken hangi boyutta konuşacağımız toplumsal rollerimiz ve sorumluluklarımızla yakından ilişkilidir. Kuşkusuz bir politikacıyla bir ebeveynin meseleye yaklaşımı birbirinden farklılık göstermeli. Ancak görebildiğim kadarıyla kimse kendi sorumluluk alanları üzerinden meseleye yaklaşmadığı için yakınmacı ve havaleci bir yaklaşım yol almayı güçleştirmekte.

VERİ YOK

Madde kullanımı küresel düzeyde önemli bir toplum sağlığı sorunu ve 15-64 yaş aralığındaki her 20 kişiden biri en az bir yasa dışı madde kullanmakta. Ancak bağımlılık geliştiren her 6 kişiden biri ancak tedavi edilebildiği için çocukların maddeyle temasının önlenmesi en değerli yaklaşımdır. Bu kadar yaygın bir sorun karşısında birçok gelişmiş ülke ciddi önleyici politikalar geliştirmiş, artış ya da azalmayı değerlendirecekleri ulusal veri takip sistemleri oluşturmuş, sorunu reddetmek yerine çözümüne odaklanmışlardır. Halının altına süpürünce, verileri toplumdan saklayınca sorunlarımız görünmez olmuyor çünkü.

Ancak Türkiye’de gerek ulusal gerek bölgesel düzeyde madde kullanma durumunu bütüncül olarak değerlendirmeye ışık tutacak ulusal veriler güncel değil. Bu nedenle bağımlıkta artışın düzeyini, risk gruplarını; bu artışın hangi bölgelerde, hangi yaş gruplarında, hangi cinsiyette, hangi sosyoekonomik ve öğrenim düzeyinde, hangi mesleklerde gerçekleştiğini, çalışan çocukların durumunu, ölümlerin hangi tür kullanıcılarda gerçekleştiğini açıkça tanımlamak güçleşmekte. Dolayısıyla veri olmadan konuşmanın spekülasyondan öte anlamı olmuyor. Ancak Türkiye’de genel olarak uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımının ve madde kullanımına bağlı ölümlerin yıllar içinde artış gösterdiği uluslararası kuruluşların raporlarında ve bazı lokal çalışmalarda görülüyor. Dahası, ekonominin durumu ile birlikte bu kirli ticaret alanının daha fazla yayılma riski olduğunu, sosyolojik olarak toplumun dönüşen yapısının ve yozlaşmanın, bağımlılığı daha fazla gündemimize yerleştirebileceğini söylemek yanlış olmaz.

Bağımlılık bir beyin hastalığı olarak kabul edilmekte. İnsan beyninin gelişim süreci 20-25’li yaşlara kadar devam eder. Ergenlik döneminin erken evrelerinde beynin bazı bölgelerinin dopamine maruz kalması, bazı alanların küçülmesine bazı bölgelerin ise aşırı aktivasyonuna neden olmaktadır. Bu nedenle erken yaşlarda madde kullanılmaya başlanması, gençlerde beynin anatomik ve fizyolojik yapısını değiştirdiği için bağımlı olma riskini önemli ölçüde artırır. Bu yönüyle bağımlılık, mantıklı bir aklı bile ele geçirebilen nöro/biyolojik bir hastalığa dönüşür. Bu sebeple maddeyi bırakma eylemi; genellikle iyi niyetten ya da güçlü bir iradeden daha fazlasını gerektirir ve oldukça zorlu bir süreçtir.

BİREYSEL ÖNLEM EN SON HALKA OLMALI

Çocuklarımızı nasıl koruyabileceğimizi, hiç küçümsemeden, deniz yıldızı hikayesine benzeterek ele almalıyız.

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken denize telaşla bir şeyler atan bir adama rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder. “Bu denizyıldızlarını niçin denize atıyorsunuz?” diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi? “Yaşamaları için” der. Adam bu defa “İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları atmanız neyi değiştirecek ki?” der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, “Bak onun için çok şey değişti” karşılığını verir.

Elbette tek tek bireyler olarak herkesin hayatını değiştirecek güçte değiliz ama, çocuğumuz bile olsa yalnızca bir kişinin bile hayatına dokunabiliyorsak umut var demektir. Peki ne yapabiliriz? Çocukları 18 yaş öncesinde alkol dahil maddelerden koruyabilmek, teması önlemek kritik önemdedir. Bu anlamda ebeveynlerin, mahalledeki komşunun, okulların, yerel yönetimleri bir dizi rolü vardır; korumak ve gözetmek.

Toplumda arz-talep dengesinin bozulması, maddeye erişimin önlenmesi, her çocuğun hakkı olan güvenli bir çevre oluşturulması, madde ticaretinin yakından denetlenmesi kolluğu ve politikacıları ilgilendiren birinci halka önleyici çalışmalar arasındadır. Bu halka en etkili ve önemli müdahale alanıdır. Politikacılar gerçek anlamda savunuculuk rolünü üstlenmeli, güvenli bir çevre mücadelesi vermelidir. Yasal düzenlemeleri çocuk ve gençler lehine katılaştırmalıdır. kolluk ciddi tedbirler almalıdır.

En son halkada bireysel güçlendirmelere bel bağlanmalıdır. Ekolojik modele göre; birey üzerinden kontrolü sağlama çabası en son güvenilmesi gereken halkadır. Her türlü pazarlama stratejisinin uygulanabildiği, maddeye erişimin kolaylaştığı bir piyasa ilişkisi içinde, “akıllı ol, kullanma” yaklaşımı çok fazla işe yaramayacaktır.

BİLGİLENDİRME İLE SINIRLI ÇALIŞMANIN ETKİSİ DE SINIRLI
Ülkemizde gerek aile gerek kurumlar tarafından okullara, madde bağımlılığını önleme konusunda oldukça fazla anlam ve sorumluluk yüklenir. Oysa okullarda madde bağımlılığını önleme programlarına bakıldığında, bu programların sıklıkla maddenin zararlarını ve uzun dönemli etkilerine odaklanan bilgilendirici çalışmalardan oluştuğu görülmektedir. Sadece bilgilendirmeye dayalı çalışmalar, çocuk ve gençlerde madde bağımlılığını önlemede sınırlı etki gösterdiği için ülkemizde madde bağımlılığını önlemeyle ilgili istenilen sonuçlar elde edilememektedir.
Önleme programlarında doğrudan maddenin etkilerine odaklanmak yerine, çocuklara; yaşam becerileri, direnç becerileri, öz-denetim ve problem çözme becerileri kazandırılması daha önemlidir. Bütün bu becerilerin kazandırılması erken çocuklar döneminde başladığı için okullardan önce en önemli şekillendirici faktör ailedir.
Bu becerilerin kazandırılabilmesi için; aile içi tutarlı sevgi paylaşımı ve etkili iletişim, rol model davranışlar, sanat, spor, kültürel faaliyetler tasarlanmalıdır. Ancak bütün bu faaliyetler tek başına ailenin sorumluluğu altında planlanamaz. Çocuk aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk alanıdır ve en büyük yatırım bu alana yapılmalıdır.
Bütün bu sorumluluk alanlarının üzerinden atlanması toplumsal paradigmanın çöküşünü hızlandırmaktadır. Sağlıklı toplum ve güvenli gelecek için çocuklara daha fazla yatırım yapılması dileklerimle…

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Uyuşturucu hattına 2023’te de başvuru patlaması ya...

CHP Milletvekili Murat Emir, uyuşturucu madde kullanmak veya satmak suçlarından güvenlik birimlerine...

Kadınlar uyuşturucuya karşı yol kapattı

Başakşehir’in Altınşehir Mahallesi’nde kadınlar, uyuşturucu satıcılarına tepki göstermek için yol ka...

Uyuşturucu onlar için şiddet ve yoksulluk demek

İstanbul’da uyuşturucu kullanımının en büyük sorunların başında geldiği yoksul bir mahallesindeki bi...


Önceki haber
It Ends With Us
Sıradaki haber
Yürümeye devam et