Bir işçinin, “O aklıma geldiğinde gözümün önüne Jan Darc gelir” diye anlattığı Fransız yazar ve filozof Simone Weil, durmak, dinlenmek bilmeyen bir çalışma ile dolu kısa bir yaşam, zayıf, çoğu zaman hasta bir bedende güçlü bir irade, kendi ruhuyla çatışan keskin, akılcı bir zihindi...
Sömürücü iş dünyasının filozofu ve tarihçisi Simone Weil, 24 Ağustos 1943’te öldü. Liberal bir Yahudi ailenin kızı olarak 3 Şubat 1909’da Paris’te doğdu. Simone Weil’in provokasyon tutkusu kariyerine yansımıştı. Prestijli Paris liselerine ve seçkin üniversite École Normale Supérieure’ye gittikten sonra, 1931’de Le Puy’daki kız lisesinde felsefe öğretmeni oldu. Sadece 22 yaşındaydı ve doktorasını çoktan almıştı. Dünyanın adaletsizliğinden muzdarip, işsiz sanayi ve tarım işçilerini destekliyor ve maaşını onlarla paylaşıyordu. Kendisiyle birlikte ‘Ecole Normale Supérieure’ye katılan bir filozof olan Simone de Beauvoir, anılarında onun hakkında şöyle yazar: “Onda tüm dünya için atabilen bir kalbi kıskandım.”
Auvergne’deki günlük öğretmenlik hayatında Simone Weil böyle bir kalbe güvenemezdi. Sömürülenler için sendikal çalışmaları ve alışılmışın dışında eğitim tarzı sürgün edilmesine yol açtı. Bir “Yahudi Weil” ve bir “kızıl bakire” olarak yerel basında büyük tepki topladı. Sonunda okulu bıraktı ve fabrikaya gitti. Bir elektrik şirketinde işçi olarak yaşadıklarını fabrika günlüğüne kaydetti. 17 Aralık 1934’te: “Yorgun ve cesareti kırılmış. Pazar günü 24 saat özgür bir insan olma ve şimdi yeniden köle olmaya alışmak zorunda olma hissi. Bu 56 sentlik parça parça ücretler yüzünden isteksizlik, çaba sarf etme ve yavaş çalışma ya da işi reddetme nedeniyle azarlanma.” Simone Weil’in fabrika günlüğü, otuzlu yılların sömürücü çalışma dünyasına dair gerçekçi bir fikir vermekteydi. Kendini buna maruz bırakarak, işçilerin yaşam koşullarını kendinin deneyimlemesinin ne kadar ciddi olduğunu ve sadece bir “salon solcusu” olarak onlar hakkında lafazanlık yapmanın ne kadar anlamsız olduğunu gösteriyordu. Hassas vücudunun, başa çıkabileceğine inandığı streslerle baş edemediği birkaç kez kanıtlandı. Örneğin, İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçiler tarafında savaşmak istediğinde sadece mutfak işleri için uygun bulundu, 1942’de Fransa’yı Almanlardan ve General de Gaulle’den kurtarmak için Londra’daki sürgünü terk etmek istediğinde ise yazı masasına geri dönmesi emredildi.
24 Ağustos 1943’te 34 yaşındayken İngiltere’nin Ashford kentinde açlık ve kalp yetmezliğinden ölen kararlı solcunun kısa yaşamıyla ilgili şaşırtıcı olan şey, dini dönüşümüdür. Agnostik olarak yetiştirilmiş bir Yahudi olarak, İtalya’ya yaptığı bir seyahatte Katolikliğin gücünü keşfetti, mistik deneyimler yaşadı ve Dominikli Peder Joseph-Marie Perrin ile yoğun bir yazışmaya girdi. Ama Katolik inancına geçmedi. Simone Weil, büyük bir kısmı ancak ölümünden sonra ortaya çıkan olağanüstü eserler bıraktı. Felsefe, kültür felsefesi, teoloji ve mistisizm üzerine yazılar yanında günlükler, oyunlar ve şiirler gibi sosyal reformlar ve sendika meseleleri üzerine tezler yazdı. Bununla birlikte en önemli eseri politik ve sosyal baskının, nedenleri ve baskı mekanizmalarının kapsamlı bir analizi olan ve bugüne kadar güncelliğini hiçbir şekilde yitirmeyen “Baskı ve Özgürlük” eseridir.
Fotoğraf: Wikimedia Commons
İlgili haberler
GÜNÜN KADINI: Sömürgeciliği dert edinen Zimbabweli...
Afrika'da sömürgecilik, gerilla savaşı, özellikle çocuklarına daha iyi bir gelecek sunmak için çabal...
GÜNÜN KADINI: Heloise Ruth First
Güney Afrikalı apartheid karşıtı aktivist, gazeteci ve sosyolog Heloise Ruth First 4 Mayıs 1925'te J...
GÜNÜN KADINI: Antonie Möbis
Nazilere karşı aktif mücadele içinde yer alan işçi, komünist, politikacı Antonie Möbis ile tanışın.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.