İngiltere’de yaşayan Türkiyeli göçmen kadınlar olarak sorunlarımızın özel ve farklı olduğunu düşünüyor olabiliriz. Aslında Türkiye’deki Suriyeli, Fransa’daki Faslı, İngiltere’deki Türkiyeli ya da Hintli kadınların sorunları aynı, anlatılanlar çok tanıdık.
Dünyada pozitif ayrımcılık, cinsiyet eşitliği gibi kampanya ‘fırtınaları’ kopartılıyorken, ne yazık ki bunlar gerçek yaşamda alınan fonlar sayesinde yapılan vergi indirimleri ve ‘pozitif’ şirket reklamları düzeyinden öteye pek gidemiyor. Kadınların kendi sorunları temelinde örgütlenme bilincine ulaşması değil, sınırlarını devletin ve patronların belirlediği ‘haklar’ çerçevesinde kalması isteniyor.
Dünyanın her yerinde her etnik kökenden göçmen kadınlara ise bunun bir kat daha fazlası yaşatılıyor. Burada da birçok farkındalık kampanyaları/reklamları yapılırken, kaçak durumundaki, oturumu olmayan göçmen kadınlar dışarıda tutulup, hatta bazı ‘kadın’ kurumlarınca devlete ihbar edilebiliyorlar.
Azınlık kadınlar, bir yandan içinde bulundukları ‘yabancı’ toplumda ırkçılığa karşı mücadele ederken, diğer yandan daha fazla ırkçılığa maruz kalmamak adına sorunlarını dışarıya anlatamama sorunu yaşıyor. Kendi toplulukları içinde yaşadıklarının üstünün örtülmesiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Dünyanın en çokkültürlü şehirlerinden olan Londra’da, göçmen/siyahi kadınlar arasında yürüttüğü kadın mücadelesiyle ön planda olan Southall Black Sisters’tan Meena Patel işte tam da azınlık kadınların yaşadığı bu sorunları anlatıyor...
Southall Black Sisters ne zaman kuruldu? Azınlıkların kadın mücadelesi açısından neler yapıyorsunuz?
Southall Black Sisters, 1979’da Southall’da iki kadının öldürülmesinden sonra kurulan ilk siyahi kadın merkezi oldu. Biri yıllarca gördüğü şiddet yüzünden intihar eden, diğeri erkek çocuk doğurmadı diye kızıyla beraber kocası tarafından evinde yakılan iki kadın. Irkçılığa karşı omuz omuza mücadele ederken, siyahi kadınların yaşanan bu duruma sessiz kaldığını hissediyorduk. Bunun daha fazla ırkçılığa maruz kalmamak adına uygulandığını gördük. Biz buna karşı çıktık. ‘Bunu açıkça tartışmalıyız; şiddete ve tacize uğrayan kadınların bir alternatifi olmalı’ diye yola çıktık. Zamanla, kadınlara yalnızca psikolojik, hukuki danışma desteği vermekten ziyade, karşı politika yürütüp kampanya yapan bir örgüt olmamız gerekir diye düşündük.
Devlet aygıtlarının tutumu nasıldı bu konuda?
Devlet, bu tür meseleleri toplulukları içinde çözmelerini tavsiye ederek, azınlık kadınları evlerine gönderiyor. Örneğin, Stoke Newington’da gördüğü şiddetten ötürü polise başvuran Bandina Patel, polisten aldığı barışması gerektiği yönündeki telkin sonucu polislerce karakolda kocası ile buluşturuldu ve aynı karakolda kocası tarafından öldürüldü. Fakat aynı şikayetleri beyaz bir kadın yapmış olsa, kurumların davranışlarının böyle olmadığını fark ettik.
FONLARA BAĞLI KADIN MÜCADELESİ
Bu sorunları çözmek için neler yapıyorsunuz?Az önceki örnek, azınlık kadınların ayağa kalkmalarının başlangıcı oldu. Bu, sadece cinsiyetçilikle ilgili değil; cinsiyetçilik ve ırkçılık iç içe bizim için. Birinin diğerine üstün olduğu söylenemez. Her ikisiyle de eşit bir şekilde savaşıyoruz.
Ne bizim işimiz ne de devletin işi eşleri barıştırmak olmalı. Hiçbir kadın, evliliğini bitirmek için yalanlara başvurmaz. Yasal servisler ve devlet, sanki siyahi kadınlar sadece ev yardımı, sosyal yardım ya da başka servislerden faydalanmak için yalan söylüyorlarmış gibi davranıyor, yargılayıcı tutumları var. Biz de hâlâ bunlara karşı savaş veriyoruz. Diğer yandan topluluk içinden de, sürekli olarak, sanki insanların yuvalarını dağıtıyormuşuz gibi tepkiler alıyoruz. Bu yüzden farklı alanlarda mücadele vermemiz de gerekiyor.
Devlete karşı da bir mücadele sürdürürken devlet desteğinden faydalanabiliyor musunuz?
Hükümet hedefler koyuyor ve sadece acil durumlarda kadınlara destek vermemizi istiyor, ama biliyoruz ki, siyahi kadınlarla çalışmak uzun bir süreç gerektiriyor. Eminim ki, düzenlediğimiz kurslar kapsamında bir kadının 6 haftalık bir sürede öz güvenini geliştirmek mümkün değil. Bir kız çocuğu olarak doğduğun andan itibaren hayattaki yerini öğreniyorsun. Daha sonra evlilikteki rolünü öğretiyorlar. Çünkü senin adına daima ailen karar veriyor ve sen hiçbir zaman özgüvenini kazanamıyor ve bağımsız karar verme yeteneğini geliştiremiyorsun. Birçok kadın, şiddet içeren bir ilişkiden ya da ortamdan kurtulma kararı veripbize gelinceye kadar özgüvenini geliştirmeye başlamıyor. Bizim için siyahi kadınlarla çalışmak uzun bir süreç ve bu sürede politikleşmelerini de sağlamak önemli. Yürüttüğümüz, kadına yönelik şiddet, göçmenlik yada zorla evlilik kampanyalarında yer almalarını ve giderek bu çalışmaların başını çekmelerini sağlamak, bizim hedefimiz. Kampanyalarımızın önderliğini, servislerimizi kullanan kadınlarımız yapıyor.
Peki çeşitli örgütlerin, kurumların yaklaşımı nasıl sizin sorunlarınıza?
Devlet uzmanlık alanları farklı olan kurumlara verdiği fonları tek bir çatı altında toplayıp uzmanlık alanlarını kaldırdı. Yani şimdi Siyahi, Asyalı vb. etnik kökenli azınlık kadınlara verilen servis için, bu konuda bir çalışması ve kültürel bilgisi olmayan kurumlar da başvurup fon alabiliyorlar. Uzmanlık alanı olan servislerde kadınların dil sorunları yoktu. Kadınlar, kendi kültürünü anlayacağını bildikleri uzman servislerle güvenle iletişim kurabiliyorlardı. Uzmanlık alanları kaldırılmasıyla kadınlara yönelik servis veren kurumlar, uzman servisleri yıpratır hale geldi. Her işi yapabileceklerini iddia ediyorlar, ama kültürel farklılıkları ya da zorla evliliği anlamıyorlar. Ya da kadınlar bizim gibi uzman kurumlara geldiklerinde kendi kültürlerini anlatmaları gerekmiyor. Bu nedenle diğer kadın kurumlarıyla devlet fonları için birbirimizle yarıştırılıyoruz.
DANIŞMANLIK SERVİSLERİ, İHBAR KURUMLARI HALİNE GETİRİLİYOR
Yasal kağıtları olan-olmayan göçmen kadın ayrımı yapılıyor. Devlet, birlikte çalışmak üzere, ihbar yapabilecek kadın kurumlarını seçiyor.
İçişleri Bakanlığı daha büyük kurumlarla çalışıyor ve çalıştığı kurumlardan, oturumu olmayan insanları bildirmelerini istiyor. Dini gruplarla çalışıyor. Kiliselere, ibadethanelere ve camilere İçişleri Bakanlığı tarafından servisler yerleştiriliyor. İçişleri Bakanlığı, bu dini kurumları muhbirlik amacıyla kullanıyor. Danışmanlık servisi adı altında, oturumu olmayan insanların, kadınların evlerini basıyor ve onları tutukluyor. Dokümanı olmayan göçmen kadın sorunu yaratılıyor.
İngiltere’deki diğer kadın kurumlarının göçmen kadın kurumlarına ne düzeyde desteği var?
Ortak alanda birbirimize destek oluyoruz. Fakat siyahi kadınlar artık kendileri örgütleniyor, kendi hareketleri var. Biz, siyahi kadınlar olarak, siyahi kadınlar için mücadele ediyoruz. Siyahi kadınlar olarak, beyaz kadınların bizim adımıza mücadele etmesini kabul etmiyoruz. Destek olabilirler, ama biz kendi işimizin başını kendimiz çekeriz. Bir de şunu söylemekte fayda var: Diğer büyük kadın örgütlerinin başında siyahi bir kadın olsa çok fark eder mi? “Başbakan kadın olursa kadınların durumu düzelir” demek gibi bir şey bu. Theresa May’e bakalım, o da bir kadın, ama kadınlar için ne yaptı?
ORTAK BİR MÜCADELE GEREKİYOR
Diğer yandan, birlikte mücadele etmek mümkün. Biz, tüm kadınlara, etnik kökeni ve dini tercihi ne olursa olsun destek veriyoruz. Bu bizim prensibimiz. Biz laik bir kurumuz, ama bize birçok farklı dini kökenden kadınlar geliyor. Ortak sorunlar üzerinden bir araya geliyoruz. Ve gelen kadınlar önyargı ya da ırkçı tutumlar sergiliyorsa, onlarla muhabbet ederek durumu sorgulamaya ve sorunu aşmaya çalışıyoruz. Kadına yönelik şiddet dine ya da ırka göre farklı değil; bu, tüm kadınların ortak bir sorunu.
İlgili haberler
Vahşileşen şiddetin arkasında ne var, önüne nasıl...
Ülkede kadınlar için ölümün “olağan” biçimi neredeyse lüks. Giderek vahşileşirken bir yandan da sıra...
Nevin Yıldırım neden sustu?
“Tanıklar konuştukça buruk bir tebessümle, çaresizce gülümsemeyle cevap verdi iddialara Nevin.” Yarg...
Örselenmiş kadın sendromu!
Nevin Yıldırım, yıllarca kendisine tecavüz eden kişiyi öldürdüğü için ikinci kez müebbet cezası aldı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.