GÜNÜN PORTRESİ: Betty Bausch-Polak
'Holocaust’u yaşayan yaşama dört elle sarılır' sözünü tüm yaşamına ilke edinen Betty Bausch-Polak savaşın ve faşizmin en yakın tanıklarından...

Betty Bausch-Polak Hollanda’da illegal yaşayarak hayatta kalan bir Yahudi... Naziler anne babasını ve eşini öldürdüler. 98 yaşındaki bu kadın şimdi okullarda düzenlenen ‘Faşizm ve savaş... Bir daha asla!’ konulu bilgilendirme eğitimleri veriyor.
Hitler’in iktidara geldiği ilk zamanlarda Betty, radyonun sesini açıp Hitler’in Yahudileri öldürülmeleri gereken fareler olarak nitelediği konuşmalarını dinlemek istediğinde, ailesi hemen kapatmasını söylerdi. Kimse bu adamı ciddiye almıyor, gülüp geçiyordu. Ama Betty, Hitler’in bir gün söylediklerini yapacağından emindi...
Betty Bausch-Polak, 1919 yılında Amsterdam’da doğdu. Yaşam standartı yüksek bir Yahudi ailenin dört çocuğundan biriydi. 10 Mayıs 1940’da Alman ordusu Hollanda’ya girdi, o zamana kadar tarafsız olan Hollanda beş gün içinde teslimiyetini ilan etti. Başlangıçta şiddetle karşı karşıya kalmayan Yahudiler, durumun o kadar da kötü olmadığını düşündüler. Kısa süre sonra belli dükkanlardan alışveriş edebilecekleri, yüzme havuzu ve parklara giremeyecekleri ve Yahudi olarak kayıtlara geçirilecekleri bildirildi.

HAYATTA KALABİLMEK İÇİN...
Betty, özgürlük sevdalısı biri olduğundan boyun eğmedi, yasaklara uymadı. Bisikletiyle dolaştı, tramvaylara bindi ve akşamları arkadaşlarıyla buluştu. Saçları siyah olduğundan, onu düşünenler, sarıya boyamasını tavsiye ettiler. Boyamadı...
Savaşın başlangıcında Hollanda’da 160 bin Yahudi yaşamaktaydı. 20 bin de Yahudi mülteci gelmişti. İlk ev baskınlarından sonra Naziler, Yahudileri Mauthausen Toplama Kampı’na götürdüler. Daha sonra da Ausschwitz’e...
Betty, 1939’da Philip de Leeuw adında Hollandalı bir subayla evlendi. Eşinin ülke dışına çıkması yasaktı. Philipp direnişçilere katıldı. 1943’te durum daha da kötüleşti. Eşi, evin içinde bir yüklükte saklanmak zorunda kalırken Betty hala ortalıkta dolaşmaktaydı. Eşinin ilişkileri sayesinde sahte bir kimlik elde etti. Resmi dışında her şeyin sahte olduğu bir kimlik. Kimliğini üstlendiği kişi Jo Musch’du ve Jo Musch’un boynunda bir yara izi olduğundan, Betty tanıdık bir doktora gidip boynunda yara izi olmasını sağladı.
Her akşam ayna karşısında korktuğu ve sevindiği zaman nasıl tepki vermesi gerektiğine çalıştı. Olabildiğince iyi Almanca konuşmaya özen gösteriyordu. Çevresinin böyle barbar bir dili nasıl konuşabilirsin itirazlarına rağmen hayatta kalmasını sağlayacak her şeyi yapıyordu. Betty, yakalanmadı ama kadınların, çocukların dövüldüğünü, sürüldüğünü öldürüldüğünü gördü.
Adını değiştirmesinden Hollanda’nın kurtulmasına kadar geçen sürede 20 kez ev değiştirdi. Bir işte en fazla üç ay kalarak hizmetçi ve çocuk bakıcısı olarak çalıştı. İki kez adını değiştirmek zorunda kaldı. Eşi Philipp, Almanlara yönelik bir suikastın başarısız sonuçlanmasına bağlı olarak tutuklandığında Betty’nin Ada Koole adına bir kimliği vardı. Eşinin Yahudi olduğu için dövüldüğünü, işkenceden geçirildiğini gördü ama ses vermedi. Bir sabah onu da ifade vermeye çağırdılar. Ayna karşısındaki çalışmaları sayesinde kurtuldu. Hollandalı gardiyanlardan bazıları eşinin ifadesini anlatarak onun da aynı şekilde ifade vermesine yardımcı olmuşlardı. O kurtuldu ama eşi 20 Kasım 1944’te kurşuna dizildi. İşgal sırasında Naziler 100 bin Hollandalı’yı katletmişlerdi, Betty, Almanlardan nefret ediyordu. “O sırada bir tabancam olsa karşıma çıkan Alman’ı öldürürdüm ama sonra nefretin insanın kendini öldürmesine yol açtığını kavradım.” diyor.

UZUN SÜRE SUSKUN KALDI
1991 yılına kadar yaşadıklarını kimseye anlatmadı. Sonra genç kuşaklara faşizmin, savaşın ne olduğunu ve bir daha tekrar edilmemesi gerektiğini anlatmak için okul okul dolaşmaya başladı. Anne babası 1943 yılında Sobibor Toplama Kampı’nda gaz odasında katledilmişti. Kız kardeşi Juul, kurtuluştan 10 gün sonra öldü. İki kardeşi ise Bergen Belsen Toplama Kampı’ndan kurtuldular. Kız kardeşi Lees ile birlikte bir kitap yazarak olan biteni anlattılar. Okullarda, bu kitabı da esas alan konuşmalar yaparken, 98 yaşındaki bir kişinin nasıl böylesine dinç kalabildiğini soranlara; “Holocaust’u yaşayanlar hayata dört elle sarılır.” cevabını veriyor. Gençlere yakın tarihi anlatıp tepkilerini görmek, faşizme ve savaşa karşı harekete geçirmek öylesine anlamlı ki Betty için, bu işi ölünceye kadar yapacağını söylüyor. “Yürüyemezsem tekerlekli sandalye ile gelir yine anlatırım.” diyor.

İlgili haberler
Almanya'da 'çocuk evlilikleri'nin yasaklanmasının...

Almanya’daki kadın örgütleri ülkede yapılacak çocuk evliliklerinin kesinlikle yasaklanmasını istiyor...

GÜNÜN BELLEĞİ: Barışın inşacısı kadınlar savaşın y...

Barış en çok kadınların dilindedir. Bu topraklarda da sınırların ardında da... Sırbistan, Kosova, Sr...

Savaş kıskacında kadınlar

Feminist Akademisyen Cynthia Enloe savaşın kadınlar üzerindeki etkilerini ve ataerkinin kadınlara bi...