Son zamanların popüler konularından biri olan beslenme; günlük hayatımızın hemen her yerinde karşılaştığımız, tartışılan bir konu. Özellikle kadın bedeni üzerinden karşılaştığımız tartışmalarda kilo alma - verme üzerinden şekillenen beslenme tartışmaları elbette bu denli dar bir konu değil. Sadece beden algısı yaratan ve bu algıyı örgütleyen değil aynı zamanda “mucizevi” yiyecekler, popüler tariflerle de kendi piyasasını genişleten, besleyen bir alan.
Toplumun ilerlemesi, günlük yaşantının değişmesi ve tabii ki bilimin de ilerlemesiyle diyetisyenlik geç kalmış bir biçimde meslek grupları arasında yerini alıyor. Ancak özellikle ülkemizde mesleğe biçilen rol ile çalışma alanı kesişen bir pozisyonda değil. İş alanları, istihdamı ve iş alanlarındaki koşulların uygun hale getirilmemesi bu mesleği Instagram postlarına sıkışmış alan olarak gösteriyor. Dolayısıyla bilimin bu şekilde ulaşılabilirliği bu konuda uzman olmayan kişiler tarafından da yapılabilir olması düşüncesini besliyor. Sonuç olarak çok fazla bilgi kirliliği ile karşı karşıya geliyoruz.
Bu bilgi kirliliğinin ardına bakacak olursak yeterli ve dengeli beslenme; bireylerin büyüme ve gelişme için gerekli ihtiyaçların karşılanması ve tam sağlıklı halin sağlanabilmesi, hastalıklardan korunması ve kaliteli bir yaşam sürmeleri için temel bir gereksinimdir. Beslenme yaş, cinsiyet, genetik, fizyolojik ve sosyal birçok olaydan etkilendiği için kişiye özgü ayarlanması gerekse de temel olarak: yeterli öğün sayısı ve miktarının ayarlanması, besin çeşitliliğinin sağlanması ve gerekli besin ögelerinden gerekli miktarda alınması gibi kurallarla özetleyebiliriz.
ÖĞÜN ATLAMAYLA GELEN KİLO ARTIŞI
Sağlıklı bireylerde öncelikli olarak üç ana ve üç ara olacak şekilde az ve sık beslenme önerisi sık duyduğumuz bir şey. Besin sıklığı, temel olarak insan vücudunun yeterli kaloriyi ve bununla birlikte yeterli besin ögesini karşılayabilmesi için önemli rol oynuyor. Öğün atlama metabolizmanın en yavaş olduğu saatlerde (akşam saatleri) gereğinden fazla kalori almamıza dolayısıyla dengesiz bir kilo artışına sebep olur. Sadece kalori açısından değil öğünlerin düzenli alınması kişinin gün içinde zinde kalmasını, sağlıklı düşünmesini etkiler; duygu durumunda olumlu etkilere yol açar.
Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na (TBSA) göre, genel olarak bakıldığında atlanma oranları en yüksek olan öğünün sabah ve öğlen öğünleri olduğu, akşam öğünün atlanma oranının düşük olduğu saptandı. Sabah erken saatlerde çalışmak zorunda olan kesimin büyüklüğünü ele alacak olursak bu elbette şaşırtıcı bir tablo değil.
İkinci olarak dengeli bir beslenme için insan vücudunun alması gereken temel besin ögeleri proteinler, yağlar, karbonhidratlar, mineraller, vitaminler ve sudur.
GÜNLÜK ENERJİ ALIMI NASIL OLMALI?
Enerji gereksiniminin çoğunluğu karbonhidratlardan sağlanmalı (günlük enerjinin yüzde 55-60'ı). Basit şekerler (şeker, şeker katılmış yiyecek ve içecekler, pekmez, bal vb.) yerine kompleks karbonhidratlardan (tahıllar, kuru baklagiller) zengin besinler tercih edilmeli. Vücudun temel yapıtaşlarından olan proteinler alınması zorunlu besin öğelerinden biridir. Özellikle hayvansal kaynaklı protein alımı ile günlük enerjinin yüzde 12-15'i proteinlerden sağlanmalı. Son yıllarda, zayıflamak ve kilo kaybetmek amacıyla protein düzeyi yüksek diyetle beslenmeye yönelik öneriler yaygınlaştı. Yapılan araştırmalarda, yüksek proteinli bir diyetin uzun süreli kullanımı, kemik kütlesi kaybı ve renal disfonksiyon gibi metabolik ve klinik problemlere yol açabileceği rapor ediliyor. Günlük enerjinin yüzde 25-30'unu oluşturması gereken yağlarda özellikler yağın türü önemli bir pozisyonda. Pratik olarak günlük tüketilecek yağın üçte biri tereyağı gibi katı yağlardan, üçte biri zeytinyağı gibi tekli doymamış yağlardan, kalan üçte biri de mısır özü ve ayçiçek yağı gibi çoklu doymamış yağ asitlerinden oluşan yağlardan karşılanması öneriliyor. Bunların yanında posa alımını arttırmak metabolizmanın sağlığı için önemli yer tutuyor. Haftada 2 veya 3 porsiyon kuru baklagiller, günde en az beş porsiyon meyve-sebze tüketilmesi gerekiyor.
BESLENME BİREYSEL DEĞİL TOPLUMSAL BİR OLGU
Vücudumuzun ihtiyaçları ve genellikle verilen öneriler ne kadar bireysel olsa da beslenme bireysel değil toplumsal bir olgudur da. Sabah erkenden işe gitmek zorunda olan bir insana altı öğün önermek, temel gıdaların ateş pahası olduğu bu dönemde günde beş porsiyon sebze meyve önerisi gerçekçi olmaz. Yani tüm bu sebeplerden sağlıklı beslenme sadece bireyler tarafından garanti altına alınamaz. Sağlıklı bir beslenme ve dolayısıyla sağlıklı bir insan için insan sağlığını temel alan devlet düzeni gerekli. Bu sebeple çalışma koşullarının iyileşmesi, iş günü saatlerinin kısaltılması, ücretlerin yükseltilmesi doğrudan sağlıklı bir vücut ve yaşamın temel taşını oluşturuyor.
Kaynaklar:
1. Baysal, A., Aksoy, M., Bozkurt, N., Merdol, T.K., Pekcan, G., Keçecioğlu, S. ve diğerleri. Diyet El Kitabı. 5. Baskı. Ankara: Hatipoğlu Yayınevi. 2008;7-13
2. Çakırca Avcu, D . (2017). Sağlıklı Beslenme –Neleri Gözden Kaçırıyoruz? . Klinik Tıp Bilimleri , 5 (5) , 31-34 .
Fotoğraflar: Freepik
İlgili haberler
Evimiz yanarken ne yapacağız?
“Ben ne yapabilirim ki?” diyecek zamanda değiliz, evimiz yanıyor. Ya yangını seyredenlerden olacaksı...
Bu bir yangın yazısı değil, ‘seçim’ yazısı
Doğayı yağmalayan, emeğimizi sömüren, bedenimizi yok edip varlığımızı hiçe sayan türümüzün sömürgenl...
Kamu emekçisi kadınlar bu taslağa sığmaz!
Kadın kamu emekçilerinin talepleri TİS süreçlerine nasıl yansıyor? Konfederasyonların taslaklarını i...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.