Pandeminin en çok etkilediği alanlardan birisi de eğitim. Hali hazırda zaten sorunlu alan olan eğitim, pandemi ile birlikte sorunları tüm çıplaklığı ile ortaya döküldü. Her alanda olduğu gibi eğitim alanı da “anormal” bir duruma hazırlıklı değildi. Diğer taraftan Milli Eğitim Bakanlığının bitmeyen hazırlığı da aileleri tedirgin etmeye devam ediyor. Özellikle ülkede ilk vakanın görüldüğü 2020 Mart itibaren yapboza dönen eğitimi, Eylül itibari ile hâlâ belirsiz olan okulların yüz yüze eğitime açılıp açılmamasını aileler ile konuştuk.
‘AŞILAR HIZLANSIN, OKULLAR AÇILSIN’
2 çocuk annesi Nursel salgın döneminde çok sıkıntılar yaşadık diyerek başlıyor anlatmaya “Özellikle lise de okuyan oğlum sıkıntı yaşadı. Gün oldu ders açılmadı, gün oldu hocalar bağlanamadı. Doğru dürüst bir eğitim alamadı. Meslek lisesi okuduğu için uygulamalı derler alıyordu. Okullar bir açılıp bir kapandı adeta yapboza dönüştü. Lise de keyfi uygulamalar vardı. Örneğin sabah 9’da olan ders bir anda saat 15.00’a alınabiliyordu. Evlerimiz okul haline geldi. Siz saati değiştiriyorsunuz ama çocuk o saate dışarı çıkmak istiyor. Lisedeki oğlumun bir gün 2 saat dersi var. Diğer gün 9 saat ders koymuşlar. Sabah 9’da başlayan ders akşam 7’ye kadar sürüyordu. O çocuk bu kadar saat bilgisayarın başında nasıl dayanacak? Derse bağlamadığımız günler de oldu. Kızımın da tableti ve bilgisayarı yoktu. Kendi telefonumu vermek zorunda kaldım. Benim iki çocuğum diğerlerine göre daha şanslıydı. Mevsimlik işçi çocukları, köylerde internetin olmadığı, evde telefon ve tableti olamayanlar uzaktan eğitime ulaşamadı. Bu yüzden şanslı olanlardanız diyebiliriz.” Aslında çocukların uzaktan eğitime adapte olamadığını söyleyen Nursel “Öğretmeni karşıda göremiyor. Diyaloğa giremiyor. Bu süreç 2-3 ay sürse sorun olamayacakken, ama 1.5 yıl oldu. Ben artık çocuklarıma kitap okutamıyorum. Derse oturtamıyorum. Ders çalışma ile ilgili motive olamadılar. Benim çocuklarım ‘okul’ nasıl bir şey diye unutma noktasına geldiler” diyen Nursel, salgın öncesinde de eğitim sorunlarına değinerek şunları söyledi; “Çocuklar okula giderdi. Ama ne kadar nitelikli eğitim tartışılır. Dağıtılan ücretsiz ders kitaplarında hiçbir şey yok. Her ders için ayrıca kaynak kitap satın almak zorunda kaldık, kalıyoruz. Aileler yayınevlerinin pençesine düşmüş durumda. Bu kitapların maliyeti epey yüksek. Öğretmen zorunlu tutmuyor. Aman çocuğum geri kalmasın diye almak zorundasın. Her sene kitap mı değiştirilir? Her sene müfredat mı değiştirilir? Ama pandemi ile birlikte eğitimde tamamıyla bir boş vermişlik hâkim. Benim çocuklarım tam gelişim çağındalar. Eğitimde tam bir kaos durumu var. Eylülde okulların açılacağını düşünmüyorum. Tekrar uzaktan eğitime devam edebilirler. Ama alt yapısı oluşturulmadan, internet bedava yapılmadan, tablet dağıtılmadan nasıl devam edecek? Yapılabilecek hiçbir şeyi yapmadılar diyebilirim. Aileler tamamı bir korku ve endişe içinde. Bir aylık bir süre kaldı. Biz aileler hazırlık yapacak mıyız bilmiyoruz. Belirsizlik hali devam ediyor. Özel okullar açılabilir, kolejler açılabilir ama devlet okullarının hazır olduğunu düşünmüyorum.”
Ne yapılması gerekiyor sorusuna ise Nursel öncelikle aşılanmanın hızlanması gerektiğini belirterek “Okulların temizliği ve hijyen kısmı bir an önce yapılmalı. Ama 18 aydır bir türlü hazır olmayan uzaktan eğitimden bahsediyoruz. Her koşula hazır olacak bir eğitim altyapısının olması lazımdı. Bu süreç öğretmenleri de zorladı. Onlar da ellerinden geleni yapmaya çalıştı ama sorun sistemsel diye düşünüyorum.”
‘UZAKTAN EĞİTİM ÇOCUKLARI OKULDAN UZAKLAŞTIRDI’
Biri kreş çağında olmak üzere iki çocuğu var Nezaket’in. Eğitim alanında yığılmış onca sorun varken bir de salgınla birlikte daha derinleşen bir eğitim sistemimiz var diyerek başlıyor söze “Eğitimin önemi ortada. Uzmanlar bir an önce kapanmaktan, önlem almaktan bahsetti. Kısıtlamaların doğru şekilde yapılmasından bahsetti. Alınmayan tedbirler yüzünden, geç kalındığı için, yeteri kadar özen gösterilmediği için okullar açılmadı. Ve biz eğitim hayatına geri dönemedik. En mağdur kesim ise çocuklar oldu. Hayat eğitim demek, eğitim hayat demektir. Ben bu sözü önemsiyorum. Bence hayat okuldadır. Kendim üzerinden ölçüyorum. Evde olduğum gün her gün aynı işleri yapıyorum. Ve belli bir zaman sonra körelmeye başlarsın. Çocuk da böyledir. Okuldan ve eğitim alanında uzak kaldığı sürece körelir. Okula gidince bir iletişim ortamı var. Öğrenme ortamı ve yeteneklerini geliştirme fırsatı olur. Bunların üçü de evde yaşanmıyor. Dışarıdan bakınca okul deyince sadece öğretmen akla geliyor. Uzaktan eğitimde öğretmeni görsün yeter diye düşünüyor. Ama okul bir bütün olarak öğrenme ortamıdır. Çocuk okula gidecek. Uzaktan çalışma olur mu? Olur. Ama uzaktan eğitim olmaz. Gerçek bir öğrenme ortamını veremez. Onlar gelişim çağındalar. Bir ekrana bakarak öğrenme olmaz. Biz şanslı ailelerdeniz. Ama genel anlamda bir sıkıntı var bu gerçeğin farkındayız. Ben çocuklarımın eğitimiyle ilgilenip takip ediyorum. Biz veliler olarak eğitim sistemindeki eksiklikleri ve aksaklıkları biz tamamlıyoruz. Eğitimi kısa vadede düşünmemiz gerekiyor. Mezun olacak doktor ve hemşire bulamayabiliriz. Aldıkları uzaktan eğitim ne kadar nitelikli, gerçekten yeterli mi? Bakarak dokunarak öğrenmesi gereken yükseköğrenim öğrencilerini de düşünmemiz lazım” dedi. Salgınla birlikte ekonomik sıkıntıların arttığından bahseden Nezaket “Salgın döneminde işsiz kalan aileleri düşünün. Çocuklar sadece uzaktan eğitimden zarar görmediler. Ayrıca ekonomik kıskacın da pençesine düştüler. Özel Ek ders alıp açığı kapatan öğrenci artık ek ders alamaz hale geldi. Çocuklar sudan çıkmış bir balığa dündü. İstediği bölüme nasıl hazırlanacağını bilemez hale geldiler. Her şeyin ucu paraya dokunuyor.”
Nezaket, “Eğitim anlayışının kökten değişmesi lazım. Öğrenci odaklı olması gerekiyor. Bilgi ve becerileri dikkate alınarak eğitim sistemi düzenlenmelidir. Okullarda seyreltilmiş şekilde eğitim yapılması gerekiyor. Okulların mutlaka düzenli temizlenmesi ve hijyen boyutunun halledilmesi gerekiyor. Aileler kaygılı çocuğunu bu koşullar sağlanmadan göndermek istemiyor. Toplumun da eğitim konusunda daha duyarlı olması gerekiyor. Eğer ben aşı olmaz isem çocuklar okula gidemez diye düşünmesi lazım” diyerek sözlerini noktaladı.
‘ÇOCUĞUMU MUTFAK HARCAMALARIMDAN KISARAK ÖZEL OKULA VERDİM’
Kocaeli Derince’den Sevgi be Nuriye okulların yüz yüze başlamasının önemine dair konuştular.
Sevgi: Benim iki çocuğum var, biri lise biri ortaokul çağında. Liseye giden çocuğum bir şekilde online dersle idare ediyor fakat ortaokula giden oğlum sınava hazırlanacak bu sene mecbur onu özel okula verdim. Çok iyi bir okul değil ama mutfak harcamamdan kısarak verdim. Çünkü geçen yıl hiçbir şey öğrenmedi çocuk bu yıl en azından biraz olsun bir şeyler öğrensin iyi bir lise kazansın istiyoruz. Eğitim çok kötü yönetildi bana sorarsan online derslere giren çocuk sayısı az, girseler bile aktif bir ders katılımı olmadı. Eylül’de ne olursa olsun okulların açılmasını bekliyoruz normalde en fazla bizde kapalı kaldı okullar diğer ülkelere göre, biraz başka ülkelerde nasıl oluyor örnek alsınlar çocuklara okulu sevdirmeleri lazım her şeyden soğudular.
Nuriye: Benim üç çocuğum var küçüğü ortaokula gidiyor tüm imkânlarımızı seferber edip ona tablet aldık ama yine de çocuk derslere girse bile odaklanamadı. En az bir sene hiç okumamış gibi biz kayıptan görüyoruz. Öğretmenlerin eğitimcilerin de böyle görmesi gerekir. Okulların yeniden açılması gerekir ama benim umudum yok delta varyantı ile yeniden kapanmalar olursa çocuklarımızın hali nasıl olacak kayıp üstüne kayıp yaşayacaklar.
Fotoğraf: Freepik
İlgili haberler
Bu bir yangın yazısı değil, ‘seçim’ yazısı
Doğayı yağmalayan, emeğimizi sömüren, bedenimizi yok edip varlığımızı hiçe sayan türümüzün sömürgenl...
Evimiz yanarken ne yapacağız?
“Ben ne yapabilirim ki?” diyecek zamanda değiliz, evimiz yanıyor. Ya yangını seyredenlerden olacaksı...
Didim’de yetkili sendika Eğitim Sen: Hiç durmadan...
Didim’de Eğitim Sen’in TİS sürecinde yetkili sendika olmasında büyük emeği olan üç kadın yöneticiyle...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.