eczacılar ve eczane çalışanları bu süreçte çok kırıldı, çok sahipsiz kaldı ve çok harcandı. yaklaşım biçimi olarak hem kıymetsiz bulundular, hem de tüccarlıkla suçlandılar pahalı gelen maskeleri mecburen pahalı sattıkları için. maske satmaları yasaklandı ve her biri bir reçete girer gibi girilecek maske dağıtma işi eczacılara yıkıldı. ki sistem çoğunlukla çalışmadı beklenen şifreler hep gecikmeli geldikçe birçok kişiye dert anlatmak zorunda kaldık. parasıyla satamayınca yardımcı olmuyor pozisyonunda kaldık. bankaya girebilmek için yüzümüzdeki maske bile istendi, tüm bunlara muhatap kaldık. çok temas, çok risk, çok sinir bozukluğu demek bu.
en önemlisi tüm bunlar yaşanırken toplum sağlığının devamlılığını sağlamak birincil açıdan eczacıların işi oldu. dişi ağrıyan da cildinde döküntüsü olan da evhama kapılan da “Yandım anam midem çok kötü” diyen de soluğu eczanede aldı. “hastaneye gitmekten korkuyorum aman deyim bana yardım et” diyenden tutun da, “doktora gidemiyorum bana reçetesiz antibiyotik ver” diyenine kadar her biri ile eczacı ve çalışanları muhatap oldu.
bu kadar görmezden gelinip mesleğin harcandığı bir süreçte insanlar, eczanelerin toplum sağlığında ve sosyolojisindeki rolünü ne kadar fark edebildiler merak ediyorum. günde 480 maske dağıtmak dolayısıyla sisteme girmek ve bu kadar insanla muhatap olmak zorunda kalan eczaneyi mesela çevrede oturan insanlar fark edebildi mi? birçok işyeri kapalı, ama eczaneler açık, ancak ekonomik anlamda satış çok çok düşük. kasanın 25 lira, 50 lira ile kapandığı günler oldu ciro olarak ya da o da olmayan. “oh onların tuzu kuru mu diyorlar acaba merak ediyorum eczaneler için. o kadar kolaylıkla tüccarlıkla suçlanıveren eczacıların bu zorlu süreçte defalarca covid reçetesi elinde eczane eczane gezen hasta yakınları ile nasıl bir bulaşmaya maruz kaldıklarının kaç kişi farkında.. nasıl bir tedirginlik yaşandığının eczacı ve çalışanlarından kaç kişi kaybedildiğinin...
ve insanların bir şey isterken bizden, her şey normalmiş de almaları gereken ilgi gecikiyormuş gibi alacaklı hallerine ne demeli, ya da severken bile sıklıkla gelen “siz bize lazımsınız” diyen bencillikle örülmüş sevgi sözleri ağır geliyor. halimizi anlayanlara ihtiyaç duyuyoruz bizler de sizin gibi.
tüm bunların üstüne biliyorsunuz ben ilaç yapıyorum. günü laboratuvarda geçiren bir eczacıyım. bu yazıda genel olarak eczanelerin durumuna ilişkin sorunları aktarmak , istedim size. yoksa bu kadar insan teması yoğun olan eczanemde yaşanılanları anlatsam film gibi. şunu söyleyebilirim ki eczane halkı başlarına gelenleri daha çok ve daha çok anlatmalı.
bu ay gelir vergisini almakta devlet hiç gecikmedi meselâ. anlatmalı. ben de şimdi sabah erkenden kalktım, içim içime sığmıyor. bugün tahakkukun son günü. gidip devletime vergimi ödemeliyim, tutmayın beni.
Yazar Aynur Uluç yazılarında büyük harf kullanmamayı tercih etmektedir.
İlgili haberler
ölürsem beni maskemle gömün
‘ah kızım diyorum, milletin evde durmaktan canı patlamış, sen daha eve gidip yemek yapacaksın, bekle...
bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu
‘eczanede bir koronalı hasta köşesi yapacakmışız öyle bir tebliğ geldi dün. reçete gelince koranalıy...
İçinde saklı ‘Çakıl Taşları’
Kadınların yaşam içinde kendini doğurmasına ve güçlenmesine ilişkin temayı kendine özgü bir tarz ile...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.