Dayanışmayı en iyi kadınlar bilir. Yüz yıllardır hapsoldukları karanlıklarda yaşadıkları acıların yol açtığı yaralarını bazen kanatıp bazen sağaltmayı birbirlerinden öğrendiler. İlmek ilmek dokudukları halılarda, kilimlerde, nakışlarda, oyalarda hayallerine hep yeni renkler desenler katmaya devam ettiler… Yoklukta yoksullukta acılarını ve hayallerini paylaşarak ayakta kaldılar.
Bugün de depremden en çok etkilenen kadınlar aralarında dayanışma köprüsünü her yerde ilmek ilmek dokuyor. Biliyoruz ki deprem en çok yoksul emekçiyi etkiledi. Ekonomik durumları görece iyi olanlar can ve mal kaybına uğrayan yoksullarla depremde aynı acıyı yaşadı ama sonrasında onlar kendilerine il dışında daha yaşanılası yerler bulabildiler. Emeğinden başka hiçbir geliri olmayanlar ise bugün yaşadıkları acının yanında bir de derin yoksunluk yaşıyorlar. Onların her şeye ihtiyaçları var. En temel ihtiyaç olan suyu bile bulamayan hâlâ çok sayıda insan bölgede yaşam mücadelesi veriyor. Devletin kurumları kurtarmada olduğu gibi barınma, beslenme, hijyen ihtiyaçlarını karşılamakta hâlâ yetersiz. Özellikle kadınlar dar yaşam alanlarında hayatı sürdürebilir kılmak, çocukların beslemek koruyup kollamak için çok çaba gösteriyorlar. Yalnız yaşayan veya yakınlarını kaybetmiş yalnız kalan kadınların durumu daha da ağır. Onlar kalabalık ve yabancı ortamlarda zorlu bir yaşam mücadelesi vermek durumundalar. Ve bu süreçte kadınlar deprem ve sonrası süreçte kendi aralarında oluşturdukları dayanışmayı ilmek ilmek bir ağ gibi dokumaya çalışıyorlar. Bölge dışındaki kadınlar da bu ağın bir parçası olarak çeşitli inisiyatifler geliştiriyor. Kitle örgütleri, kadın örgütleri bazen kadın girişimleri kocaman bir dayanışma ağı oluşturarak bölgedeki kadınlara destek olmaya acılarını bir nebze de olsa iyileştirmeye çalışıyor.
ÖFKEYİ İTİRAZA DÖNÜŞTÜRECEK ÖRGÜTLÜLÜKLERİMİZİ GÜÇLENDİRMEYE İHTİYACIMIZ VAR
Acıyı dayanışmaya dönüştürmek kısmen başarılı olunsa da henüz yeterli olmadığını çok açık. Bir kez yardım yapıp kenara çekilmek ile işlerin bitmeyeceğinin farkındalığını artırmak gerekiyor. Zaten çoğu yoksul olan çadırlarda yaşayan bölge emekçileri her şeylerini, çoğu işlerini bile kaybetmiş durumda. Onların temel ihtiyaç gereksinmeleri birkaç ayda bitecek gibi görünmüyor. Bu nedenle zamanla yavaşlayacak olan dayanışmayı canlı ve sürekli kılmak zorundayız. Yaşamın en temel ihtiyaçlarını ve bunların ne kadar önemli gereksinmeler olduğunu en iyi biz kadınlar biliriz. Bir tırnak makasının, bir sabunun ne kadar hayati olduğu ancak onlara sahip değilseniz anlarsınız.
İşte bu yüzden Ekmek ve Gül, kadın dayanışmasıyla çok önemli bir işi kotarmaya çalışıyor. Kız kardeşlik köprüsünü bulunduğu illerden deprem bölgesine uzatarak kadınların en temel hijyen ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Gönüllü kadın dayanışma ağına ulaşabileceği herkesi dahil ederek büyütmeye çalışıyor. Ve bu yapı gitgide güçleniyor, güçlenmeli de. Türkiye’deki sistem ne yazık ki bize hiç güvenli olamadığımız bir yaşam sunuyor. Özellikle İstanbul ve birçok bölge deprem fay hattında bulunuyor. Hepimiz deprem veya başka doğal afetlere karşı devletin hiç hazırlıklı olmadığını bu süreçte çok net gördük. Belki de hepimizde ciddi travmaya neden olan da bu acı gerçeklikti. Bir avuç azınlığın hizmetinde olan devlet emekçileri sadece yoksulluğa mahkum etmekle kalmamış bizden zor zamanlar için aldığı vergileri de sermayenin hizmetine aktarmış. Şimdi tüm adaletsizliğin, eşitsizliğin hem hesabını sormak hem de kendi örgütlülüğümüzü daha da güçlendirmek sorumluluğuyla karşı karşıyayız.
İşte tam da bu yüzden acının dayanışmaya dönüştürülmesi yetmez. Bizim öfkeyi itiraza dönüştürecek örgütlülüklerimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var. Dayanışma, yaşadığımız felakette açılan yaraya sadece geçici pansuman etkisi yapar. Yarayı kökten iyileştirmek istiyorsak daha güçlü örgütlenmeliyiz. Sitemin karanlığında daha dar alanlara mahkum edilen kadınlar da bu örgütlülük içinde edilgenlikten çıkıp aktif birey olmanın yolunu öğrenerek yardım değil hakları savunmak için yer almak zorundalar.
Bugün kadınların tam da hakları için mücadele etme zamanı. Özellikle seçim sürecinde sistemi düzeltme değil emekçiler lehine sistemi değiştirme mücadelesinin bir parçası olmalarının zamanı. Özgün taleplerinden vazgeçmeden emek ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olmalı kadın mücadelesi. Çünkü sistemin emekçiler lehine değişmesi ile kadınlar daha özgürleşir. Haydi kadınlar kendi haklarımız için de emek ve demokrasi mücadelesini birlikte büyütelim… Seçim çalışmalarında gücümüz oranında yer alalım.
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Yaraları sarmak kardeşliği büyütmek lazım
‘Çok acı bir şey de var; çok kozmopolit bir yer Maraş. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Suriyeli… Çok fazla...
Kız kardeşlerimizle dayanışmamıza engel olamazsını...
Ankara’da bile depremin etkilerini komşularımızla, iş arkadaşlarımızla kurduğumuz bu dayanışma ile a...
Acıyla yanan bu şehirde bizleri gülümseten gönüllü...
İskenderun’da depremzede olan hem de gönüllü olarak hem gönüllü olarak Tüm gönüllülerimiz... Acıyla...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.