Eskişehirliyim doğma büyüme, 40 yaşındayım. Eskişehir Organize Sanayi’de bir metal fabrikasında çalışıyorum. Çalışıyorum ama ne kadar çalışmak denilirse buna. Baskılar, mobbingler, psikolojik savaşlar ve daha niceleri...
Geçtiğimiz günlerde bir boşanma sürecine girdim. Bu süreçle beraber sağlık sorunlarım da baş göstermeye başladı. Adliyede geçen günler, hastanede geçen günler... Ameliyat sürecimden dolayı işyerimden bir ay uzak kaldım. Departman şefimden bu süreçte bir destek bekledim, kadın olduğu için... Aslında destekte değil az biraz anlayış. Fakat göstermedi; iki yıldır çalıştığım bölümü değiştirdiler. Arkadaşlarımdan uzak kalmam bir yana çalışma yükümü artırdılar. Hem boyumdan hem kilomdan daha fazla malzeme kaldırmak ve yerleştirmekle cezalandırdılar beni.
Fabrikada başıma bunlar gelirken o arada asgari ücrete yapılan zam geldi gündeme. Aynı zamanda fabrikada her sene başı yapılan zamlar da var tabi. Fabrikada yapılan zammı konuşmak bile anlamsız şu an, o kadar gülünç rakamlar var ortada. Bir yandan asgari ücrete yapılan zammın da bir hayrını göremedim. Kaşıkla verilen kepçeyle geri alınıyor çünkü.
ARTIK NEFES ALMAK İSTEDİĞİMİ ANLAMIYORLAR
İş hayatında bunlar olurken bir yandan hayatım boyunca kendim için bir tek karar aldığım zaman başladı; Boşanma. Zaten maddi sıkıntılarla boğuşurken eve gelmeyen, bize bakmayan bir eşle hayatımı daha fazla devam ettirmek istemediğimi fark ettim. Zaten 15 yaşımdaki bu evliliği kendi rızamla istememiştim, evlendirdiler oldu bitti işte. Dört çocuğum var, biri benim yanımda ilkokula gidiyor. Asgari ücretle hem ona bakıyorum hem de evimizi çeviriyorum. En azından artık kafam çok rahat.Rahat dediysem her şey öyle güllük gülistanlık değil. “Bu yaştan sonra ne boşanması”, “Boşandıysan köye geri dön”, “Hayatında biri mi var, o yüzden mi boşanıyorsun”... Herkesin ağzında bu cümleler dolanıp duruyor. Artık nefes almak istediğimin farkına varamıyorlar. Hepsine karşı her zaman ayakta durmaya devam edeceğim. Ailem, çocuklarım, eşim dostum bana sırtını dönmüş olsa bile...
YAPAMAZSIN DİYENLERE İNAT...
Bir kadın olarak ailemden, çocuklarımdan, eşimden az da olsa değer görmek isterdim. Evimde huzur olsun isterdim, toplumda söz hakkım olsun isterdim. Babam beni okula göndermediğinde “Gitmek istiyorum” demek isterdim. Evlendirmek istediklerinde “Evlenmek istemiyorum” demek isterdim... Kısacası mutlu olmak isterdim.Bir işçi olarak da hakkım olanı almak isterdim. İşyerinde bütün günüm bitmesin isterdim. Yanımdaki insanla aynı işi yaptığım halde onun gibi maaş almak isterdim; ondan daha az değil, çünkü daha az çalışmıyorum...
Kısacası hem kadın olarak hem işçi olarak hakkım neyse onu isterdim, fazlasını değil. Bundan sonra kendi mutluluğum için çabalayacağım.
Bu mektubu okuyan herkese söyleyeceğim; dik durun, hayallerinizin peşinden gidin ve en önemlisi asla umutsuzluğa kapılmayın. Yapamazsın diyenlere inat yapın, gülün, mutlu olun.
İlgili haberler
Pastayı sendikacılar yesin!
Çimse-İş Sendikası işçiye değer vermeyen, işçilerin kendilerini sorgulamasından rahatsız olan patron...
Gece vardiyasında 8 Mart sohbeti
Bu sohbette şunu gördüm ki çoğu kadının 8 Mart’tan haberi yok ya da ilgisini çekmiyor, bilmenin haya...
Bunca kötülüğe inat, daha çok yan yana geleceğiz
8 Mart’ın yaklaştığı şu günlerde bizler sesimizi daha da yükselterek, daha çok bir araya geleceğiz v...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.