‘İntikam Benimdir’ isimli roman Marie NDiaye’nin Türkçe’ye çevrilen ilk romanı olma özelliğini taşıyor. NDiaye, bu romanında üç kadının hikayesi üzerinden kadınlara özgü travmaların izlerini sürüyor.
Romanın başkarakteri Avukat Susane –ki kendisinin ön adını roman boyunca öğrenemeyiz- 42 yaşında, sıradan, mesleğinde herhangi bir iddiası olmayan bir avukattır. Bir gün kendisine oldukça medyatik bir dava gelir; dava üç çocuğunu boğarak öldüren Maryline Principaux’un savunulmasıdır. İşi kendisine getiren Gilles Principaux isminde biridir. Susane, Bay Principaux’u nereden tanıdığına dair hafızasını zorladığında, o 10 yaşındayken annesinin onu, çalıştığı eve götürmesiyle ilgili bir anı hayal meyal canlanır ama ayrıntıları hatırlayamaz. Susane’nin o evin genciyle yaşadığı şey her neyse, hayatında sarsıcı bir etki yaratmıştır. Ancak Susane yaşananları da kendisine davayı getiren kişinin aynı kişi olup olmadığını da bir türlü netleştiremez. Böyle önemli bir davada tercih edilmesinin nedenini de bir türlü anlayamaz.
UYKUYA YATIRMA RİTÜELİ
Romanın diğer karakteri Maryline Principaux, üç çocuğunu küvette boğarak öldürmesine rağmen adeta onları kurtardığını düşünmektedir. Susane ile konuşmalarından, onun ne kadar örselenmiş bir kadın olduğunu anlarsınız. Evlenmeden önce sosyal ve neşeli bir kadınken, özellikle de çocukları dünyaya geldikten sonra eşinin baskıları sonucunda eve hapsedilmiş, tüm hayatı çocuklarından ibaret bir kadın haline gelmiştir. Romanda tam olarak ifade edilmese de onun şiddet mağduru olduğunu da sezeriz içten içe. Kim bilir, belki de bu eylemi çocuklarını o şiddet sarmalından kurtarmak içindir. Ya da hayatının tümünü ele geçirmelerinden bu şekilde kurtulacağını düşünür. Aslında Maryline’in tüm nefreti kocasına yöneliktir. Asıl garip olan ise eşinin ona hiçbir kızgınlık hissetmemesi ve sadece onu savunmak istemesidir.
Romanın, Bayan Principaux’un Susane ile görüşmeleri sırasındaki monoloğa dönüşen kısımlarında, “Bu kadın neler yaşadı da bu cinayetleri işledi?” sorusu takılır aklımıza. Büyük olasılıkla sistematik şiddet mağduru olan bu kadın, örselenmiş kadın sendromundan muzdariptir. Zira Bayan Principaux, hayatını çocuklarına adamış; sağlıklarından beslenmelerine, her şeyi en ayrıntısına kadar düşünen biridir. Cinayetleri de sanki bir uykuya yatırma ritüeli gibi anlatır. Hatta çocuklarından en küçüğünü öldürmeden önce emzirmiştir.
KADINLARIN ESARETİ ÜZERİNE DÜŞÜNMEK
Romanın diğer önemli kadın karakteri Susane’nin temizlikçisi Sharon’dır. Göçmen, çalışma izni olmayan Sharon, Susane’den gizli başka işlerde de çalışan, buralarda her türlü sömürüye uğramasına rağmen haklarını savunamayan bir kadındır. Bir gün Sharon’ın evini ziyaret eden Susane, onun gittiği evlerden birinin sahibinin Principaux soy isimli yaşlı bir kadın olduğunu öğrenir. Acaba bu ev çocukluğunda annesi ile birlikte gittiği ev midir? O evde yeni istismarların yaşanma ihtimali nedir? Romanda bu sorular kovalanıp durulur.
Bu romanın en özgün yanı, sorulan soruların hiçbirine yanıt verilmemesidir. Okurun kafasını kurcalayan şeylerin hiçbiri aydınlanmadan roman son bulur. Belki de yazarın amacı sadece sorular üzerine düşündürmek, kadınların hayatlarında travma yaratan olayların nedenleri üzerine kafa yormamızı sağlamaktır. Sonuçlar değil nedenlerdir önemli olan ve bu üç kadının iç içe geçen trajik hikayeleriyle kadınların esaretine neden olan şeyler üzerine düşünmemiz sağlanır.
Fotoğraf: Kitap kapağı
İlgili haberler
Yüreği evlat hasreti ile yanan her anneye
‘Transferimden 6 gün sonra hamile olduğumu öğrendiğim anı anlatamam. Ama sonrası çokça korku ve gözy...
Çözümü, sorunları yaşayanlar bilir
‘Rantçı değil emekten yana bir belediye için, kim nerede aday olacaktan ziyade birlikte nasıl yönete...
İki mahalle, iki hayat, ortak çaresizlik
Kendimden geçtim ama çocuğum için her an deprem olacak kaygısı yaşıyorum. Belediye binalar sağlam mı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.