Sıradan kadınların öyküleri: Hatun Kişi Niyetine
Hande Kayacan’ın kaleme aldığı “Hatun Kişi Niyetine” kitabında her hikaye, kadınların kendi ağzından anlatılıyor. Kadınların umutları, acıları, yaşadıkları sade ama duygulu bir dil ile kaleme alınıyor

Hande Kayacan’ın kaleme aldığı “Hatun Kişi Niyetine” 14 kısa hikayeden oluşan bir öykü kitabı. Kayacan kitabın ön sözünde, bu kitabı öncelikle bir röportaj olarak tasarladığını söylüyor. Ülkenin farklı yerlerinden kadınların kendi deneyimlerini, hayallerini yansıtmak istediğini ancak kadınların kendi hikayelerini, acılarını ve yaşanmışlıklarını anlatmak istediğini fark edince bu kitabın oluştuğunu söylüyor Kayacan.

Kitap her gün sokakta, iş yerinde, mahallede gördüğümüz sıradan kadınların sıradan hikayelerinden oluşuyor. Kayacan, kadınlarla yaptığı görüşmeler sonucu elde ettiği hikayeleri ufak değişikliklerle öyküleştirerek yansıtıyor kitabına. Kendisi de kitabın ön sözünde şu ifadeyi kullanıyor:

“Yaşanmışlıkları olduğu gibi paylaşamazdım. O yüzden her cevaptan ayrı karakterler yaratıp öyküleri oluşturdum. Böylece onlara bambaşka bir yol çizmek istedim. Çoğunu mutu bitirmek istedim. Umut hep olsun istedim. Yani şöyle diyebilirim ki bu hikayelerin yüzde 70’i gerçek yüzde 30’u kurgudur. Her kadın karakter ilham aldıkları kadınların bazen özelliklerini, bazen hayallerini bazen de yaşanmışlığını taşıyan bambaşka karakterlerdir.”

Kitapta her hikaye, kadınların kendi ağzından anlatılıyor. Kadınların umutları, acıları, yaşadıkları sade ama duygulu bir dil ile kaleme alınıyor. Kimi çocukluğunda yaşadığı şiddeti ve bunun kendisinde ve ilişkilerinde nasıl iz bıraktığını anlatıyor, kimi şiddetten kurtuluş hikayesini paylaşıyor, kimi ayağı kalkarken kız kardeşlerinin ellerinden nasıl tuttuğundan bahsediyor.

BİR KURTULUŞ ÖYKÜSÜ

Kitaptaki ikinci öykü “Binbir Gece Masalı.” Ana karakterimiz Şehrazat. Hikayeyi okurken Şehrazat’ın küçük bir kız çocuğu olduğu zamandan anneliğine uzanan bir serüvenle karşılaşıyorsunuz. Bu serüven Şehrazat’ın kanatlarının nasıl kırıldığını ama kız kardeşlerinin dayanışmasıyla nasıl yeniden uçmaya başladığını gösteriyor.

“Aşk” ile başlayan bir ilişkinin kumarbaz bir koca ile nasıl şiddet sarmalına dönüştüğünü, yoksulluğun kadınları nasıl etkilediğini çarpıcı bir biçimde anlatıyor Şehrazat:

“Kızım altı yaşına gelmişti, bazı günler okula göndermiyordum çünkü yanına koyacak beslenme bulamaz olmuştuk. Sevdiğim adam gitmişti yerine asık suratlı, sürekli bağıran narsist bir adam gelmişti. Artık yüzünü dahi görmek istemiyordum. Paranın hesabını sormaya başladığımda bana hakaret etmeye başlıyordu, çocuklarını çok seviyordu ama bencilce bir sevgiydi bu.”

Şehrazat tüm yaşadıklarına rağmen bir süre daha tutunuyor kendisine şiddet uygulayan eşine. Ama arkadaşları gözünü açmasını sağlıyor, ardından onun kurtuluş hikayesi başlıyor. Şehzarat’ın kurtuluşuna ilişkin yaptığı plan dahi kadınların hayatlarını nasıl sürekli tetikte ve korku içinde yaşamaya mahkum edildiklerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Ama o korkuya rağmen hayallerine ve kız kardeşlerine tutunarak düştüğü yerden doğruluyor. Öyküyü okumayı bitirdiğimde hem gururlu hem de hafiflemiş hissediyorum.

YAS VE YALNIZLIK

Kitaba ismini veren öykü, “Hatun Kişi Niyetine.” Kadın cinayetlerinin ve arkasında bıraktığı yas ve yaşanılan yalnızlık hissi, bu yası çok taze yaşayan Ahsen’in ağzından anlatılıyor. Yasın yanı sıra toplumdaki ayrımcılığı da çok güzel somutluyor Ahsen. “Aile” denilen mefhumun öyle her durumda kadının yanında durmadığını çok açık anlatıyor.

Erkek kardeşi tavır almış Ahsen’e. Başta nedenini bilmiyorum. Okurken, “Cenazede de olmaz bu kadar” diyorum. Nedenini öğrenince de “Hee, vay alçak vay” diyerek Ahsen’in erkek kardeşine sesli bir şekilde hakaret ediyorum. Ahsen’in annesinin ölüm nedenini öğrendiğimde ise daha büyük bir öfke duyuyorum, çünkü bu ölümün benzerlerini yarın öbür gün haber olarak girebileceğimizi düşünüyorum.

“Koyun can derdinde, kasap et derdinde” dediğim bir kısım da oluyor öyküde. Ahsen cenaze evinde yas tutarken çocukluk aşkı Ferdi ile karşılaşıyor. Sarılıyorlar, sohbet ediyorlar. Ferdi -niyetinden bağımsız- mevzuyu hızlıca “aile kurmaya” bağlıyor. “Ahsen’in annesi daha yeni ölmüş, cenaze evindeler; Ferdi’nin derdine bak” diye düşünüyorum okurken. Belki bazılarınız bu öyküyü okurken “Yok ya bir cenaze evinde, annesi yeni ölmüş bir kadına kimse bunu söylemez” diye düşünebilirsiniz. Ama ben bu öykünün her cümlesinin çok gerçek olduğunu düşünüyorum.

DOĞRUNUN BİRDEN FAZLA YÖNÜ VAR

“İkinci Şans” başlıklı öykü ise Selen, Helen, Nova ve Atlas’ın ağzından anlatılıyor. Selen ve Atlas, Helen ve Nova’nın ebeveynleri. Bu dört karakterin anlattıkları Selen ve kızlarıyla olan ilişkilerine odaklanıyor. Bazen çocukları için en iyisini isteyen ve en iyisini yapmaya çalışanların onlara nasıl zarar verdiğini görememesini anlatıyor.

Bu öyküde her bir karakterin kendi perspektifinden birbirleriyle olan ilişkilerini anlatmasını okumak oldukça keyif verici. Aslında doğru ya da gerçek olarak bildiğiniz şeylerin birden fazla yanı olduğunu görüyoruz. Bir yandan da kızları ve eşiyle kurduğu dayanışma ile Selen’in iyileşme sürecine de tanıklık ediyoruz.

Birbirinden güzel ve gerçek öyküleriyle okuması oldukça keyifli bir kitap Hatun Kişi Niyetine. Ancak şunu da söylemeden geçmeyeyim, öykülerin bazı kısımlarında çeşitli tetikleyici unsurlar da -istismarın açık anlatımı gibi- var. Özellikle şiddet ve istismar gibi olayların açıklıkla anlatılmasına dönük politik eleştirilerin yanı sıra Hatun Kişi Niyetine’nin bu anlatımları olmasaydı da yeterince çarpıcı ve etkileyici bir kitap olacağını düşünmeden edemiyorum.  

Fotoğraf: Ekmek ve Gül