GÜNÜN FİLMİ: Sultan
Yeşilçam’ın unutulmaz kadın karakteri Sultan, bu yazıyla kapınızı yeniden çalıyor. Eğlenceli ve bir o kadar da dokunaklı bu filme ve kendimize doğrusuyla-yanlışıyla daha yakından bakalım…

Yakından tanıdığınız Yeşilçam’ın unutulmaz kadın karakteri Sultan, bu yazıyla kapınızı yeniden çalıyor. 1978 yapımı bu eğlenceli ve bir o kadar da dokunaklı film, kendimizden çok fazla şey yakalayabileceğimiz bir 70’ler öyküsü… Cahit Berkay’ın dokunaklı müziklerinden, Türkân Şoray’ın son derece başarılı oyunculuğuna uzanan bu hikâyeye ve kendimize doğrusuyla-yanlışıyla daha yakından bakalım…

70’LER TÜRKİYESİ VE YALNIZ BİR KADIN
Film işçileşme ve kentleşmenin ciddi bir ivme kazandığı 70’li yıllarda geçer. Kent yoksullarının yeni bir zümre olarak ortaya çıkmasına neden olan kentlerin hızlıca kalabalıklaşması o yıllarda gecekondu mahallerini yaratır. Patlak veren ekonomik krizler ise kentlerdeki bu yoksul halkın ve işçilerin iki yakasını bir araya getiremeyişinin nedeni olduğu gibi, fabrikalardaki grev ve direnişlerin dinamiğidir de. “Valla en güzelini Nezahat’in kızı yaptı. Girdi bir fabrikaya. İzni var, sigortası var… İstediği zaman yapıyor grevi!” Bu replik dönemin sosyo-ekonomik koşulları hakkında fikir sahibi olmamız açısından önemlidir. Sultan ve arkadaşları evlere temizliğe giderek para kazanırlar. Ancak o yıllarda Türkiye’de fabrikalara olan talep piyasaya göre ücretlerin yüksek olması, oldukça iyi sosyal koşullar ve iş güvencesi gibi kriterler sebebiyle yüksektir. Bu yüksek standartları yaratan temelde giderek güçlenen sendikal harekettir. Aynı zamanda fabrikalarda sendikal faaliyetle örgütlenen işçiler, genişleyen gecekondu mahallelerinin kurucu unsurlarıdırlar.

Sultan, beyaz perdeye dönemin gecekondu mahallerinin birinden çıkıp gelir. O, evlere temizliğe giden bir ev işçisi, ölen kocasının ardından çocuklarına bakmakla yükümlü bir annedir. Mahallede herkes Sultan’ı hayatın üstesinden gelebilen güçlü bir kadın olarak bilir. Ancak eşini kaybetmiş olması, üzerinde ciddi bir baskı yaratmaktadır ve belli etmese de, sırtındaki yükleri tek başına taşımaktan yorulur. Bu sırada karşısına Kemal çıkar. Sultan, Kemal’e inanmaz ancak evlilik teklifi gelince fikri değişir. Çünkü çocuklarına baba olacak bir dayanağa ihtiyaç duyar. Tabii Kemal’e gönlünü de kaptırır. Fakat çok geçmeden Kemal’in yalanları ortaya çıkar.

GÜVENİLMEZ ERKEK: KEMAL
Sultan, Kemal’e neden başından beri güvenmez? Kemal, yakışıklılığı ve görece iyi maddi koşulları sayesinde mahalledeki kadınlarla ilişki kurmakta zorlanmaz. Fakat Sultan’a ulaşması zordur; çünkü Sultan kolay kanan bir kadın değildir. Bu durum Kemal’in hırsını körükler. Kemal’in güvenilmez olması aslında tam da bu yüzdendir: “Kaybetmek/ kazanmak” ve “değer” ilişkilerimizde birbirini tamamlayan kavramlar olarak değerlendirilirler. Bu türlü bir ilişki kurma tercihi, kadını pasif duruma düşürerek nesneleştirmekte ve kadın olma halini işlevsizleştirmektedir. Kadın her zaman yoğun bir koruma dürtüsüyle hareket ederek kendi alanına sıkışıp kalır. Bu tavır bir tür öğrenilmiş çaresizliği de içinde barındırır.

KADIN VE ERKEK: ERİL VE DİŞİL VARLIKLAR
Biz daha doğmadan bize biçilmiş toplumsal cinsiyet rolleri hepimizin algısını şekillendirir. Bu kodlar hem erkekleri hem de kadınları belirli davranış kalıplarının içine sokar. Günlük rutinimize yansıyan iş bölümleri, söz konusu kalıpların en basit örnekleridir: kadın çocuğa bakar erkek eve para getirir, kadın yemek erkek tamirat işlerini yapar, erkek dışarı (toplumsal alan) çıkar kadın ev içinde (özel alan) kalır… Bu katı cinsiyet rolleri sadece kadına değil erkeğe de taşınması zor yükler bindirir. Sistemin erkeği egemen unsur haline getirerek ona “olağanüstü” özellikler atfetmesi, erkek üzerinde yıkıcı bir etkiye sebep olur. “Erkekler, üreticisi ve sürdürücüsü oldukları bu sistemin kıskacında kendilerini var etmeye çalışmakta, her zaman daha büyük ve “güçlü” olan erkeğin hâkimiyeti altında kendilerinden beklenen ve karşılamaları mümkün olmayan rolleri sergileme zorunluluğuna -kadınlardan farklı bir biçimde de olsa- hapsedilir.” (1) Perdeye yansıyan örnekler bu hapsolmanın birkaç örneğini bize gösterir: Kemal ve bakkal arasındaki şiddete dayalı olmazsa olmaz rekabet, Kemal’in babası tarafından yeterince para kazanamadığı için aşağılanması ve kendi seçimlerini yapmaktan alıkonulması, kadına karşı evine para getirecek güçlü bir “erkek” imajı çizmek zorunda olması… Bu noktada “güvenilmez” Kemal’e geri dönersek… Alışılagelmiş erkek rolüne bürünmek için çabalarken kendine güvenini yitiren ya da bu güveni hiç hissetmemiş olan bir erkeğe (Kemal) bir kadın (Sultan) nasıl güvenebilir? Yanıtı sizlere bırakıyorum.

İKİ KADIN YAN YANA GELSE…
Kadınlar ve erkekler, özel ve toplumsal yaşamlarında erkek egemen sistemin kodlarını bilinçli ya da bilinçsizce yeniden üretirler. Bu kodlar içerisindeki davranış tercihlerimiz birçok nedenden ötürü değişiklik gösterebilir. Mesela Sultan’ın davranışı gibi olabilir: erkeğin yanlışını kabul etmeyerek buna karşı direnen… Ya da Kemal’in görüştüğü diğer kadınınki gibi olabilir: yanlışı gören ama erkeği sürekli affederek öğrenilmiş çaresizliği büyüten… Filmde gördüğümüz bu iki farklı tavır güçlü ve güçsüz olarak adlandırdığımız iki kadın imgesi oluşturur. Bu bizi şöyle bir ayrıma götürebilir: Sultan ve “diğer” kadınlar… Parçalanması gereken davranış kalıbı erkeğinkiyken, kadınlar (Sultan ve ötekiler) eril düzene göre kategorize edilir. Yani Sultan tek başına var olabilmeyi sağlayan korunaklı bir noktada durmayı becerebilmiştir; diğer kadın ise daha zayıf bir yerde durur ve korunmasızdır. Ancak bu zıtlık birini diğerinden daha iyi yapan özellikler barındırmamalıdır. Sultan’ın hayatla mücadelesi ve güçlü karakteri kuşkusuz hepimizi motive edici düzeydedir; temelde bu yazının yazılış sebebidir. Ve fakat atlamamamız gereken nokta şudur: erkek egemen düzen karşısında güçlü durmak için, bu iki kadın figürü bir araya gelmeli ve toplumsal cinsiyet kodlarından özgürleşmelidir.

VARDIĞIMIZ NOKTA
Küresel anlamda 70’ler boyunca yükselen sınıf hareketinin karakteri Türkiye’de de insanların yaşamını belirleyici özellikler taşır. O yıllardaki Yeşilçam filmleri bu açıdan bakıldığında adeta birer aynadır. Bu bağlamda Sultan, Türkiye’de toplumsal gerçekçi sinemayı başarılı şekilde temsil eden bir klasiktir. Öte yandan, o yıllarda kadın olmayı anlatan ve yalnız bir kadının gözünden Türkiye’ye bakan bir filmdir. “Düzenbozan” bir kadının başkarakter olarak tercih edilmesi açısından da ayrıca önemlidir. Nihayetinde Kamla Bhasin’in sözlerine kulak verelim: “Ben bir duvar değilim ki… Duvar böler. Ben duvardaki bir gediğim.”

Dipnotlar 1. Gizem Çelik, ““Erkekler (de) ağlar!”: Toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında erkeklik inşası ve şiddet döngüsü” Fe Dergi 8, no. 2 (2016), 1-12.

Kaynak: TEZ-KOOP-İŞ Kadın dergisi Mart sayısı

İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: Katwe Kraliçesi

Yaşamları sürekli yoksullukla mücadele ile geçen bir ailenin küçük kızının karşısına bir şans çıkar....

GÜNÜN FİLMİ: Yentl

1983 yapımı Yentl filmi annesi ölmüş, babası tarafından büyütülmüş, eğitim almak için erkek kılığına...

GÜNÜN FİLMİ: Umutlu Bir Hikaye

‘Umutlu Bir Hikaye’, Lüleburgaz’a bağlı Ertuğrul köyü kadınlarının Trakya’nın unutulmaya yüz tutmuş...