Yok, her şey bir gecede olup bitmedi; aniden Nazilerin ordusu şehirlere girmedi. Hitler bir günde, zayıfları, hastaları engellileri öldürün; Yahudileri, komünistleri, sosyalistleri, toplama kampına götürün emrini vermedi. Milyonlarca Yahudi’nin ve muhalifin gaz odalarında ölmesi de aniden olmadı. Her şey usulüne, kitabına, yasasına uygun yapıldı. Ağır ağır geldiler. Biz de sizdeniz dediler. Bir çocuğun bile anlayacağı nutuklar çektiler. Sırtlarındaki ceketi gösterip, bundan gayri hiçbir şeyimiz yok, düşman çok, birlik olalım dediler. Cumhuriyet anayasasına bağlıyız dediler, kutsal kitap üzerine yemin ettiler. Sonrasında o da neymiş dediler. Vatan, millet, din, soy, sop, asil ırk, yerli, milli, beka dediler. Her istediklerini yaptılar, halkı bir güzel uyuttular. Nasıl tanıdık mı?
Sebastian Haffner’in "Bir Alman’ın Hikayesi" ile kitap yolculuğumuz 1914’lerin Almanya’sına. Sinsi ve sessiz gelen faşizmin taktiklerini görmeye, izini sürmeye. Baskıcı, kendisinden olmayanı ötekileştirici bir ideoloji altında yaşama tutunmaya çalışan bir Alman’ın yaşam öyküsüne eşlik etmeye.
Eser bir siyasi otobiyografidir. Yazar yaşadıklarını bir düelloya benzetir. “Birbirine denk olmayan iki rakibin karşı karşıya geldiği bir düello.”. Bir tarafın arkasında Nazi ordusu, onlara çalışan ana akım medya, sınırsız yetki, yasa, yargı; öte tarafta tek bir birey ve bu bireylerden oluşan halk. Halk üçe bölünür. Bu zulüm için az kaldı, bitti, bitecek, aydınlık günler yakın diyenler. Karamsarlar ki, ilk Nazi taraftarı olanlar onlar ve gerçekleri görenler. Yazar çocukluktan itibaren Hitler’in adım adım gelişini gözler ve her süreçte halkların yaşamının ne kadar zorlaştığına tanıklık eder. O, sadece yaşadığını anlatmaz, halkların Hitler’e ve onun sürekli artan zulmüne nasıl sessiz kaldıklarını da aktarır. Halkın hipnotize olmuşçasına Hitler’in her yaptığını onayladığını görür. Önce muhalifler, gazeteciler, medya; ardından doktorlar, mühendisler, düşünenler, Yahudiler toplatılır. Artık geride ses çıkaracak kimse kalmaz. Metin giriş, devrim ve veda başlıklarıyla ilerler. Faşizm savaşla beslenir. Savaş başladığında ise çevresindeki her şeyin, arkadaşların, dostların, komşuların nasıl değiştiğini gözlemler.
Sebastian Haffner, Bir Alman’ın Hikayesi’nde sınırsız yetkilerle donatılan iktidarların, diktatörlerin zamanla doymayan bir canavara dönüştüğünü anlatır. Metin bittiğinde okuyucu halkların birliği, direngenliği veya teslimiyeti toplumların geleceğini belirler sonucuna varır.
Fotoğraf: Kitap kapağı
İlgili haberler
Bir kitap: Fransız Devriminde Kadınlar
Kamusal alanı kullanma, kadının sosyal, siyasal ve kültürel alanda da var olma mücadelesi kadın önde...
Bir kitap: George’un Annesi
Stephen Crane’in George’un Annesi eserinde yazar, içimizden rastgele herhangi bir ailenin sıradan, o...
Bir kitap: Uyanış
Kendisine biçilen rolü üstlenmek istemeyen, kendinin ne olduğunu sorgulayan kadınlar için Uyanış...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.