Devlet Bahçeli grup toplantısında yaptığı konuşmada “Türkiye’nin seçim için 3 Kasım 2019’u beklemesi mümkün değildir” sözlerini sarf ettiği andan itibaren seçim hayatımızın önemli bir parçası oldu. “Neden erken seçim kararı alındı?” sorusunu “Hangi parti ve hangi cumhurbaşkanı ne kadar oy alacak, milletvekili dağılımı nasıl olacak, Cumhurbaşkanı 1. turda mı ikinci turda mı seçilecek?” soruları takip etti. Benim de birkaç gün aralıkla bu sorulara verdiğim yanıtların değiştiği bir süreç geçirdik, ki birçoğumuzun tahminleri sürekli farklılaştı. Ama rejim değişikliğini oyladığımız bu seçimin son günlerinde cumhurbaşkanının ilk turda seçilmeyeceği kanaati çevremizdeki farklı kadınların genel kanaatiydi. “Bu iş ikinci turda çözülecek” duygusu genel olarak hakim bir fikirdi. Seçim sonuçlarından sonra “Biz aslında Erdoğan’ın ilk turda kazanacağını biliyorduk, bu oy oranlarını da ön görüyorduk” şeklinde yorumlar yapan AKP’liler olsa da , tablonun onlar için de şaşırtıcı olduğunu not düşmek gerekiyor.
Seçim öncesinde “Daha sessiz, eskisi kadar can hıraş bir savunu” içerisinde olmadıklarını gözlemlediğimiz AKP’lilerin seçim sonunda bu sessizliklerini içlerinde nasıl bilediklerini ve öfkeye dönüştürdüklerini de gördük. Sandıkların birleştirildiği ilçe seçim kurullarında “İradeye saygı duyun, AKP sizin için de iyi olacak”, “Millet zafer kutluyor siz hale tutanak peşindesiniz” sözlerinin söyleniş tonu bile bunu hissettiriyordu. ,
KUTUPLAŞMANIN BİZİ GETİRDİĞİ NOKTA
Seçim sonuçlarının nedenleri üzerine farklı farklı birçok değerlendirme yapılabilir. Onlarca farklı neden ifade edilebilir ve hepsinin de haklılık payı ve bu gerçeğe bir katkısı olabilir. Fakat bu saatten sonra nedenlerinden bağımsız olmamak kaydıyla sonuçlarını daha çok konuşmaya ihtiyacımız var, çünkü ülkemizde her seçim dönemi kutuplaşmanın arttığı bir süreç olarak yaşanır. Ancak bu dönem duyguların yer yer kemikleştiği bir yöne kaydı ibre. Karşı taraftan olmadığını düşünenlerin kendi durduğu yere daha çok bağlanmasını, daha sıkı sarılmasını sağladı. Belki de kafasındaki soru işaretlerini bir tarafa bırakıp kendini ikna etti, ikna edildi. “Memnun değilim ama ne yapacağımdan da emin değilim” soru işareti sandıkta “Memnun değilim ama yine AKP’ye veriyorum” a dönüştü. Bu düşüncenin tüm yönlerini ele almamız mümkün değil tabii ama, AKP seçmeninin bir kısmının AKP’nin politikalarından çok memnun olduğundan ya da bunu değerlendirme olanağı olduğundan değil, karşı tarafın özellikle CHP/Muharrem İnce’nin uygulayacağını düşündükleri politikalardan dolayı AKP’ye oy verdiklerini görmek lazım. Kayseri’de sandıkta görevli bir arkadaşımızın aktardıkları bu açıdan çok önemliydi.Görevli olduğu sandıkta oy kullanmaya katılım oranının yüzde 97 olduğunu, oy kullananların yarısının kadın olduğunu ve sandıktan yüzde 94 oranında AKP’nin çıktığını ifade etti. Sandığın bulunduğu mahallenin çok yoksul bir mahalle olduğu ve yoksulluğun getirmiş olduğu ciddi bir muhafazakarlık durumunun olduğunu anlattı. Özellikle yokluğun ve yoksulluğun yaratmış olduğu sıkışmışlığın kendi haklarının ve durumunun farkına ve bilincine varamama durumuna dönüştüğü sonucu... Ve oy verirken sarf edilen “ Allah’ım sen bizi sapıklardan koru, bizi başkalarının ellerine düşürme” sözleri ile atılan oylar... Tüm oyların bu duygu ile verildiğini söylemek gerçekçi bir yaklaşım değil ama “Reis”in koruyacağına dair bir inanç ve güven olduğu gerçeği de gözler önünde.
Kutuplaşma ve duygu ayrışmasının sandığa yansıdığı gerçeğinin, bundan sonraki süreç açısından önemini görmek gerekli. Seçim çalışması için gittiğimiz bir mahallede sokak sohbetine ortak olduk. AKP’yi savunan genç bir kadınla uzun uzun yaptığımız sohbette anlattıklarımıza hak verdiği yönler oldu, vermediği yönler oldu. Bu esnada oradan geçen başka bir kadının “Boşa anlatıyorsunuz onlara, onlar körü körüne AKP’li. Zamanınızı boşa harcamayın, her geçen gün yoksullaştık, işsizlik arttı, yine de AKP diyorlar” sözleri üzerine genç kadının gözlerindeki öfke ve “Sadece siz biliyorsunuz değil mi” sözleri “Bu iki kadın aynı sokakta nasıl yan yana gelecek?” sorusunu beraberinde getirdi.
PEKİ NE YAPACAĞIZ?
Evet, bir seçim oldu ve biz kadınların önünde duran dağ gibi sorunu var. Bu sorunların çözülmeyeceği ve katmerlenerek artacağını tahmin etmek için müneccim olmaya da gerek yok. Çünkü Hükümet 16 yıllık iktidarı boyunca çizmiş olduğu yolu izlemeye devam edecek. Yapmış oldukları vaatleri de yerine getirmeyeceklerini Binali Yıldırım bir şekliyle ifade etti.Erken seçim kararının alınmasından kısa bir süre önce Meclise çocukların cinsel istismarı suçuna ilişkin “Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” sunuldu. Bu tasarıya karşı kadın örgütleri ortak metinler yayımladırlar ve bu metinleri imzaya açtılar. Ayrıca birçok ilde kadınlar “çocuklarının cinsel istismarının önlenmesi” için taleplerin formüle edildiği imza föylerini imzaladı; kapı kapı dolaşıp AKP’li, MHP’li, CHP’li, HDP’li kadınlardan imza topladılar. Yeni Hükümetin belki de ilk yapacağı işlerden biri Meclis Genel Kuruluna sunulan bu yasa tasarısını onaylamak olacak. Boşanma Komisyonu aracılığıyla tartıştıkları nafaka ve velayete ilişkin birçok konu hiç gecikmeden önümüze gelecek. Bu sorunlar karşısında ayrı noktalarda mı duracağız yoksa seçim öncesi olduğu gibi aynı föylere imza atıp taleplerimizi mi formüle edeceğiz? “Bu hükümeti sen seçtin, çek ceremesini” mi diyeceğiz yoksa daha önce defalarca olduğu gibi mahallemizde, sokağımızda, ev oturmasında, alanlarda birlikte mi olacağız? Çünkü hükümet, politikalarından vazgeçmeyecek ve biz daha çok yan yana gelmenin koşullarını yaratmak durumunda kalacağız.
Bu saatten sonra tüm sorunlarımızın çözümünün ve taleplerimizin muhatabı yeni kurulacak hükümet olacaktır. Kayseri Dayanışma Derneği Başkanı Elmas ile dernek olarak ilk etapta yapacakları çalışmayı aktarırken ettiğimiz sohbet bizi bir noktaya götürdü. Kadınlara daha çok ulaşma ve kadınların bir dernek olarak Kayseri Kadın Dayanışma Derneğinden beklentilerini öğrenme, ama aynı zamanda Hükümetten hangi sorunlarının çözümünü istediklerine ilişkin bir anket, bu anket üzerinden örgütlenen bir çalışma. Bu çalışma Kayserili kadınların sorunlarının daha çok farkına varmasını sağlayacak ve en önemlisi sorunların çözümü için yan yana gelmemize vesile olacaktır. Yan yana geldiğimizde daha gür çıkacak sesimiz. Bu yan yana gelişler seçim öncesi oluşan uçurumları da dolduracaktır. O zaman “Körü körüne AKP’ye oy veriyorsunuz” diyen kadın ile “ Sadece siz biliyorsunuz” diyen kadın aynı sokakta, kaldırımda bu sorunları tartışıyor ve “Ne yapabiliriz” sorusunu birbirine soruyor olacaktır. Bunu başarma inancı, umudu ve azmi biz kadınlarda fazlasıyla var. Sadece bu “Yenildik” ruh halinden çıkarmak için birbirimizin elinden tutalım.
İlgili haberler
Buzdolabı
O dolabın metal soğukluğu için değil, cıvıl cıvıl sofralarda hep birlikte huzurla oturulan sofralar...
Al sana bütçe kaynağı...
En çok kadınlara ilişkin vaatler için soruluyor soru: Kaynağı nereden bulacaksınız? En son AKP Kadın...
Biz ‘adamsız’ yaşayamaz mıyız?
Kadınlar için verilen her hakkın ‘gereksizliği, fazlalığı’ bir biçimde ifade ediliyor ve kadınlara...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.