Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği çağrısıyla kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü öncesi dernekte bir araya geldi. Serbest Kürsü etkinliğinde konuşan kadınlardan birisi “Dernekle ben yeni tanıştım. Bundan 5 sene önce eşim, bana çok şiddet uyguluyordu. Bir gün evi terk ettim ailemin yanına gittim. O zaman ailem beni başkası ile evlendirmekle tehdit edince eşim korktu ve biraz normale döndü. Sonra Dernekle tanıştım, şimdi sürekli dernekten ve oradaki insanlardan bahsediyorum. Çevremin geniş olduğunu ona hissettiriyorum. Bu onu korkutuyor. Dernekten güç alıyorum ona karşı” diye konuştu.

Serbest kürsü sonrası Kartaltepe parkına yürümeye çalışan kadınlara polis engel oldu. Kamu huzurunu bozduğu gerekçesiyle polislerin engel olduğu yürüyüş, kadınların ısrarıyla gerçekleşti. Eylem sırasında drama gösterisi gerçekleştiren kadınlar, işçi kadın, tecavüze uğrayan kadını ve erken yaşta evlendirilen çocukları canlandırdılar. Açıklama yapan kadınlar “Her gün başka bir hakkımız ipe çekiliyor! Bir gün güvenceli çalışma hakkımız, bir gün yaşam hakkımız, bir başka gün çocukların istismardan korunması hakkı, nafaka hakkımız… Dün kadınları şiddetten korumak eşitsizliği ortadan kaldırmak için devlete sorumluluk yükleyen İstanbul Sözleşmesinden hukuksuz bir şekilde tek adamın kararı ile çıkıldı. Bugün şiddet yasasının tırpanlanması konuşuluyor. Meclis komisyonlarında kadınların şiddete karşı tedbir kararı çıkarttırma hakkının yasalardan çıkarılması tartışılıyor. Nafaka hakkı, ‘mağdur babalar’ diye diye boşa düşürülmeye çalışılıyor. Sulh komisyonları ile boşanma, şiddet davaları uzlaştırmaya yönlendiriliyor. Çocuk istismarlarına af isteyenler hep pusuda. Kadınların en küçük hak talebi ‘yerli ve milli’ değerlere düşmanlık olarak ilan ediliyor. Kadınların yaşamları her gün karakol kapılarında, başvuru merkezlerinde, mahkemelerde parça pinçik ediliyor. El konulan her bir hakkımız her gün bir kız kardeşimizi daha kaybetmememize, şiddet döngüsünün daha da içinden çıkılamaz hale gelmesine, güvencesizleşmeye, kadınların her geçen gün daha, da bağımlı hale gelmesine neden oluyor. Bugün ülkede fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik şiddet alabildiğine arttı. Evlerden sokaklara, işyerlerinden okullara her yer şiddet mahalli. Canını kurtarabilen kadınlar adeta devlet eliyle yargılanıyor. Daha geçen gün boğazına sarılan adamın elini ısırdığı için bir kadın yargılandı. Çilem Doğan’a 15 yıl ceza verildi. Ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınlara, kadınları vahşice öldüren erkeklerin yarısı kadar bile ceza indirimi yapılmıyor. Bu korkunç tablo karşısında devlet ise sadece seyirci değil adeta destekçi. Ama kadınların değil şiddet faillerinin destekçisi.” denildi.

‘AÇLIK TAVAN YAPTI DERDİNİ KADINLAR ÇEKİYOR!’

Ek olarak ekonomik krizin ağır sonuçlarına değinen kadınlar şöyle devam etti: “En temel ihtiyaçlara her gün zam üstüne zam gelirken yağın tenekesi 120 lira olmuşken, şeker, un, bakliyatlar, kahvaltılıklar temel ihtiyaç olmaktan çıkıp lüks tüketim haline gelmiştir. Kadınlar ucuz olduğu için akşam pazarını bekliyorlar artık. Elde broşür market market ucuzluk kovalıyoruz. Isınabilmek ve doğalgaz yakmamak için kat kat giyinip battaniyenin altında oturuyoruz. Artık kadınlar yeni bir kıyafet alamaz oldu. Soruyoruz… Sürekli yetmeyeni yettirmeye çalışmak şiddet değilse nedir? Bir lokma bir hırkaya mahkum edilmek şiddet değilse nedir? Kadınlar olarak ya öldürülüyoruz ya da öldürmeyen ama süründüren yaşam koşullarında yaşamaya çalışıyoruz. Devlet yok sanki. Yoksulu düşünen yok. Bu koşullarda verginin en çoğunu veren de en çok sabır göstermesi, beklenen de biziz. Hakların asgarisi şiddetin azamisine öfkeliyiz.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül