
Temel Conta işçilerinin grevi 75 günü geride bıraktı. 2 buçuk aydır işçiler başta sendikalaşma hakkı olmak üzere insanca yaşamaya yetecek ücretler, insani çalışma koşulları için grevde. Bu kadar uzun süreye, yağmur, çamur, soğuğa rağmen ilk gün ki gibi morallerinden hiçbir şey eksilmeyen işçilerle Emek Partisinin başlattığı “Barajsız sendika, yasaksız grev ve iş güvencesi” kampanyası kapsamında tekrar bir araya geldik. Buluşmada kadın işçiler, hak kazanımlarının yolunun örgütlü ve birleşik mücadele olduğuna dikkat çekti.
Toplantıda özellikle kadın işçilerin de sorunlarına dikkat çekildi. Hem kendi deneyimlerinden hem de ülkede yaşanan gelişmelerden yola çıkarak kampanyanın çok önemli olduğuna vurgu yapan İş Yeri Temsilcisi Sinem Kaya, “Sendikalaşmak hakkımız ama patronlar bunu keyfi olarak tanımıyor. Süre uzadıkça baskı da artıyor. Bütün bunlara katlanıp örgütleniyor yetkiyi alıyorsun patron tanımıyor. Böyle olmamalı. Yaptırım olsa hiçbir işçi örgütlenmeden durmaz. Bütün işçiler örgütlenir, bütün işçiler hakları için sokağa dökülür. Ama burada yaşıyoruz örneğini, yaptırım yok.” diye konuştu.
“Yetkiye itiraz süreci bu kadar uzun olmamalı” diyen Işıl Çalışır ise “Yetkiye itiraz süreci sonunda işçiler haklı çıktı o zaman yaptırım uygulamalı devlet. “Ya bir ay içinde oturup anlaşıyorsunuz ya da mührü basar kapatırım fabrikanı demeli. Patronlara baskı olmadığında haklarımızı kullanmamızın önüne hep geçecekler” dedi.
GREVDE GEÇEN SÜREDE ÜCRETİ PATRONLAR ÖDEMELİ
Hem yasal düzenlemelerin değişmesi hem de bunu güvenceye alacak birleşik bir mücadelenin olması gerektiğine dikkat çeken Sinem Kaya, grev süreciyle ilgili ise şunları söyledi; “Greve çıkan işçilerin maaşının yarısını İŞKUR, yarısını patron verse onlara çok ağır gelir. O zaman bu kadar kolay sendikanın önüne geçemez patronlar. Hem sendikalara da yük olmaz bu sefer sendikalar da işçinin hak aramasında daha önde bir tutum alabilir” diye konuştu.
İşçilerin var olan haklarını bilmediğini ve kullanamadığını söyleyen Sinem Kaya; “Yıllık izinlerinizi en az bir ay öne yazdırın işler çok dediler, biz üç ay önce yazdırdık yeter ki ailemizle çocuk çocuğumuzla birlikte tatile gidebilelim. Tam izin günü geldi çattı izniniz iptal dediler. İşverenin böyle bir hakkı var dediler. Arkadaşlarımız ağlayarak çocuklarını eşlerini tatile gönderdi. Meğer buna hakları yokmuş, tabii biz bilmiyoruz o zaman. Başka bir örnek; tam toparlanıyor işten çıkacağız arkadaşlar fazla mesaiye kalıyorsunuz servis gelmeyecek diyor. Herkes ‘Buradan dolmuşla gideceğime fazla mesaiye kalayım madem servis yok’ diye düşünüyor, fazla mesaiye kalıyor. Zorunlu tutuyor yani. Aynı şeyleri örgütlenme sürecimizde yaşadığımızda sendika avukatlarına sorduk, fazla mesainin belli bir saat önce söylenmesi gerektiğini öğrendik ve itiraz edebildik. Meğerse bizi yıllarca hak hukuk diye sömürmüşler. Aslında hakkımız olan şeyi bile gasbetmişler. Biz ne zaman sendika ile iletişime geçtik, sendikanın avukatlarına sorduk danıştık o zaman haklarımızı öğrendik, savunabildik” diyerek esas olanın örgütlenmek ve örgütlü mücadele olduğuna dikkat çekti.
‘BİRLEŞİNCE İŞSİZLİK DE TEHDİT OLMAKTAN ÇIKIYOR’
Kalifiye işçilerin on yıllardır asgari ücrete çalıştırıldığına dikkat çeken Kaya, “Gerçekten işçiler birleşince güçlüler, biz bunu Temel Conta’da birleşince gördük. Geçinemiyoruz diyerek zam talebi için tek tek odasına çıktık. Biliyorsunuz kiralar gıda fiyatları gerçekten de geçinemiyoruz. ‘Beğenmiyorsanız kapı orada, dışarıda çok işçi var dediler’ hepimize. Çünkü neden Sinem giderse onun yapacağı işi Şengül yapar, Gurbet yapar. Motor contası yapıyoruz işimiz ince ustalık, detay isteyen bir iş, 35 yıllık, 20 yıllık, 10 yıllık işçileriz hepimiz. Hepimiz asgari ücret alıyoruz. Birimiz işten çıkarsa diğeri onun yerini doldurur herkes deneyimli herkes usta. O sırada da Ayşe gelir, Fatma gider Ali gelir Mehmet gider evet bu doğru. Çünkü dışarıda çok işsiz var, insanları bu şekilde her şeye mahkum ettiler. Asgari ücrete bile insanlar gününde versin de yeter gibi bakıyor. Ama biz hep beraber üretimi durdurursak bunu yapamaz dedik. Hep beraber greve çıktığımızdan beri yapamadı en büyük gücümüz bu, tek tek gücümüz yok ama birleşince işsizlik tehdit olmaktan çıkıyor. Ve bizim silahımız üretim. Kimseye Allah vergisi değil bu. Bunu en iyi burada gördük” diye konuştu.
ALLAH VERGİSİ DEĞİL ÜRETİMDEN GELEN GÜÇ
“Zenginliğimi Allah veriyor” diyen patronlara da cevap veren Kaya, “Biz dışarı çıktığımızdan beri Ford sıkıştırıyor Türk Traktör sıkıştırıyor. Niye Allah vermiyor sizin contalarınızı niye siz hâlâ dışarıda üretim yapmaya çalışıyorsunuz. Hâlâ içerideki arkadaşlara bizi aratıyorlar, şu nasıl olacaktı bu nasıl olacaktı diye. Hani Allah vergisiydi, soruyoruz size Allah vermiyor mu? Biz dışarıdayız üretim yapamıyor da ondan. Biz gücümüzü üretimden alıyoruz. Üretimden gelen gücümüzü kullandığımızda İşte o zaman Allah bizden tarafa dönüyor işte!” diyor.
Tıpkı Başpınar’daki gibi Kemalpaşa’da da patronların örgütlü davrandığını söyleyen Kaya,
“Bütün işçiler üç aşağı beş yukarı hepsi asgari ücrete çalışıyor. O yüzden de işçilerin hepsinin gözü kulağı burada. Bizim grevimiz kazanımla biterse, 100-200 gün direndiler ama sonunda kazandılar diyecek işçiler. Belki bu direniş başka bir fabrikaya sıçrayacak” diyerek hem kendi grevlerinin hem de Başpınar işçilerinin direnişlerinin işçi sınıfının hak ve özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğuna vurgu yaptı.
‘AMAÇ İŞÇİLERİN UYANIŞINI BALTALAMAK’
Son olarak BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması ve Başpınar işçilerinin eylemlerinin yasaklanmasını değerlendiren Kaya; “Bize ‘ihanet ettiler’ diyorlar, basın açıklaması yaptığımızda ana fabrika önünde bahçede mangal yakıyorlar. Sözde bizim burnumuzu sürttürecek. Yıllarca asgari ücrette çalıştık artık bıçak kemiğe dayandığında hep birlikte harekete geçtik.
Aslında hepimiz birbirimize o kadar güvendik ki… Keşke daha önce hakkımıza emeğimize sahip çıksaydık. Bunca yıl çok fazla sömürüldük. Bunu artık biliyoruz. Başpınar’daki olayda tamamen işçilerin uyanışını baltalamak, önünü kesmek. Türkiye’nin her yerinde işçi sınıfı uyanışa geçti. Hep ezilen korkan bir işçi, sendikada örgütlendiğinde daha dik duruyor. Orada başkanın gözaltına alınması işçi sınıfına bir darbe, gözdağı demek. İleriye gidiş değil geriye çekiş var. Bu da sadece bizi değil, çocuklarımızı bile etkileyecek. Bu zincirlerden kurtulma vakti geldi” dedi.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İşçiye grev yasak, açlık serbest
‘Bir gün çarkı döndüren işçilerin alın teri patronların kârı için değil işçilerin insanca yaşamı içi...
Bir gözüm makinede, bir gözüm çocuğumda
‘Fabrika içerisine girip, bizler makine başında çalışırken çocuklarımız ise bizim yanımızda bekliyor...
Trendyol işçisinden Çelikaslan direnişine mektup:...
Trendyol'da çalışan işçiden Çelikaslan'da direnişte olan kadın işçilere dayanışma mektubu: Ortak sor...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.