Bir yanda kadına yönelik şiddet artarken diğer yanda kadınlar çalıştıkları her sektörde daha güvencesiz hale geliyor. ‘Aile ve iş hayatının uyumlulaştırılması’ kılıfıyla sunulan esnek çalışma, özellikle kadın ağırlıklı sektörlerle daha hızlı bir entegrasyon içinde. Kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nü bu koşullarla karşılıyor. Dillerden ‘aile’ ve ‘aileyle uyumlu iş yaşamı’; evde, sokakta, iş yerinde, okulda şiddet… Birbirinden bağımsız görünen şiddetteki artış, emek gücünün güvencesizleşmesi ve ‘kutsal aile’ söylemini gazetemize değerlendiren Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir aslında hepsinin birbirini beslediğini anlatıyor.
‘KADINA VE EMEĞE SALDIRILAR AYNI EMEK REJİMİNİN PARÇASI’
Kadın emeğinin yakın geçmişte izlediği süreci göz önünde bulundursak; bugün kadın emeği nasıl şekillendirilmek isteniyor?
AKP’li yıllarda, bu ülke topraklarında kadın emekçilere karşı baskı ve şiddet iş yerlerinde, evlerde, karakollarda, mahkemelerde ve sokaklarda artıyor. Zaten dayanılmaz olan durum, siyasal iktidarın açıklamalarıyla ve politika önerileriyle daha da derinleşiyor ve katmanlaşıyor. Bu derinleşen ve katmanlaşan baskının nedeni, AKP’nin kadınlara yönelik inşa etmeye çabaladığı gerici-neoliberal emek rejimidir. AKP iktidarında emeğe ve kadına yönelik düzenlemeleri tek tek veya parça parça değerlendirmek anlamlı değil. Bu düzenlemeleri genel anlamda inşa edilmeye çalışılan bir emek rejiminin parçası olarak değerlendirmeliyiz. Gerici-neoliberal emek rejimi, kadınların iş yerlerinde ve iş yeri dışında ürettiği toplumsal ilişkileri; iktisadi, siyasi ve ideolojik yapılarla birlikte anlamayı mümkün kılar.
Bu emek rejimine “neoliberal” sıfatını kazandıran, siyasal iktidarın kadınları emek piyasasına “fırlatma” politikalarıdır. Kadınlar bu emek piyasasını tüm yıkıcılığıyla deneyimliyor: Uzun çalışma saatleri ve düşük ücretlerle hizmet sektöründeki kadınlar, yoğun denetim altındaki kadın çağrı merkezi çalışanları, bakım işlerini üstlenen kadınlar, serbest bölgelerde küresel markalar için çalışan kadınlar, merdiven altı atölyelerdeki kadın işçiler, mevsimlik kadın tarım işçileri, güvencesiz çalışan kadın mühendisler, kadın hekimler...
GÜVENCESİZ ÇALIŞAN ‘MAKBUL KADIN’
Bahsettiğiniz emek rejimini “gerici” hale getiren nedir?
Kadınları emek piyasasına ucuz ve güvencesiz şekilde fırlatırken aynı zamanda eve kapatma ve kadınları dini kurallarla sindirme girişimleridir. Bu süreçte sağlık ve bakım gibi konular da kadına ve aileye yıkılıyor. Evin içinde kadınlar, hem piyasaya dönük üretim yaparak para kazanıyor hem ev işlerini yürütüyor hem çocuk hem de yaşlı bakıyor. Bununla birlikte dinsel kodlarla örülmüş “makbul kadınlar” olmaları bekleniyor.
AKP’nin neoliberal, İslamcı ve gerici siyaseti kadınları bir yandan emek iş gücüne katılmaya çağırıyor, bir yandan da ailenin ulviliğini vurgulayan dini değerleri seslendiriyor. Sonuç olarak, kadın emekçiler derinleşen ve katmanlaşan baskı ve yıkıcılığı deneyimliyorlar.
Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir
‘ESNEK ÇALIŞMA ÖRGÜTLENMEYE ENGEL’
OVP, kalkınma programları, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının fırsat bulduğu her anda “Aile ve iş hayatının uyumlulaştırılması” kılıfında esnek çalışma teşvikleri görüyoruz. Esnek çalışma kadınlar için ne demek? Esnek çalışma iktidar ve sermaye için ilk defa mı gündeme geldi?
Esneklik ve esnek çalışma asla yeni değil. Geçen kırk senenin çalışma ilişkilerinin özeti sanki. Bu nedenle, neoliberalizmde bazen sıklıkla bazen belli aralıklarla ama sürekli olarak dillendiriliyor. Sermaye ne zaman “artan dijital teknolojik imkanlar…” ya da “değişen koşullardan…” bahsederek konuşmaya başlasa, esnek çalışmayla bitiriyor.
Esnek çalışma kadınlar için ne demek? Şiddet demek: Piyasa şiddeti, iş yeri şiddeti, yeniden üretim alanının şiddeti ve gerici şiddet… Kadınlar taşeron, ev eksenli, çağrı üzerine, sözleşmeli, kısmi zamanlı çalışma gibi esnek ve güvencesiz çalışmanın pek çok biçimini deneyimliyor. Bu çalışma biçimleri, kadın emekçilerin güvencesizliği ve geleceksizliği tüm şiddetiyle yaşamalarıdır.
Esnek çalışmanın iş yerinde yarattığı şiddeti ise kadın emeğinin vasıfsızlaşması ve ikame edilebilirliğinin artması olarak gözlemliyoruz. Farklı istihdam biçimleri, kadın emekçilerin dayanışmasını mümkün kılacak zaman ve mekan örgütlenmesini zayıflatıyor; işçiler arası rekabeti artırıyor.
‘GÜVENCESİZLİK TAHAKKÜMÜ BESLİYOR’
Esnek çalışma kadın emekçilerin yeniden üretim alanındaki yükünü ve bu yükün şiddetini de artırıyor. Kadınlar hem evin bakım işlerini hem de ücretli çalışmanın gerekliliklerini aynı anda yerine getirmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla insanlar işe gitmek için uyanırken, kadınlar işe uyanıyorlar.
Kadın üzerindeki gericiliğin de etkisini artırıyor esnek çalışma. Esneklik anlatısı bir yandan kadınları emek piyasasına katılmaya çağırırken, bir yandan da ailenin ve evin kutsallığını vurgulayan dini değerleri yüksek sesle dillendiriyor. Kadınların çalışmasını ancak evdeki “esas görevlerini” yerine getirmesi şartına bağlıyor.
‘MESLEKİ HASTALIKLAR ARTIYOR’
Son olarak, bugün güvenceli-güvencesiz vs. çalışma biçimleri kadınların hayatlarının geri kalanını nasıl etkiliyor?
Kırk yıllık neoliberal deneyim göstermiştir ki güvencesizlik tüm işçi sınıfı için ama özellikle kadınlar için yıkıcı bir çalışma pratiğidir. Güvencesiz çalışma, kadınları fiziksel, duygusal ve toplumsal olarak yıkmakta ve yıpratmaktadır.
İlk ortaklaşılan deneyim fiziksel yıpranmadır. Kadın işçilerin geçirdiği iş kazaları, meslek hastalıkları ve üreme sağlığı ile ilgili sorunlar her geçen gün artıyor.
Bir diğer ortak deneyim manevi/duygusal yıpranmadır. Bu yıpranma belki şu cümleyle de özetlenebilir: “Önce kol emeğimizi istediler, sonra kafa emeğimizi istediler, şimdi yüreğimizi istiyorlar.” Kadın emekçilere yönelik denetimin, onların “uysal”, “itaatkar” ve “sorun çıkarmayan” olarak tesis edildiğini biliyoruz.
Üçüncüsü, çalışma ve gündelik yaşam arasındaki sınırların aşınması veya çökmesidir. “Evde çalışma” ve “eve iş verme” pratikleri, “fabrika”nın kapılarının yaşamın her alanına doğru ardına kadar açıldığını gösteriyor.
Dördüncüsü, çalışma yaşamı dışı sorumlulukların artışıdır. Artan bu sorumlulukla kadın emekçilerin her geçen gün uyku ve dinlenme süresinin azaldığını söyleyebiliriz. Öz saygı yitimi ve kendini yetersiz hissetme de bir başka ortak deneyimdir. Güvencesiz çalışmanın yarattığı belirsizlikler, riskler, yaşamın planlanması, kararlılık ve uzun vadeli düşünme gibi ihtiyaç ve yetileri erozyona uğratıyor.
Son olarak belirtilmesi gereken bir ortak deneyim de yabancılaşma ve yalnızlaşmadır. Tüm emek süreçleri içinde kadın çalışanlar, sürekli risk altında yaşamakta, iç dünyasında sürüklenmekte ve “biz” zamirinden çekinmektedirler.
Kara ve fırtınalı günlerden geçiyoruz. Kadın emekçilere yönelik şiddetin karşısında umutsuzluk, mağlubiyet ve kaybetme hissiyatını duymaktansa Ulrike Meinhof’u duymak gerekiyor sanırım: “Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim.” Bu kara günlerin içinde, biliyoruz ve inanıyoruz ki “Kara gün kararıp gitmez” diyecek olan ve bugüne inat güneşli ve güzel yarınları kuracak olan yine kadın emekçilerdir.
‘AKP MUHAFAZAKARLIĞINI KADINLAR ÜZERİNDEN ÜRETİYOR’
BUGÜN kutsal aile söylemlerinden LGBTİ'leri hedef alan nefret söylemlerine kadar; pek çok nutuk bir yanıyla da kadınların çalışma yaşamlarına yönelik cümlelerle bitiyor. Tüm bunlar arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz?
Bugün kutsal aile söylemlerinden nefret söylemlerine kadar uzanan cümleler, emek rejime gerici sıfatını kazandıran bir başka özelliktir. AKP iktidarının dini değer olarak siyaset üretebileceği en önemli alanların başında “kadın” ve normatif cinsiyet kodları gelmektedir. AKP, piyasa değerlerini ödünsüz sahiplendiği noktada, birçok İslami söylemden vazgeçmiştir. AKP, piyasacılığın yılmaz savunucusu olarak piyasa ilişkilerinin “rekabet, hırs, kâr ve tüketim” gibi değerlerini sahiplenmektedir.
Bu noktada İslamcı siyasetin ve muhafazakarlığın, “Azla yetinme, nefsine hakim olma, tevekkül etme” gibi değerlerinin yeri yoktur. Dolayısıyla AKP iktidarının dini değer noktasında siyaset üretebileceği tek alan kadın ve normatif cinsellik söylemleridir.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.